Yaratıcılık dönemi krizi

Josephine Decker´in ´Shirley´i BAŞKA SİNEMA´nın ´Bir Başka Ocak´ etkinliğinde izlendi.

Viktor APALAÇİ Sanat
13 Ocak 2021 Çarşamba

Film, korku romanları yazarı Shirley Jackson ile edebiyat eleştirmeni kocası Stanley Hyman’ın evine misafir olan genç bir çiftle yaşadıklarına odaklanıyor. Bu iki kurmaca karakter sayesinde, esin kaynağını yitirdiği için depresyona giren ünlü yazarın son romanını yaratma sürecini izliyoruz. Yönetmen Josephine Decker iyi yazılmış bir romanın zengin konulu malzemesinin hakkını aksamayan bir sinematografi eşliğinde veriyor. Elisabeth Moss ‘Shirley’ kompozisyonuyla Oscar’ın favorisi.

 ‘SHIRLEY’

Yön: Josephine Decker

Sen: Sarah Gubbins

Gör. Yön: Sturla Branth Groven

Müz: Tamar-kali

Kur: David Barker

Oyn: Elisabeth Moss - Michael Stuhlbarg - Logan Levmon - Victoria Perdetti - Robert Wuhl

 Amerikan Bağımsız Sinemasının yükselen değeri, yönetmen-senaryo yazarı-yapımcı- kurgucu-oyuncu-görüntü yönetmeni Josephine Decker’ın üçüncü uzun metrajlı filmi ‘Madeline Madeline’i Oynuyor/ Madeline’s Madeline’ (2018) ile tanımıştım. Anne sevgisiyle boğulan, tiyatro sahnesinde bambaşka bir kişiliğe bürünen 17 yaşındaki dengesiz Madeline’in öyküsü beni pek açmamıştı. Josephine Decker’in bir sonraki filmi olan ‘Shirley’ ‘BAŞKA SİNEMA’nın 12 filmlik BİR BAŞKA OCAK başlıklı çevrimiçi gösterim programında yer alıyor.

 Edebiyatla sinemayı buluşturan film  

‘Shirley’ (2020) iki etkileyici karakter olan korku romanları yazarı Shirley Jackson ile edebiyat eleştirmeni kocası Stanley Hyman’ı merkezine alıyor. Film geçici bir süre için bu edebiyatçı karı-kocanın yanlarına taşınan, iki kurgusal karakter olan genç bir çift etrafında gelişen olayları konu ediniyor.

Artık imzası haline gelen güçlü atmosfer yaratımı, gerçekle rüyayı birbirine ustalıkla harmanlayan ünlü yazarın depresif bir dönemini anlatan film, yazarın hayatından değil, yazarın hayatı üzerine yazılmış bir romanından uyarlanmış.

Susan Scarf Merrell’in romanından Sarah Gubbins’in yazdığı senaryo, aylarca evinden dışarı çıkmayan, esin kaynağını kaybetmiş, istediği romanı yazamadığı için ağır bir depresyona gömülen ünlü yazarı merkezine alıyor.

Josephine Decker, Shirley Jackson’ın hayatının fırtınalı bir bölümünü ve onun yeni romanını yazma sürecini kurmaca da olsa, seyirciyi büyüleyen bir üslupla anlatıyor. 1915-1965 yılları arasında yaşayan Kaliforniyalı Shirley Jackson, kendisine dört çocuk veren Stanley Edgar Hyman’la 25 yıl evli kaldı. Korku ve gizem eserleriyle tanınan Jackson karmaşık ruh hallerini çözümlemek, aklın ve ruhun karanlık, çelişkili yanlarını araştırmak konusunda uzmanlaşmış bir yazar.

Amerikan edebiyatının bu ilginç figürü ‘tekinsiz’ olmasıyla tanındı. Salinger gibi röportaj vermeyen bir yazar olarak bir taşra evinde yaşamış ve 49 yaşındayken uykuda geçirdiği bir kalp krizi sonucu ölmüştü.

 Melankolik kâbus 

Tamamına yakını bir evin dört duvarı arasında geçtiği için bir tiyatro oyununu anımsatan ‘Shirley’, odağına dörtlü bir ilişkiyi alıyor. Esin kaynağını kaybettiği için koyu bir depresyon geçiren ünlü yazar Shirley Jackson (Elisabeth Moss) kendisine bu konuda yardım etmekte yetersiz kalan edebiyat eleştirmeni ve üniversite öğretim üyesi olan kocası Stanley Hyman (Michael Stuhlbarg), kiralık ev buluncaya kadar misafir ettikleri genç edebiyat hocası Fred (Logan Lerman) ve bebek bekleyen sevecen eşi Rose’u (Odesa Young) evlerinde konuk ederler.

Rose kocasının yokluğunda ev işlerinin yanı sıra gününü yatakta geçiren Shirley’nin depresyondan çıkması için elinden geleni yapar. Huysuz, aksi, bencil ve ters bir kişiliği olan Shirley kendisine sevgiyle uzatılan bu yardım elini tutmak istemez. Ancak zamanla bu iyi kalpli genç kadınla aralarında garip bir dostluk ilişkisi gelişir. Tekrar daktilosunun başına geçen Shirley bir üretme sürecinin içine girer. Egoist kocası Stanley ile üniversitede yeni bir kürsü sahibi olmanın heyecanıyla eşini ihmal eden Fred, bu ilişkinin sürmesinde katkıda bulunmazlar.

Artık evden çıkıp dışarıda Rose ile keyifli geziler yapan Shirley’nin çok geçmeden bir gizli ajandası olduğu ortaya çıkar. Bencil kişiliğiyle Rose’un iyi niyetini istismar ettiğini ve Rose’a gösterdiği sahte dostluğun sırf kendisine yeni romanı için ilham verdiği için olduğunu anlarız. Yeni bebek sahibi olan Rose, kocasının da tıpkı Stanley gibi üniversiteli genç kızlarla ilişkiler yaşadığını, acımasız Shirley’nin ağzından öğrenince yıkılır. Yazar kadınla işbirlikçi kocası, Rose ile Fred’in evliliklerinin sarsıntı geçirmesi karşısında tepkisiz kalırlar.

Filmin çarpıcı ve tokat etkisi yaratan finalinde taşlar yerine oturur. Shirley’nin bu depresyon döneminde yazdığı roman edebiyat dünyasında başyapıt olarak kabul görür. Stanley, konunun uzmanı olarak karısını övgüye boğar. Sarsılan evlilikleri gelen bu başarıyla kurtulmuştur. Ancak romanın yazılmasını sağlayan Rose ile kocasının akıbeti ne olmuştur?

 Psikolojik gerilim türü ustası

Edebiyatla sinemanın yeni bir buluşması olan ‘Shirley’de yönetmen Josephine Decker iyi yazılmış bir romanın zengin konulu malzemesinin hakkını aksamayan bir sinematografi eşliğinde veriyor. Mizanseni hiç aksamıyor, atmosfer yaratmadaki becerisini film boyunca sergiliyor, oyuncu yönetimi de başarılı. Bu hasletleriyle melankolik kâbus ‘Shirley’i ilgiyi sürekli ayakta tutan, izlenmeyi hak eden bir film yapıyor.

‘Shirley’ yaratıcılık krizi yaşayan yazarların öykülerini anlatan ‘Mank’ ve ‘Borton Fink’ gibi başyapıtlarla, konusuyla akrabalıklar taşıyan bir film. Bu yılın en iddialı filmlerinden, Netflix’te izlediğimiz ‘Mank’ da sinema tarihinin en iyi filmi olarak bilinen ‘Yurttaş Kane / Citizen Kane’in (1941) Orson Welles tarafından senaryosunu yazmak için görevlendirdiği tiyatro oyunu yazarı Herman Mankiewicz’in yaşadıklarına odaklanıyordu. Yine bir senaryo yazarının yaşadığı yaratıcılık krizini anlatan Coen Kardeşlerin ‘Barton Fink’i (1991) Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye, En İyi Yönetmen (Joel Coen), En İyi Aktör (John Torturo) Ödüllerini kazanmıştı.

‘Shirley’, Stephen King’in romanından alınan ‘Ölüm Kitabı / Misery’yi de akla getiren bir film. Bob Reiner’in yönetimindeki filmde ünlü bir yazar geçirdiği trafik kazası sonucu kendisini yaralı halde bulan bir kadın hayranının tutsağı olmuştu. Bu roldeki unutulmaz performansı Kathy Bates’e En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar Ödülü kazandırmıştı.                                                                                  Sundance Film Festivali’nde Auteur Yönetmen Jüri Özel Ödülünü kazanan ‘Shirley’ son Berlin Film Festivalinin Encouters seçkisinde yer aldı. Oyuncu kadrosuna gelince, Elisabeth Moss kariyerinin belki de en iyi performansında, ne yapacağı kestirilemeyen, varlığıyla huzursuzluk yaratan, acımasız, depresif yazarı olağanüstü bir oyun gücüyle canlandırıyor. Moss, nisanda dağıtılacak Oscar Ödüllerinin kesin favorisi. Bu anti-kahramanın kocasını oynayan deneyimli aktör Michael Stuhlbarg bilinen rahatlığıyla rolünün hakkını veriyor. Rose rolünde Avusturalyalı oyuncu Odesa Young dev bir oyuncunun yanında ezilmeme başarısını gösteriyor. Senaryoda silik bir koca olarak çizilen Fred rolünde Logan Lerman oyuncu kadrosunun başarısına gölge düşürmüyor.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün