Antakya Yahudi Cemaati´nin dünü ve bugünü

Yüzyıllar boyu farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan ve bünyesinde çok farklı kültürlerin iç içe yaşadığı güzel Antakya…

Liza CEMEL Zaman Makinesi
9 Şubat 2022 Çarşamba

Maalesef Anadolu’nun her bir yanında genciyle yaşlısıyla gelişen Yahudi toplumlarını ya tarih kitaplarında okuyoruz ya da iki elin parmaklarını geçmeyen nüfusundan kalanlardan bizzat dinliyoruz. Yazılı arşivlerin azlığından, kişisel beyanlar ve anılar büyük önem teşkil ediyor. Kişisel demeçlerin, röportajların, el yazması kaynakların vb. önemi asıl burada devreye giriyor. Yalnızca günlük alışkanlıkları ve gelenekleri çok kişisel bir açıdan anlattığı için değil, aynı zamanda tarihin belleklerden silinmesini önlemek için de değerli. Sinagoglarda ve evlerde kullanılmış veya kullanılan figürlerin, dekorasyonların, dini parçaların o bölgeye özel ritüellerini ve kültürel elementlerini anlamada yardımı oluyor.

Siyasi ve ekonomik sebeplerin yanı sıra eğitimsel sebeplerle de Antakya’dan İstanbul’a, İsrail’e, Amerika’ya farklı göç dalgaları oldu. Tehdit mektupları ve dönemin sağ sol çatışmalarından doğan gerilim de bu göçleri kademeli olarak etkiledi desek yanlış olmaz. Yıllar geçtikçe azalan cemaat nüfusu sonunda bugünkü halini aldı.

Antakya gibi tarihsel öneme sahip olup özellikle şu an mevcut nüfusun çok az olduğu Yahudi toplumlarını anlatmak ve araştırmak benim için çok önemli. Bu vesileyle hem Antakya’daki havrayı etraflıca gezdim hem de Cemaat Başkanı Şaul Cenudioğlu ile mevcut duruma dair sohbet ettik.

 

Antakya Musevi Havrası meşhur ve oldukça işlek Kurtuluş Caddesi’nde yer alıyor. Kurtuluş Caddesi dünyada ilk aydınlatılan cadde olması itibarıyla da tarihsel değere sahip. Sinagogun hemen yakınında hem Ortodoks Rum hem Katolik hem de Protestan kiliseleri ve de camiiler bulunuyor. Esnaf dükkânlarının ortasında korunaklı yapısı ile ön cepheyi görebiliriz.

 

Havradaki Sefer Toralardan beni en çok etkileyenler biri bu oldu. Rengi, ceylan derisi kumaşı ve yüzyıllar boyu sapasağlam korunması…

 

Yahudiler, Hristiyanlık öncesi dönemlerden beri Antakya'nın dokusunun önemli bir parçası olmuştur. Yeni Ahit’te tasvir edildiği gibi, Yahudi doğumlu Havariler Pavlus ve Petrus, topluluğu ziyaret eden ilk Hristiyan liderler arasındaydı. Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan ve kilisenin adandığı Aziz Pierre (Saint Pierre), MS 29-40 tarihleri arasında Antakya’ya gelerek Hristiyanlığı bu kilisede yaymaya çalıştığı bilinir. Hristiyanlığın en eski kiliselerinden biri olan St. Pierre Kilisesi; Starius Dağı (Hac Dağı) yamacına oyulmuş mağaradan oluşmaktadır.

Yakın tarih boyunca Antakya Yahudi Cemaati, Halep’teki Yahudiler ile de yakın ilişkilerini sürdürdüler. Din eğitimi için oraya gitmelerinin yanı sıra, kültürel birçok açıdan da ortak değerler paylaşıyorlardı. Judeo-Arapça, yemekler, dini ritüeller…

Eskiden büyük avlulu evlerde hep beraber kutlanan bayramlar, büyüklü küçüklü bayram ziyaretleri, artık yerini minyan bulmakta zorlanan bir cemaat merkezine bıraktı. Şaul Başkan’ın sohbetimizde bahsettiği gibi var olan cemaati ayakta tutmak için büyük uğraş veriyorlar. Mevcut nüfusun genel yaş ortalaması 60-70 ve bundan sonra maalesef genç nesil gelmiyor.

Cenudioğlu, sohbetimizin sonunda çağrı niteliğinde bir not ekliyor; en azından bayramlarda minyanı sağlamak kültürel, tarihi ve dini mirasımızı korumak adına çok önemli. Özellikle Antakyalı olup İstanbul’a göç eden dindaşlarına sesleniyor ve güzel temennilerde bulunuyor.

 

Biz de Şalom ArtıOnsekiz olarak, Antakya gibi kaybolmaması ve unutulmaması gereken toplumları öğrenmede ve anlamada hepimizin bir payı ve sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz.

Şaul Cenudioğlu ile Zoom üzerinden yaptığımız sohbet:

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün