Çağımızın en önemli mimarı Frank Owen Gehry 92 yaşını kutladı

1929 Kanada doğumlu, Yahudi asıllı ABD’li Mimar Frank Owen Gehry geçtiğimiz günlerde 92. yaşını kutladı. Özel konutu da dahil, bir dizi binası dünyaca ünlü cazibe merkezleri haline gelen, çalışmaları dünyadaki en önemli eserler arasında gösterilen Gehry, çağdaş mimari Vanity Fair Dergisi tarafından 2010’da ‘Çağımızın En Önemli Mimarı’ ilan edildi.

Sara YANAROCAK Kültür
11 Mart 2020 Çarşamba

Gehry, 28 Şubat 1929’da Ontario, Toronto’da Frank Owen Goldberg adıyla dünyaya geldi. Annesi Sadie Kaplanski (Kaplan), babası Irving Goldberg’di. Babası Brooklyn-New York, annesi ise Polonya-Lodz doğumlu Rus bir Yahudi göçmen ailenin kızıydı. Yaratıcı bir çocuk olan Frank, anneannesi Leah Kaplan tarafından sanata yönlendirildi. Odun parçalarından küçük şehirler yaratırken, hayal dünyası gelişiyordu. Dedesinin hırdavat dükkânından çıkan hurdalarla, anneanne onu saatlerce eğlendirirdi. Frank evinin oturma odasında hayali evler ve fütüristtik şehirler inşa ederdi.

Frank dedesinin dükkânındaki oluklu çelik parçaları, zincirler, kontrplak parçaları ve diğer faydalı gündelik malzemeleri kullanarak yaptığı bu oyuncakları, cumartesi günleri onların evinde yatıya kaldığında yapardı. Annesi onu sanat dünyasıyla tanıştırırken, babasıyla çizim yaparlardı. “Yani yaratıcı genler babamdandı” diyor Gehry. “Ama babam bir hayalperest olduğumu düşünüyordu, hiçbir şey yapamayacaktım. Bir şeyler yapmamı isteyen ise, hep suskun olduğum için beni sanata iteleyen annemdi. Beni iterdi” demekte.

Büyükbabası tarafından kendisine İbranice adı ‘Ephraim’ verildi, ancak sadece bar mitzva gününde bu isim kullanıldı.

Eğitim dönemi

1947’de ailesi ile birlikte, ABD’de Kaliforniya’ya yerleşti. Gehry orada bir teslimat şirketinde kamyon sürücüsü olarak çalışırken, daha sonra Los Angeles Şehir Kolejinde eğitim gördü. Ardından Güney Kaliforniya Üniversitesinden mezun oldu. Gehry, “Los Angeles’te bir kamyon şoförüydüm, Şehir Kolejine gidiyordum. Bir radyo ilanı ile, katıldığım yarışmada çok iyi olmadığımı gördüm. Çok iyi olmadığım ve yapmadığım kimya mühendisliğini denedim. Sürekli beynimi yoruyordum. Neyi seviyorum? Nerede takıldım? Beni ne heyecanlandırdı? Ve sanatı hatırladım. Müzelere gitmeyi çok severdim. Resimlere bakmayı, müzik dinlemeyi çok severdim. Bu bana, beni müzelere ve konserlere götüren annemden gelmişti. Ve binalar… Bir yığın mimari ders izledim ve sonunda okulu bitirerek 1954 yılında mimar oldum” diye anlatıyor.

Gehry zaman içinde adından sıkça bahsedilen, dünya çapında bir mimar haline geldi.

Frank Gehry

Mimari tarzı

Gehry’nin tarzı zaman zaman bitmemiş veya kaba görünmekle birlikte, eserleri 1960’lar ve 1970’lerin başlarında Kaliforniya ‘Funk’ sanat hareketi ile tutarlıydı. Bu da ciddi sanat yapmak için, ucuz bulunan nesnelerin ve kil gibi geleneksel olmayan malzemenin kullanılmasını içeriyordu. Eserleri her zaman en azından yapısökücülük unsuruna sahipti. ‘Yapısökücülük yani ‘Deconstructivisme, yapısal analiz anlamına gelir. 1980’lerin sonlarında ortaya çıkan post-modern mimari akımıdır. Yapıyı oluşturan mimari unsurların bütünlüğünün parçalanması, yüzeylerle yapılan oyunlar, dış cephe gibi mimari unsurların dik açılı olmayan köşelerle yamultulması ve kaydırılması gibi yöntemlere dayanır.

Gehry’ye “Zincir bağlantılı çit ve oluklu metal kaplama havarisi” dendi. Bununla birlikte, 1988 yılında New York’un Whitney Müzesinde retrospektif sergiye katıldığı mimari maket eserleriyle, Avrupa sanat tarihi, çağdaş heykel ve resim bilen sofistike bir klasik sanatçı olduğunu ortaya koydu.

Kariyerinin diğer yönleri

Ocak 2011’de Gehry, Güney Kaliforniya Üniversitesinde mimarlık profesörü olarak eğitim kadrosunda yer almaya başladı. Aralık 2013 itibariyle Gehry çeşitli üniversitelerden bir düzineden fazla onursal derece aldı. Şubat 2017’den itibaren Güney Kaliforniya Üniversitesinin yanı sıra, Harvard, Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü, Columbia, Toronto ve Yale üniversitelerinde ders veriyor. Açtığı ‘master class’la da mimarlık bilgisini sayısız öğrenciyle de iletti.

Önemli eserleri

Gehry’nin, 1997 yılında Bilbao’da, uluslararası öneme sahip Guggenheim Müzesi binasını yaptı. İspanyol şehri Bilbao bu bina sayesinde dünyaca ünlü oldu ve turizm patlaması yaşadı.  New York’lu efsanevi mimar Philip Johnson bu müzeyi “Zamanımızın en ünlü yapıtı” olarak tanımladı. Bilbao’daki Guggenheim Müzesinin yanı sıra Gehry’nin en önemli yapıtları arasında Los Angeles Walt Disney Konser Salonu, Paris’te Louis Vuitton Vakfı, Massachusetts Cambridge’deki MIT Ray ve Maria Center, Cincinatti Üniversitesi Kampüsü Vontz Moleküler Araştırmalar Merkezi, Seattle’da Pop Kültür Müzesi, Minnesota Üniversitesinde Weisman Sanat Müzesi, Prag’da Dans Evi, Almanya’da Marta Herford Müzesi, Toronto’da Ontario Sanat Galerisi, Paris’te Sinematek Française, New York’ta Ladin sokağı 8 numaralı ev sayılabilir.

Santa Monica’da yaşadığı ev olan bina, ilk olarak 1920 yılında inşa edilmiş. Gehry binayı 1977 yılında satın almış. Ev, orijinal binanın etrafına sarılmış metalik bir dış cepheye sahip ve orijinal detayların çoğunu görünür hale getiriyor. Gehry eşiyle halen burada yaşıyor.

Bilbao etkisi

Guggenheim Müzesinin tasarımının olağanüstü başarısından sonra özellikle İspanyol eleştirmenler arasında ‘Bilbao Etkisi’ sıkça dile getirilmeye başlandı. Bu etki, ikonik, yenilikçi mimari tasarımların şehirlerin ekonomik ve kültürel canlanmasına katkısı olarak nitelendirilebilir. Müze açılışını takip eden ilk yılda, Bask bölgesinin ekonomisine tahmini 160 milyon dolar katkı sağladı. Müzenin Bask ekonomisine bugüne kadarki katkısı 3,5 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Sonraki yıllarda, büyük ölçekli, göz alıcı binaları arttırmak için mimari komisyonlar birçok girişimde bulun.

Diğer girişimler

Mimariye ek olarak Gehry, mobilya, ünlü Tiffany& Co. için takılar, çeşitli ev eşyaları, heykeller ve hatta Wyborowa Vodka için bir cam şişe tasarladı. Tasarımlarının çoğunda Gehry balıktan ilham aldı. Balıklara olan ilgisini arttıran, meslektaşlarının Yunan tapınaklarından esinlenen eserleri oldu. Gehry, “Madem binlerce yıl ötesine dönüp Yunan sanatını yineliyorlar, milyarlarca yıl evvel insanlardan önce yaratılan balıkları neden çizmeyeyim ki, dedim ve eskiz defterime balık çizmeye başladım” demekte. Bunun bir sonucu olarak, ilk Balık Lambaları 1984-86 arasında üretildi. Balık şekillerine kalıplanmış, tel armatürler ve üzerine plastik laminat parçalarının ayrı ayrı yapıştırıldığı plastik armatürler kullandı. O tarihten itibaren balık, Gehry’nin çalışmalarında sık işlenen bir motif haline geldi. La Villa Olimpica del Pobleneu Barselona’daki ‘Balık Heykel’ (1989-92) ve Minneapolis Sculpture Garden’daki ‘Daimi Cam Balık’ (1986) heykellerine imza attı. Tiffany& Co. işbirliği ile altı mücevher koleksiyonu yarattı. Bunlara Orkide, Balık, Tork, Equus, Eksen ve Fold isimlerini verdi. Mücevherlere ek olarak sanatçı, bir koleksiyoncu için satranç takımı, farklı markalar için vazo, bardak ve kâseler olmak üzere bir dizi sofra eşyası tasarladı.

Balık lambaları

Gehry, 2004’te Dünya Hokey Şampiyonası için resmi kupayı tasarladı. 2016 yılında kupayı yeniden tasarladı. 2014 yılında Gehry, Fransız moda devi Louis Vuitton’un ikonik monogram deseninin kutlaması amacıyla düzenlenen kampanya kapsamında İconolast Serisi için seçilen altı tasarımcıdan biriydi.

2015 yılında Gehry ilk yatını tasarladı.

Kişisel yaşamı

Gehry 1952’da, Anita Snyder ile evlendi. İki kızları olan çift 1966’da boşandı. 1975 yılında şimdiki eşi Panamalı Berta İsabel Aguilera ile evlendi. Bu evliliğinden de iki oğlu oldu.

Çocukluğunda ve üniversite yıllarında maruz kaldığı antisemitizm nedeniyle, Goldberg soyadını Gehry olarak değiştirdi. Kanada’da yetişen Gehry, sıkı bir buz hokeyi hayranıdır. FOG (Frank Owen Gehry) ofisinde bir hokey ligi başlattı. Bu spora olan bağlılığı yüzünden, Dünya Hokey Kupasını tasarladı. Santa Monica’da yaşayan Gehry, yelken yapmaktan hoşlanır. Gehry ayrıca New York Kök Hücre Vakfının Liderlik Konseyinde de görev yapmaktadır.

Tel Aviv için tasarlanan DÜNYA YAHUDİ MÜZESİ

Gehry’nin yeni projesi Dünya Yahudi Müzesi, Akdeniz, Tel Aviv Limanı ve Tel Aviv’in en büyük yeşil kuşağına bakan 5,5 dönümlük bir arazi üzerinde yer alacak. Yahudi halkının yeni sembolü olacak proje, Hayarkon Park ile Akdeniz’i birbirine bağlayacak ve Tel Aviv’in kuzey bölgesinin gelişimine büyük katkı sağlayacak. Guggenheim gibi Dünya Yahudi Müzesinin de bir buluşma ve cazibe merkezi olması hedefleniyor. Geçmişi ve bugünü birbirine bağlayan bir mekân olarak tasarlanan proje, geleceğe bir bakış olarak nitelendiriliyor. Tel Aviv’in dünyanın en yenilikçi şehirlerinden biri olması özelliği, bu projeye büyük bir ivme kazandırdı. Etraftaki doğal güzelliklere bağlantıları olacak olan projede, deniz, Hayarkon Park, bahçeler, yürüyüş yolları ve sulak alanlar, tasarım ortamı yansıtacak ve müzenin dışını içeriye taşıyacaktır. Çağdaş tasarımın belirgin yeni ifadesini Frank Gehry kesinlikle yaratacaktır.

Tel Aviv, Dünya Yahudi Müzesi Projesi

Etiketler:

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün