Prof. A. GALANTE´nin TARİH SAYFASI´ndan Ortaköy´deki Zincirlikuyu ve ´taşlih´

Ortaköy´de bulunan bir kuyu, geçmişte Yahudi cemaati ile Rum toplumu arasında anlaşmazlıklara neden olmuştu.

Yusuf BESALEL Perspektif
13 Ocak 2021 Çarşamba

Günümüzde, Boğaz’ın üst mevzilerinde bulunan Ortaköy, Galata’ya (İstanbul) bağlı bir yöredir. Kökenini Bizans döneminden ve aynı zamanda bir sinagogun ‘fermanı’nın metninin onayından alan oldukça kalabalık bir toplum günümüzde bu yörede yaşamakta.

Ortaköy’de Etz Ahaim Sinagoguna ait eski bir kuyu bulunmaktadır; bu kuyu yüzünden yörede bulunan Yahudi ve Rum cemaatleri arasında bir tartışma çıkmıştı. Tartışmanın Yahudi tarafında yer alan ana noktası, ‘Taşlih’ kelimesinde yatmaktaydı. Bu kelime, ‘atma eylemini’ ifade eder ve dini açıdan da ‘günahları atma’ anlamındadır.

Şu açıklayalım: İbrani peygamberi Miha, Allah’ın merhamet ve iyiliğinden bahsederken şöyle demiştir: “Onların tüm günahlarını (Yahudilerin) denizin dibine atacaksın, Yaakov’a sadakatini göstereceksin, Abraham’a da, eski zamanlardan beri, atalarımızda gözlemlediğin kötü davranışı da belirteceksin.” Bu metindeki ayetleri mesnet alarak, Yahudilerde, İbrani Takvimi’nin birinci günü - ki af dileme on gününün de ilk günüdür - deniz kenarına veya deniz kenarı olmadığında da bir nehre, bir göle veya bir kuyunun etrafına giderek, günahlarını atma âdeti bulunur.

Bunu açıkladıktan sonra, makalemize geri dönelim:

5 Şaval 1137 (17 Haziran 1725) tarihli bir belgeye istinaden, bu Ortaköy’deki Zincirlikuyu, Rum Kilisesinin gözetimindeydi. Bir yangından sonra Kilise bunu onararak, etrafına bir çit ve bir kapı ile çevirerek, çöp birikimine mani olmayı hedefledi. Ayrıca 8 Zilhadidce 1177’de (14 Haziran 1763) yüksek makamlardan bir emir geldi ve hiç kimsenin su temin etmesine engel olunamayacağı belirtildi.  

Kendi açılarından ise çiti tamir ve restore etmek istediklerinde (ne zaman?), Kilise’nin kuyunun üstüne bir ibare yerleştirerek (muhtemelen bir haç da vardı) bu şekilde kuyuyu bir Rum, başka bir deyimle Hıristiyan malı haline getirdiklerini müşahede ettiler; ancak bu durum kuyunun taşlih amacıyla saflığını bozuyordu. Çünkü kuyu, ‘Kaşerot’tan yoksundu.

Ortaköy’deki cemaat arasındaki bu farklılığı dile getirebilmek amacıyla her birinin temsilcisi Çevi’nin mahkemesinin huzuruna geldiler ve ‘Hristiyan’ ambleminin kaldırılmasında mutabık kaldılar. Böylece kuyu, Kiliseyle her türlü ilişkiden kopartıldı ve dolayısıyla taşlih amacıyla kullanılabilmesi amacıyla hür ve temiz kaldı.

Bu olanlardan sonra bakınız neler oldu; metnin çevirisi Türkçeden yapılmıştır ve tercüme için çok zor ve karışık bir tarzda yazılmıştır. Başka bir deyimle edebi olmayan bir üslup kullanılmıştır:

“Galata’nın nahiyelerinden biri olan Beşiktaş’a bağlı Ortaköy nahiyesindeki (köyündeki) Rum cemaatinin arz ettiği dilekçede şu söz konudur:

‘Galata’nın nahiyelerinde biri olan Beşiktaş’a bağlı Ortaköy nahiyesi (köyü) içindeki Rum milleti (cemaati) tarafından arz edilen arzuhalde: Söz konusu olan Aghiya Foka adı ile bilinen kilisedir; bunun mütevellisi (dini kurumların yöneticisi), zimmi (Müslüman olmayan Türk tebaalı) Athanas’ın oğlu Simon’un oğludur; Athanas, İstanbul’daki Büyük Yeni Han’da mukimdir. Mütevelli, vekil olarak zimmiler arasındaki kimliği ateist olan Mihal oğlu Andon’u... oğlu Yorgi’yi ve şerbetçi (şerbet satan) Andrea oğlu Petro’yu atamıştır. Andrea oğlu Petro, vekil olarak muhtarla (mahallenin yöneticisi) olan ve hukuki kararlarda Reis tarafından yetkili kılınan Nicola’nın oğlu Dimitri ile birliktedir. Aynı şekilde aynı nahiyenin Yahudi Cemaatinin (milletinin) sinagogunun halen mütevellisi olan Rafael oğlu Haim, halk çığırtkanı Calo oğlu Çelebon ve Benjamin oğlu İssak, hepsi Yahudi Cemaati’nin bireyleri sıfatıyla aynı tarzda temsil edilmişlerdir.

Bunların mevcudiyetinde, Feth-i Hakkani döneminden beri (İmparatorluk fethinden, başka bir deyimle II. Mehmet tarafından İstanbul’un fethi) tüm vatandaşlar, Müslüman, Rum, Ermeni ve Yahudi, aynı nahiyede bulunmak sıfatıyla, ‘Zincirlikuyu’ adı ile bilinen bu maruf kuyudan istifade etmektedirler ve 5 Şevval 1137 (17 Haziran 1725)’teki bir yazılı doküman Beşiktaş Mahkemesi tarafından tebliğ edilmiştir. İstinaden bu kuyunun tamiratı ve restorasyonu, Foka Kilisesi tarafından yapılmaktadır; Bu kanaate ‘vakıfların’ idarecisinin adını tespit eden evrakın eksikliğine karşın varılmıştır.

Bu müşahededen sonra vekil dedi ki: Bir yangını müteakiben kuyu onarıldı ve restore edildi ve çöplerden korunması için etrafına bir çit ve bir kapı kondu. Dahası da 8 Zilhadjdje 1177 tarihini taşıyan, yüksek bir makamdan gelen ve kilisenin bünyesinde saklanan bir emre istinaden, kimsenin bu kuyudan yararlanmasına mani olmak mümkün değildir. Bu delil karşısında da, işte Yahudiler hiçbir şeyi kaale almadan söz konusu kuyunun çitini tamir etmek ve restore etmek için müdahale etmişlerdir ki benim adı geçen mütevellim ve milletimiz buna mani olunmasını talep etmektedirler.

Orada mevcut bulunan diğerleri (Yahudiler) şöyle dediler: Mütevelli’nin vekilinin dediği doğruysa, kuyunun etrafına bir çit ve bir kapı inşa edilmişse, aynı ölçüde şu da doğrudur: Orada bulunan ve üzerinde bir yazı bulunmayan taş kaldırılmışsa da, kuyunun üzerinde kilisenin hâkimiyetinin bulunduğunu belirten Rumca yazılar ihtiva eden başka bir taş bunun yerine konmuştur; bunun sonucu da kuyunun kitlenerek kapatılması olmuş ve dolayısıyla halkın su temin etmesine mani olunmuştur. Bunun üzerine de iki taraf arasında bir anlaşmaya varılması uygun görüşmüştür; şöyle ki Rum cemaati, Yahudi cemaatinin bir hak iddia etmemesi koşuluyla ibareyi kaldırmayı kabul etmektedir. Böylece şahitler huzurunda iki taraf arasındaki tartışma son bulmuş ve takdim edeceğimiz İlâm’da (şifahi dava tutanağı) tescil olunmuştur.”

7 Zilhadjdje 1269 (16 Kasım 1847)

(Bunu) Ali Bedrettin’in mührü (izlemektedir).

Prof. Abraham Galante

La Boz De Türkiye (15 Nisan 1947)

---

1Prof. AVRAM GALANTE: (1873-1961) Türk Yahudi tarihine ışık tutan bir ilim adamıdır. 4 Ocak 1873’te Bodrum’da doğdu. Çok yönlü çalışmaları ile dikkati çeken Avram Galante, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin aktif bir üyesiydi. Aynı zamanda Fransızca öğretmenliği de yaptı. Kahire’deyken ‘La Vera Gazetesi’ni yayınladı, ayrıca 50’den fazla kitapta tarihçi ve araştırmacı kişiliğini sergileyerek profesör unvanını aldı. 1939’da 8. Dönem Niğde Milletvekilliğini yaptı. Ömrünün son yıllarında Kınalıada’daki evinde tarihsel çalışmalarını sürdürdü. İstanbul’da öldü.

Kaynaklar

‘Histoire des Juifs de Turquie / Türkiye Yahudileri Tarihi’, 1939, ‘L’Histoire des Juifs de Constantinople sous Byzance / Bizans’ta İstanbul Yahudilerinin Tarihi’, 1940, ‘Türkler ve Yahudiler Tarihi Siyasi Tetkiki’, 1947 gibi 60’a yakın yapıtı vardır. ‘Histoire des Juifs de Turquie’, İSİS Yayınları tarafından 9 ciltte yayınlanmıştır.

‘Osmanlı ve Türk Yahudileri’, Yusuf Besalel, Gözlem Yayıncılık A.Ş., 1999, S. 105.      

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün