Megilat Ester´de deyimler ve sırlar

Kavram
24 Şubat 2021 Çarşamba

Ronit Mizrahi

Megilat Ester TaNaH’ın son kitaplarından biridir. Hikâyesi kötüye karşı iyiliğin zaferi, kahramanlık, fedakârlık ve karanlıktan aydınlığa çıkışı anlatır. Megila’da bizler Ester ve amcası Mordehay’ın, Aman’ın Yahudi toplumunu yok etme ve hatırasını silme niyetinden birlikte cesaretle ve büyük bir maharetle nasıl kurtardıklarını okuruz. Megila hikâyesi inişli çıkışlı Yahudi toplumunun uzun süren tarihini; atalarımızın bir Yahudi toplum oluşturmasını, liderleri, peygamberleri ve hayatlarındaki önemli noktaları bir araya getirmektedir.

Megila hikâyesi zengin ve edebi bir dille yazılmıştır. Günümüzde modern İbranicede kullanılan deyimler, figüratif tanımlamalar, metaforlar, açısından son derece zengin ve kapsamlı bir görüntü sunar. Şimdi Megila içindeki bazı ifadelere yakından bakacağız.

ְוְהָמָן נִדְחַף אֶל בֵּיתוֹ אָבֵל וַחֲפוּי רֹאשׁ  (אסתר ו י"ב)

“Ve Aman evine, boynu bükük ve yas tutarak itildi.”

Megila bizlere Mordehay’ın Kral’ın gözünde değerli olduğunu ve Yahudi toplumunun yaşayacağını anladıktan sonra Aman’ın evine yas içinde ve utanç dolu olarak döndüğünü anlatır. Talmud, ‘avel – yas’ ve ‘hafuy roş – boynu bükük’ ikilemesini şöyle açıklar. Aman, kızının intiharından ve evine utanç getirmesinden dolayı yastadır. Bu sözcük Aman’ın içsel dünyasını ifade eder. Boynu bükük ifadesi ise Aman’ın figüratif olarak düştüğü durumun utancını ve acısını simgeler. Günümüzde bu ifade aynı zamanda büyük bir utanç hissi, kayıp ve özlem duygusunu tanımlamakta kullanılır. Sözgelimi ebeveynlerinin yanında okul müdürü tarafından azarlanan bir öğrencinin hissettikleri veya çok istediği bir olaya tanıklık edememesinin ortaya çıkardığı duyguları bu şekilde ifade edebiliriz.  

וּכְדַי בִּזָּיוֹן וָקָצֶף  (אסתר א יח)

“Yeteri kadar kızgınlık ve ayıp duyguları içinde.”

‘Bizayon’ ifadesi TaNah içinde sadece Megilat Ester’de bir kere yer alır. Kral Ahaşveroş keyfine düşkün bir kişiliktir. Karısı Vaşti onun davetini kabul etmeyerek huzuruna gelmeyi reddettiğinde büyük bir kızgınlık ve utanç duygusu hissetmiştir. Öncelikle üzerine büyük bir utanç duygusu yerleşmiş ve ardından bu duygu yerini büyük bir öfkeye bırakmıştır. Gece ve gündüz içmeye meyilli ayyaş kral bütün sarhoşların karakterinde olduğu gibi çabuk kızmaya ve öfkelenmeye müsaittir. Bizler burada kralın karakteri ve gösterdiği kişiliğe çok net bir şekilde şahit olabileceğimiz durumdayız.

‘Bizayon’ kelimesi, günümüzde hakaret, aşağılama ve utanç verici ile eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Bu ifade yargı mensuplarının kelime hazinesinde yer alır. Bir kişinin mahkeme kararlarına uymayı reddetmesi durumunda mahkeme usulüne saygısızlık gibi bir durum için bu ifade kullanılır.

וְנַהֲפוֹךְ הוּא (אסתר ט א )

“Tam aksine”

Megila hikâyesi zıtlıkların fazlaca görüldüğü bir düzende yazılmıştır. Bu ifade burada Purim mucizesini anlatmaktadır. Buna göre Aman ve taraftarları Mordehay ve halkını  yok etmek için geldiklerinde ortam değişir ve kazanan onlar olur. Bu durum TaNaH öykülerinde sıklıkla görülür. Toplum Tora emirleri ve kuralları gereğince yürüdüğünde her zaman el üstünde olur ve etrafına korku salar. Bunun tersi de elbette görülebilir. Megila’da böyle zıtlıklar vardır.

Kralın düzenlediği yarışmada ‘hiçbir şey istemeyen’ utangaç ve mütevazı Ester büyük bir cesaretle kralı ve veziri Aman’ı iki günlük bir ziyafete davet edebilmiştir. Benzer şekilde yas işareti olarak ‘çuval’ giyen ve kaderine razı görünen Mordehay kralın huzurundan kraliyet giysileriyle çıkmıştır. Burada haremde pasif yaşayan, ancak zamanı geldiğinde ortaya çıkan bir Ester karakteri ile sarayın kapısında oturan ama zamanı geldiğinde stratejik davranan bir Mordehay figürünü görebilmekteyiz. İnancımıza göre dünyada ‘tesadüf’ yoktur ve her şey ilahi bir kontrolün gölgesinde devam etmektedir. Aksi durumlar her zaman karşımıza çıkar. Hiçbir servet, hiçbir mülk ve hiçbir yüksek statü ebedi değildir, her şey maddeseldir ve Tanrı’nın iradesi asıl karar verendir.

  כָּל יֹדְעֵי דָּת וָדִין.       (אסתר א  יג)

“Hukuk ve kuralları bilen”

Din ve hukuk sözcükleri arasındaki bağlantı ilk defa Ester Kitabı'nda vardır. Ahaşveroş’un Pers krallığındaki kurallarına göre içki içmek veya içmemek tamamen kralın isteğine bağlıdır. “Sınır yok çünkü kral böyle emretti” cümlesi bu kuralı ilan eder. ‘Dat – din’ sözcüğü eski Farsça bir kelimedir benzer şekilde TaNaH’ta yer alır. Bu sözcük günümüzde kullanılan Latince’de ‘data – veri’ sözcüğü ile aynı kökenden gelir. ‘Din’ dediğimiz sözcük de İbranicede hukuk anlamına gelir. Talmud'da göründüğü şekliyle bağlayıcı kurallar ve kararlar sistemi oluşturmak anlamına gelir. Bu sözcük, TaNaH’ta, sözlü öğreti olan Mişna’da ve özellikle Ataların Öğretileri olarak çevirebileceğimiz Masehet Avot’ta yer alır.

Megila’da yer alan “veadat nitena beŞuşan abira – ve kanun başkent Şuşan’da verildi” ifadesinde orada yer alan Yahudi toplumu minnettarlık duygularıyla bu kararı karşılamışlardır. Ancak bu kabul Sinay Dağındaki kuralların kabulü ritüelinden çok farklıdır.

Megila’nın hikâyesinde merkezi bir fikirden bahsedilir. Bu, “mida keneged mida – davranışa karşı davranış” dediğimiz bir kuraldır. Pekude peraşasının giriş cümlesinde bunu görebiliriz. Burada yer alan ‘edut – şahitlik’ sözcüğü ‘Raşi’ tarafından Tanrı’nın altın buzağı günahını görmemezlikten gelmesi olarak açıklanır. Burada bu, teşuva yapmak isteyenlere yani doğru yola dönmek isteyenlere kapının her zaman açık olduğunun mesajıdır. Kötü isteklerine karşı gelip doğru yolu bulmak isteyenlere dönüş yolu her zaman açıktır. Kötü düşüncesi olanlar gibi toplumda daima iyi düşünceli olanlar vardır bu da bir denge unsurudur. 

Günümüzde ‘kadat ve kadin’ ifadeleri toplumda sorgusuz sualsiz gelenek ve kuralların uygulanması anlamına gelir. İnsan, bu yasaların kural gereği bir birey olarak kendisinden beklendiğini tam olarak kabul eder.

בן עמלק

Amalek’in nesli

Purim sabah duasında yer alan Tora parçası sadece dokuz cümleden ibarettir. Bu geleneksel Tora okuma ritüelinden farklıdır. Çünkü Talmud Masehet Megila 21/B’ye göre on pasuktan daha az olan Tora parçaları için Sefer Tora çıkarılmaz. Bu yüzden Purim peraşasının son cümlesi iki kez tekrar edilir. Ancak Aman’ın Amalek ile bağını ortaya koymak için Rabiler bu parçanın okunması gereğini savunmuşlardır.

Kenaan ülkesindeki putperest topluluklardan farklı olarak Amalek’in yaptıklarını sürekli akılda tutma zorunluluğu vardır. Bu zorunluluk Devarim peraşalarında aktarılır. Burada hem Amalek’in yaptığını ‘hatırlamak’ hem de ‘unutmamak’ emri vardır.

Amalek nereden gelmektedir? Bamidbar kitabında Şelah Leha peraşasında Amalek toplumunun Kenaan topraklarının ‘negev’ bölgesinde ikamet ettikleri belirtilir. Bu durumda Amalek, Yahudi toplumunun güneydeki komşusudur.

Purim sabahı okunan dokuz cümlelik peraşada Amalek sözcüğü iki farklı şekilde geçer. Birincisi Amalek ile savaşmak dediği ‘im – ile’ sözcüğünün kullanıldığı ve fiziksel anlamda bir savaşın anlatıldığı durum. İkincisi ise ‘be’ ifadesinin eklenmesiyle (ismin de hali) Amalek’in düşüncesi ve fikirleriyle gerçekleşecek ebedi bir savaştan söz edilir.

Yirmiyau peygamber 30/7 cümlesinde “bu Yaakov için sıkıntı zamanıdır ancak bununla kurtulacaktır”  şeklinde bir ifadeye yer verir. Burada ‘bununla’ anlamına gelen ‘mimena’ sözcüğü ‘Rokah’ kitabında yer alan Kabalistlerin görüşüne göre harflerin yerinin değiştirilmesiyle  ‘meaman – Aman’dan’  şeklinde okunabilir. Bu bizlere Aman’dan kurtuluşun gerçek kurtuluşa erişmek konusundaki önemini vurgulamaktadır.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün