24. İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali

24. İstanbul Tiyatro Festivali, bu yıl COVID-19 pandemisi sebebiyle, 14 Kasım - 1 Aralık tarihleri arasında, hem fiziki hem de çevrimiçi gösterimlerin yer aldığı karma bir program sunacak.

Erdoğan MİTRANİ Sanat
28 Ekim 2020 Çarşamba

FESTİVAL ÖN PROGRAMI

Her gösterisiyle büyük yankı uyandıran Nederlands Dans Theater 2, İstanbul Tiyatro Festivali’nin Hollanda Seçkisi kapsamında canlı yayımlanacak bir dünya prömiyeriyle festivale çevrimiçi olarak katılacak. Koreograflar Alexander Ekman ve Dimo Milev’in sahneye koyduğu iki yeni yapıt, COVID-19 kısıtlamalarına göre uyarlanmış hareket ve koreografilerden yola çıkarak hazırlanmış.  

FESTİVALİN FİZİKİ GÖSTERİMLERİ

Açılış Gösterisi: Fransız topluluk Retouramont tarafından sahnelenecek olan festivalin ücretsiz açılış etkinliği ‘Diagonale Ascendante’ Nathalie Tedesco ve Fanny Gombert’in bedenin yükselişteki sınırlarını ve enerjisini dik bir yapıya tırmanarak sorguladıkları bir dans projesi. Bu etkinliğin çevrimiçi gösterimi 21 Kasım’dan itibaren bir hafta süreyle İKSV YouTube kanalından da ücretsiz olarak izlenebilecek.

Dumrul ile Azrail: Övül ve Mustafa Avkıran’ın 2000 yılında ilk kez İstanbul Tiyatro Festivalinde sahnelenen MoMoAcT yapımı oyunu ‘Dumrul ile Azrail’ yeni oyuncuları ve yenilenen sahneleme anlayışıyla, bellek, anlatı, yaşam, ölüm ve aşk tanımlarının izlerini sürüyor.

Dumrul ile Azrail

Ben ‘Sevgili Milena’: Bülent Yıldız’ın yazdığı, Meltem Cumbul’un oynadığı, Ben “Sevgili Milena”, Franz Kafka’nın Milena Jesenská’ya, iki seneye yayılan mektuplaşmaları boyunca yazdığı aşk, özlem ve kavuşamamanın verdiği çaresizlikle dolu satırlarla, Milena’nın kurgulanmış satırlarını bir araya getiriyor.

kOmİk: Sami Berat Marçalı’nın yazmış olduğu, b planı’nı yeni yapımı ‘kOmİk’, bir çiftin bitmek tükenmek bilmeyen bir döngüde birbirleriyle ve kendileriyle verdikleri mücadeleyi anlatan trajikomik bir oyun.

Madam Giyotin: K! Kültüral Performing Arts, Kurucu Sanat Yönetmeni Yağmur Yağmur’un tasarımını konseptini ve yönetmenliğini yaptığı ‘Madam Giyotin’, gerçek hayatta yolları hiç kesişmemiş olsa da eylemleri ve fikirleriyle Fransız Devrimi’nin birer parçası olmuş ve giyotinle idam edilmiş dört kadını zamansız ve mekânsız bir ortamda buluşturan, şiddetle komediyi harmanlayan bir oyun.   

Tut! Bırak!: Deniz Kaptan’ın Kadın Hikâyeleri kitabından seçilen, farklı sınıf, kültür ve çevreden kadınların dilinden monologlar, sahnedeki Layla Önlen’in kimliğini de içine katarak tek bir bedende birleşiyor.

Kısa Oyunlar / Mekânlar 3: Tiyatro Oyun Kutusu seyirciye, Serdar Saatman’ın yönettiği birbirinden farklı üç kısa oyunla, gerçek ve kurgu arasında bir yer gösteriyor.

Vişne Bahçesi: Kocaelişehir Tiyatroları Yapımı, Çehov’un yazdığı son oyun ‘Vişne Bahçesi’, zamansız anlatım dili ve özgün mizahıyla, yönetmen Mehmet Birkiye tarafından sahneye konuyor.

‘Ben Anadolu’: Güngör Dilmen’in, binlerce yıldır Anadolu’nun farklı çağlarına tanıklık eden kadınlara odaklanan ünlü oyunu, Görkem Yeltan’ın sahnelemesi ve Ayça Bingöl’ün yorumuyla Yıldız Kenter’in ölümünün birinci yıldönümünde sanatçının anısına sahneleniyor.

‘Fahrenheit 451’: Ray Bradbury’nin distopik başyapıtı ‘Fahrenheit 451’ Tatbikat Sahnesi yapımı olan sahnelemesinde bizim zamanımıza bizim dünyamıza uyarlanmış,

Dublörün Hikâyesi: Kemal Uçar’ın yazdığı ve oynadığı, ‘Dublörün Hikâyesi’, hep oyuncu olmak istemiş ama hayatını dublör olarak geçirmeye mecbur kalmış bir adamın, kendisiyle, başına gelenlerle, hatta hayalleriyle bile dalga geçmekten imtina etmeyen, eğlenceli, bir o kadar da hüzünlü hikâyesi.

Map To Utopia: İstanbul merkezli Platform Tiyatro ile Bonn’dan Fringe Ensemble’ın ortak projesi ‘Map to Utopia’ tüm farklılıkları içinde birbirini duymayı öneren bir kent geleceği fikrini yerleştiriyor. 20 avatar eşliğinde, kurmaca, dört farklı semt simülasyonu yaratacak performans, seyircileri, birbirleriyle komşu oldukları bu semtlerde yeni bir karakteri ve onun yolculuğunu inşa etmeye davet ediyor.

Iphigenia Aulis’te: Klasik eserlere getirdiği çağdaş yaklaşımlarıyla tanıdığımız Serdar Biliş, Euripides’in ‘Iphigenia Aulis’te’ tragedyasını, İBBŞT’de, kurban ritüelini ve erk sahiplerinin iktidar uğruna savaş ve yıkımla girdikleri ilişkiyi güncel bir yorumla sahneliyor.  

Babamı Kim Öldürdü?: Fransa’nın bir köyünde doğan, doğduğu işçi sınıfına duyduğu öfkenin kaynaklarına samimiyet ve cesaretle bakan Édouard Louis’nin, seçkinlerin siyasetinin nasıl “estetik” bir mesele haline geldiği, alt sınıfların hiçbir faydası olmayan bu ‘estetiğin’ yükü altında nasıl ezildiği  çarpıcı bir dille anlattığı romanından uyarlanan ‘Babamı Kim Öldürdü?’, Moda Sahnesi’nin  ilk canlı performansı olarak büyük başarıyla sahnelenmeye devam ediyor.

Bu yıl festivalin an büyük olayı, oyunun Internationaal Theater Amsterdam’da ayrıksı tiyatro dehası Ivo van Hove tarafından sahneye uyarlanmış yorumunu canlı olarak izleyebilmek.

Gomidas: Ahmet Sami Özbudak’ın yeni oyunu ‘Gomidas’, Osmanlı döneminde yaşamış, Ermeni, Osmanlı ve dünya kültüründe kuvvetli bir iz bırakmış müzisyen ve müzik araştırmacısı Gomidas Vartabed’ın hayat hikâyesine bir yolculuk. Seyirciler Fehmi Karaaslan’ın birini Fransızca birini de Türkçe oynayacağı iki temsilden dilediğinde öyküyü Gomidas’ın ağzından dinlerken, anlatıya Lusavoriç Korosu eşlik edecek.

Ne Düşündüğünü Biliyorum: Koreograf Ayrin Ersöz’ün Canan Yücel Pekiçten, Bengi Sevim, Magda Skowron, Hasan Yoksulabakan ve Ömer Vatansever ile tasarladığı bu hareket ve ses evreni, Yapı Kredi bomontiada’nın 4. katında, performansçıların hareket halindeki bedenleri; canlı müzik ve insan sesi aracılığıyla temassız dokunuşlardan mahremiyet alanları yaratacak.

UNUTMAK-Bir Hatırlama Projesi: Alana özgü oyun projeleriyle seyirciyi daha önce de kent içinde farklı teatral yolculuklara çıkaran Mekan Artı ekibi, bu kez seyirciyi kulaklıklarıyla yürüyerek katılacağı, emekli gazeteci Aret’in yüz yıllık hayat hikâyesiyle, Beyoğlu’nun gizli ve kuytu köşeleriyle çoktan unutulmuş mekânlarında bir tura çıkaracak.

Feramuz Pis!: Sema Elcim’in yazdığı, Oğuz Utku Güneş’in yönettiği ‘Feramuz Pis!’, Mardin göçmeni Süryani bir ailenin, Feriköy’deki aile yadigârı evlerinde seyirci her birinin hayallerinin kesiştiği büyülü gerçek hikâyelerine tanık oluyor.

Manhattan’ın İyi Tanrısı: Avusturyalı yazar ve şair Ingeborg Bachmann’ın radyo tiyatrosu olarak yazdığı, ‘Manhattan’ın İyi Tanrısı’ festivalde Tiyatro Motus tarafından günümüze uyarlanarak sahneye taşınarak, kurulan gerçeküstü evren içinde; aşkın ne olduğunu, ne olabileceğini ve ne olamadığını sorguluyor.

Buraya kadar festivalin canlı fiziksel gösterileriyle geldik. Festivalin bunu kadar kapsamlı

çevrimiçi gösterilerini önümüzdeki yazımızda ele alacağız. Ancak sadece biletix üzerinden alınması mümkün olan festival biletlerinin şu anda satışta olduğunu hatırlatmak isterim.

Özellikle tanıtımı haftaya yapılacak, 14 Kasım – 1 Aralık arasında istenildiği zaman izlenebilecek online gösterilerin tamamının paket olarak 150 TL fiyatla satıldığını, yine online bir özel canlı yayın olan, farklı ve aykırı ek gösteri ‘Kuğu Gölü’ için de biletlerin 75 TL olduğunu belirteyim.

Bilindiği gibi, çevrimiçi gösterilerin biletleri tek kişilik değildir. Bilet alındıktan sonra 30 saat boyunca mekânda bulunan herkes izleyebilir.

Hepinize iyi seyirler dilerim.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün