Sinirden imleri alınca…

Pandemi sebebiyle gençlerin en keyifli yaşlarını ekran karşısında sosyalleşerek geçirmiş olmalarına üzülen biz ebeveynlerin gençlere hak vermekle birlikte sınır koymakta zorlandıklarını gözlemliyorum.

Aylin GERON Yaşam
28 Temmuz 2021 Çarşamba

Yaz geldi. Tatil programları yapılıyor. Uzun zamandır olmadığı kadar açıldık. Sosyal mesafe, maske derken şimdi davetler, partiler, yemekler, sarılmalar, öpüşmeler noktasına geldik. Yetişkinler ve gençler zincirlerini kırmış bir şekilde yaz mevsimini yaşıyor.

Pandemi sebebiyle gençlerin en keyifli yaşlarını ekran karşısında sosyalleşerek geçirmiş olmalarına üzülen biz ebeveynlerin gençlere hak vermekle birlikte sınır koymakta zorlandıklarını gözlemliyorum.

Sağlıklı bireyler sağlıklı ilişkiler için sınırlarını inşa etmek, bilmek, gözetmek durumunda.

Ve bu zaman zaman “HAYIR” demeyi gerektiriyor.

Sevdiğin, değer verdiğin birine hayır demek kolay değil çünkü alacağımız olası duygusal ve davranışsal tepki sınır koyabilmemizi etkiliyor.

Gençlerle ebeveynler arasında yaşanan olası bazı durumlara birlikte göz atalım:

  • 14 yaşında kızınız/oğlunuz arkadaşlarıyla buluşunca eve dönmek istemiyor. Eve dönüş için saat belirleseniz de uymuyor. Biraz daha, biraz daha diyerek her seferinde daha da geç dönüyor ya da dönmek istiyor.
  • 15 yaşında kızınız/oğlunuz dolabında olmasına rağmen yeni bir çift ayakkabı istiyor. İstediği marka standartların üstünde bir etikete sahip.
  • 17 yaşında kızınız/oğlunuz arkadaşlarıyla Bodrum’a gitmek istiyor. 10 günlüğüne bir ev tutup orada arkadaşlarıyla tatil yapma niyetinde.
  • 18 yaşında kızınız/oğlunuz telefonla sizi arayıp akşam sevgilisinin evinde kalacağını söylüyor.

Bu gibi durumlarda neler oluyor sizde?

a)    Harika! Genç tabii, yaşasın gençliğini! Bu günlerin tadını çıkartsın.

b)    Bu nasıl bir şey! Kabul edilemez. Eyvahlar olsun!!

İyi bir ebeveyn olmak için nasıl davranmalı?

İzin vermeli mi? Yoksa vermemeli mi?

Bu sorunun cevabını daha sonra yanıtlayacağım.

Önce “iyi anne baba” olmayı irdeleyelim.

Her anne babanın arzusu bu.

Peki ölçütü ne?

Ne yaparsak ‘iyi’ oluyoruz?

Her istediklerini yaparsak ‘iyi’ olur muyuz?

Gençlerin ihtiyacı her istediklerinin olması mı?

Onlar her istediklerinin olması için çeşitli stratejiler geliştirirler.

Gençlerin olayı bu… Sınırları zorlamak.

Ya biz sınır koyabiliyor muyuz?

Onları mutsuz görmeye tahammül edebiliyor muyuz?

Varoluşsal bir şey aslında sınırlar; aynı ergenlik gibi…

Sanıyorum birçok ebeveynde “Eyvah!” hissini tetikleyen de bu sınırları belirlemenin ve inşa etmenin gerekliliği ve zorluğu.

Ve çoğu zaman sevgi, fedakârlık, destek adına çok küçük yaşlardan itibaren sınırlar iç içe geçmiş şekilde büyütüyoruz çocuklarımızı. Onların en ufak arkadaşlık sıkıntısıyla moralimiz bozuluyor, yaşadıkları zorlukları kişisel alıp onlar yerine çözmeye çalışıyoruz.

     “Bunda üzülecek ne var?”

“Ağlama artık!”

“Kızmaya hakkın yok”

“Yarın sabahtan programın dolu. İşte yapacaklarının listesi”

“Bu düşüncelerin çok saçma.”

İşte bütün bu masum görünen ifadeler ve dahası çocuklarımıza nasıl hissetmeleri gerektiğini, hangi fikirlerin kabul göreceğini, zamanını kendisinin programlayamayacağını, vb. söylüyor. Niyetimiz çocuklarımızı desteklemek, motive etmek, fayda sağlayacakları yöne doğru yönlendirmek olsa da aslında sınırları ihlal ediyoruz.

“Benim yerime sen düşünür, sen hisseder, sen karar verirsen ben hayatı ben olarak yaşayamam” demez mi evdeki genciniz?

Ergenlik dediğimiz de aslında tam da -ben sen değilim, olmak zorunda da değilim- dönemi değil mi?

Sınırları gözeten ebeveynler gençlerin kendi değerlerinin, inançlarının ve en önemlisi benlik duygularının gelişmesini desteklerler.

Nasıl inşa edeceğiz ve hatta koruyacağız sınırları?

1.    Empatik olun: Kendi ergenlik yıllarınız hatırlayın. Anlaşılma ihtiyacınız ile bağ kurun.

2.    Aranızdaki sınırı koruyun: Onların hisleriyle ve yaşadıklarıyla aranıza sağlıklı bir mesafe koyun.

3.    Saygı Duyun: Fikirlerine, seçimlerine saygı duyun.

4.    Tutarlı olun: Tutarlı olmanız size saygı duymasını destekler. Tutarlılık için değerlerinizin farkında olmalısınız. Geçici hayal kırıklıkları yaşaması saygısız ve iletişimi kopuk bir genç olmasından daha iyidir.  

5.    Sonuçlarına katlanmasına fırsat tanıyın: Güç savaşına girmeyin. Seçimlerin sonuçlarına katlanmak büyümenin bir parçası. Bu önemli öğrenme fırsatını elinden almayın.

6.    Büyük resme odaklanın: Bir adım geride durun. Gündelik, sıradan, ufak tefek her olayla didişmeyin. Ergenlik dönemi hisler açısından aynı bir rollercoaster gibidir; hızlı ve değişken. Bırakın onu rollercoaster’da. Siz asıl durmak istediğiniz yerde, öğretmek istediğiniz değerde sabitlenin.

7.    İnisiyatif verin: Onun yetkinliklerini, becerilerini, ilgi alanlarını avantaja döndürün. 

Ve her seferinde önce kendinizle BAĞ KURUN.

Bende ne oluyor? Beni stres eden ne var?

Nefes ile kendinize döndüğünüzde daha net, daha kendiniz olarak var olursunuz: reaktif değil proaktif olarak.

Şimdi gelelim yukarıdaki soruya.

Sınırları zorlayan örnek durumlarda nasıl davranmalı diye sormuştuk.

a)    Harika! Genç tabii, yaşasın gençliğini! Bu günlerin tadını çıkartsın.

b)    Bu nasıl bir şey! Kabul edilemez. Eyvahlar olsun!!

Hangisi ‘doğru’?

İyi ebeveyn onlara her istediklerini gerçekleştirmek için alan açan mı yoksa kendi kaygılarından ötürü engeller koyan mı?

Öncelikle İki şıkkın hangisini seçerseniz seçin doğru yanlış yok. Yeter ki seçtiğinizin arkasında durun.

Sorun, çoğu zaman “gençler yaşasınlar gençliklerini” ya da “yeter ki mutlu olsun” diyen bir iç sese rağmen kaygılardan ya da başka olumsuz düşüncelerden ötürü olmaz deyip ve onun tepkisi ve üzüntüsüyle geri adım atıp izin verince çıkıyor.  Tutarlılık işte bu yüzden çok önemli. Size duyulan saygıyı, sizin kendinize saygınızı hep tutarlı duruşunuz destekliyor.

(Laf aramızda gençlerin ebeveynleri tarafından engellenmeleri akranları arasında kabul gören bir durum. Siz izin vermiyorsunuz diye zorbalığa maruz kalmazlar. Geri kalmazlar. Sizin izin vermiyor oluşunuz sadece onların işini kolaylaştırır. “Ben yapamıyorum” değil “bizimkiler izin vermiyor” her zaman daha kabul gören bir açıklamadır.)

Sınır ne ilginç ki, koyarsak karşı tarafta, koymazsak bizde “sinir” yapıyor!

Sınır

İmleri koy:

Sinir

Aradaki korelasyon ilginç geliyor bana.

Sınır koyamadığımız zaman kendimize, ihlal edene sinir oluyoruz. Sınır ihlali benlik meselesi demiştik. Sınırlarım yok sayıldığında ben de yokmuşum gibi oluyor… 

Sınır koyduğumuzda da karşı taraf bize sinir oluyor. Çeşitli duygusal ve davranışsal tepkilerle yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Ve bu bilinçaltında ‘sevilmeme’ ihtimalini tetikliyor. Birçok sınır sorununun altında karşı tarafın tepkisini göze alamamak yatıyor. Sorsam size neyi göze alamıyorsunuz sınır koymakta zorlandığınızda?

Sınır da bir seçim:

Kendimizi (ihtiyaçlarımı, değerlerimi, önceliklerimi) mi?

yoksa

Karşı tarafı (mutluluğu, talepleri, arzuları) mı?

Çoğu zaman ne sadece ben, ne sadece o

Ebeveyn olduğunun her an bilincinde

Bağlantıda

Empatik

Değerlerine sahip çıkan

Tutarlı yaklaşımla sağlıklı sınırlar diliyorum.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün