“İnsanları mutlu etmeye çalışmak en büyük görevim!”

Moshe Cohen, sahne adıyla Moshico, uzun yıllar önce İsrail´e göç etmiş ancak Türkiye ile bağlarını hiç kesmemiş bir sanatçı… Birçok dilde söylediği şarkılarıyla insanların yüreğine dokunan ve yüzlerine bir gülücük kondurmayı misyon edinen Cohen, hayata hep olumlu duygularla bakan nadir insanlardan…

Dora NİYEGO Röportaj
20 Ocak 2021 Çarşamba

Kendinizi Şalom okurlarına tanıtır mısınız?

1953 yılında İzmir’de doğdum, yedi kardeşten altıncısıyım. İlkokulu Talmud Tora’da okudum, ardından Özel Kültür Ortaokuluna gittim. On yaşındayken babamı kaybettim. Annemin o sabahki çığlıkları hâlâ kulaklarımda çınlar. Babam 50 yaşında kalp krizinden öldü. O an sanki bütün dünyam değişti.

Eşim Tova ile 1977’den beri birlikteyiz. İki kızımız var. Tanrı’nın en büyük hediyesi onlar. Üçü erkek biri kız olmak üzere dört de torunum var. Onlar benim için hayatın ışığı ve sevgisidir. Birinci torumum Or, yedi yıl önce İstanbul’da Ets Ahayim Sinagogunda konser vermeye geldiğim zaman doğdu.

İsrail’e neden göç ettiniz?

Eniştem Yosef Savul, anneme beni İsrail’e yollamayı teklif etti. Gençliğin verdiği heyecanla kabul ettim. 1968’de Kfar Anoar Nitsanim Ziraat Lisesine yatılı yazıldım. O okulda arkadaşlığı, yardımlaşmayı ve toprak sevgisini öğrendim. 1973 yılına kadar orada okudum.

Birkaç sene Hollanda menşeli bir fabrikada çalıştınız. O yılları anlatır mısınız?

1973’ten 1983’e kadar on yıl orduda yüksek rütbeli subaylık yaptım. Askerliğin ardından beni iyi tanıyan bir arkadaşım, ordudaki komutanlığımı gördükten sonra modern bir Hollanda tarım fabrikasında çalışmamı teklif etti. Orada beş yıl genel müdürlük yaptım.

Sanat hayatına başlamanız nasıl oldu?

1982 yılında yaşadığım şehir, yüz yıllık bir sanat programı hazırladı; ressamlar, şarkıcılar, dansçılar aramaya başladılar. Şarkı söylemek zaten hobimdi. Hemen bu programın hazırlandığı bölüme müracaat ettim. Performansım beğenildi ve bir moşavnikler grubunda şarkı söylemeye başladım. O grupla birlikte, İsrail’in kırkıncı kuruluş yılında Amerika’ya gittik ve orada bir Yahudi cemaatine konser verdik. Benim için büyük bir olaydı. Şimdilerde sadece şarkıcılık yapıyorum.

Sihirbazcılık ve telepati yönünüz de varmış. Biraz bundan bahseder misiniz?

Sihirbaz olarak büyük gösterilerde sahne aldım ve bu yönümle de ün saldım. 1998'de Telepati Mentalizm Yarışmasında birinci oldum. Kendi geliştirdiğim,  orijinali bana ait olan ‘polaroid kamera ile düşüncelerin fotoğrafını çekme’ yöntemi, bana bu birinciliği kazandırdı. O yıl, Sihirbazlar Derneği tarafından ‘Yılın Büyücüsü’ seçildim.

Hangi lisanlarda şarkı söylüyorsunuz?

Şarkı söylemeyi çocukluğumdan beri severim. Birçok dilde şarkı söylerim ve söylediğim tüm şarkıların da sözlerini anlarım. Söylediğiniz şarkıları anladığınızda, sesiniz daha iyi çıkarır, onları daha iyi yorumlarsınız. İbranice, Türkçe, İspanyolca, Ladino, İtalyanca, Fransızca ve İngilizce konuşur, Yidiş ve Romence dillerini sadece anlarım.

Doğduğunuz şehir olan İzmir’de hiç sahne aldınız mı?

Yaklaşık on yıl önce solo sanatçısı olarak konser vermek için İzmir’e davet edildim. İzmir Yahudi Cemaatinin bir Hamera (Pesah bayramı bitiminde ekmek yenilen gece) kutlaması idi. Doğduğum ve çocukluğumun geçtiği şehre çağrıldığım için çok mutlu ve gururluydum. Dört saat süren kutlamada sahne aldım. Şarkı söyledim ve telepati kliplerimi seyrettirdim. Alışılmadık bir sunumdu. Çok beğeni topladım. Hep birlikte güldük, dans ettik. Oradaki topluluğun unutamayacağı bir olay oldu.

Ladino lisanı sizin için ne ifade ediyor?

Benim için Ladino, İzmir'deki evimiz ve çocukluğumun aşkına dönüş demektir. Birçok popüler şarkıyı Ladino'ya çevirdim. Bunun bir parçası olarak, bu şarkıları Türkiye'deki gruplara da aktarıyorum.

2010 yılında Ben Gurion Üniversitesinin Ladino Bölümüne performans sergilemek için davet edildim. Öğretim yılının sonu idi. Prof. Tamar Alexander, bölümün müdürüydü; bugün kendisi İsrail'deki ‘Ladino ve Kültürü Ulusal Otoritesi'nin başkanıdır. Daha sonra kendisi, performansım için programlanan süreyi uzattığım ve başarılı bir sunum gerçekleştirdiğim için teşekkür mektubu iletti; seyircinin büyük zevk aldığını, sahneden inmemi istemediklerini söyledi.

Ladino şarkı söylemek benim için atalarımızın mirasını ve dilini korumaya çalışmak demektir. Bunu hepimiz yapmalıyız. 2013 yılında popüler olan ve olmayan Ladino şarkıları kapsayan bir CD çıkardım. Bu albüm, İsrail’de Ladino konuşulan hemen hemen her evde büyük sükse yaptı. Mutluluğumun başka bir nedeni de bu benim için.

Şarkı söylemek sizin için ne ifade ediyor?

Şarkı söylemek benim için nefes almak gibidir. Mutlu olmak insanların en büyük hakkı. Onları mutlu etmek de benim en büyük görevim. Şarkı söylemeyi Tanrı’nın bana verdiği büyük bir nimet olarak görüyorum. Tabii bu nimeti başkalarıyla paylaşmaktan büyük bir keyif alıyorum.

İstanbul’da verdiğiniz konserden söz eder misiniz?

2011 yılında, Ortaköy Sinagogunda Tu Bişvat kutlamasında sahne almak üzere davet edildim. Bu vesileyle, yeni nesille tanışmak, onlara bir sihir gösterisi yapmak ve şarkı söylemek istedim. Gençlere hayatımın hikâyesini anlattım, her zaman mutlu olmalarını ve asla pes etmemelerini tavsiye ettim. O yıldan sonra, Hayat Ağacı Sinagogunda, her Tu Bişvat'ta sevinmek ve sevincini göstermek bir gelenek haline geldi.

Her zaman böyle iyimser misiniz?

Her zaman iyi düşünün. İyi düşününce insan gerçekten iyi oluyor. Hele bugünlerde iyi düşünmek daha büyük önem kazandı. Benim için, korona döneminin en büyük ayrıcalığı, Bar mitzva çocuklarının Tevrat'a yükselmelerini kutlamak ve bu nedenle Zoom'a çıkmaya zorlananları mutlu etmek. Tanrı’ya şükür; onlarla Zoom’da olmalıyım ve onları mutlu etmeliyim. İnşallah neşemiz hep devam edecek.

Müzik üzerine hiç eğitim aldınız mı?

On ikiden fazla dilde şarkı söylüyorum, en önemli şey şarkıyı anlamaktır. Bana göre, şarkıyı iyi söylemenin ve o duyguları dinleyiciye aktarmanın sırrı budur. Hiç ses gelişimi çalışmadım. Güzel şarkı söylemek doğuştan sahip olduğum bir yetenek. Bu yetenek DNA’mda var herhalde. Rahmetli dedem Yitzhak Carmona kantor ve kantor öğretmeniydi. Hazanut ve Sofer Stam'dı (Mezuza, tanah kitapları ve Sidurlar yazardı). Muhtemelen yeteneğimi ondan aldım.

Hayırsever bir insansınız. Şarkı söyleyerek insanları mutlu etmeye çalışıyorsunuz…

Kariyerim boyunca özel ihtiyaçları olan çocuklara, hastalara ve yalnız yaşlılara gönüllü olarak konser verdim. Gidip onları gönülden mutlu etmek, benim için büyük bir ayrıcalıktır. Yüzlerine kondurmayı başardığım gülümseme, hayattaki maaşımdır. Bu nedenle, İstanbul’a her gittiğimde, Rav Naftali Haleva’dan yaşlıları mutlu etmek için, beni huzurevine, Or Yom'a götürmesini rica ederim. Bu da her İstanbul ziyaretine tekrarladığım bir adet haline geldi.

Her zaman veren tarafta olalım...

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün