Saint Antoine Çağdaş Melekleri bağrına bastı

İstanbul’un tarihi ve ikonik yapılarından St Antoine Kilisesi, aralık ayı ortalarından beri Ayşe Pınar Akalın küratörlüğündeki ANGEL sergisine ev sahipliği yapıyor.

TUNA SAYLAĞ Sanat
8 Ocak 2020 Çarşamba

Mekânın tinselliğiyle adeta bütünleşen bu çok katmanlı sergi, aralarında müzikal performansları ve ses heykelleriyle tanınan multimedya sanatçısı Yuval Avital’in de bulunduğu farklı din-kültüre mensup 23 sanatçının heykel, resim, fotoğraf, enstalasyon tarzındaki eserlerini ağırlıyor. Bu büyüleyici sergiyi kaçırmayın!

Sergiyi, 16 Aralık’ta düzenlenen ve tüm sanatçıların katıldığı basın toplantısında gezme fırsatı yakaladım. “Artık geç kaldım” diye düşünürken, 10 Ocak’ta bitecek olan serginin ay sonuna kadar uzatıldığını öğrendim ve belki birkaç sanat meraklısının gezmesine vesile olurum diyerek yazmaya karar verdim.

Geçmişten günümüze sanatta melek teması

Kökenini, efsanevi kanatlı varlıklardan mitolojik figürlere uzanan geniş bir alanda bulabildiğimiz melek temasının, üç semavi dinde de varlığını sürdürmesi, ortak kültürel bir bilince ait olduğunu gösteriyor. İnsanlar, tarih öncesi devirlerden başlayarak doğayı resmetmeye başladı, sonra da tabiatın hareketlerini anlamlandırmaya çalışırken gizli güçlerin olduğunu varsayarak, hayallerinde çeşitli insanüstü varlıklar yarattılar;  bunların aracıları olarak da melekleri tanımladılar. Sanatta da, kaçınılmaz olarak alegori şeklinde meleklerin değişik formları ortaya çıktı.

Sanat tarihinde melek sembolü Paul Klee, Marc Chagall gibi ünlü ressamların yanı sıra sayısız heykeltıraşın da vazgeçilmez imgesi oldu. Tabii ki dünden bugüne eserlere getirilen yorumlar değişirken günümüz sanatında da daha yeni ve modern bir anlatım tarzı yakalandı.

Sergi, kapılarını ilk kez böylesi bir etkinliğe açan muhteşem St Antoine’ın hemen altında yer alan ve belki de birçoğumuzun bilmediği daha küçük boyuttaki ikizinde gerçekleşiyor. Melek konseptli bir ekspozisyonun böylesine mistik ve kutsal mabette yapılması çok anlamlı olmuş, birbirlerine yakışmışlar. ANGEL’ı oluşturan yapıtların, ayrı din- kültürden gelen sanatçıların duygu süzgecinden çıkmış olmasına rağmen, aralarında onları birleştiren bilge bir ahenk mevcut. Bunu da kanımca ilettikleri sevgi ve barış mesajlarına borçlular.

Sergide kimler var?

ANGEL’da, Türk resim sanatının duayeni, Narmanlı Müze-Ev’in kurucusu Bilge Alkor, Ergin İnan, Mehmet Sinan Kuran, Pınar Yoldaş ile sanatla teknolojiyi ustalıkla birleştiren ve robotik medya enstalasyonlarına hayat veren Güvenç Özel; ünlü İtalyan ressam Luca Pignatelli ve Türk sanatıyla yakından ilgilenen İtalyan mimar-ressam Lithian Ricci; müzikal performansları ve ses heykelleriyle tanınan multimedya sanatçısı İsrailli Yuval Avital; el nakışı dokumalarıyla meşhur Güney Afrikalı sanatçı Kimathi Mafafo ve kuş heykelleriyle bilinen Güney Afrikalı Jake Michael Singer; dünyayı gezen arazi enstalasyonlarıyla tanınan İranlı genç sanatçı Shirin Abedinirad ve yedi senedir İstanbul’da çalışan yine İranlı Mehrnoush Esmaeilpour yer alıyor. Serginin sanat tarihi referansından ise mimar-heykeltıraş Sinan Polvan sorumlu.

 

Sergi kuratörleri ve sanatçılar


Sergi fikri nasıl doğdu?

‘ANGEL’, küratör Ayşe Pınar Akalın’ın inanç üzerine bir sergi yapma fikrinden doğdu. Kendisi süreci şöyle anlattı: “Bu konuda Göbeklitepe’den başlayan geniş bir çalışma yapmak istiyordum. Tam o zamanlarda değerli sanatçı Bilge Alkor ile görüşüyordum başka projeler üzerine… Onun Narmanlı Apartmanındaki müze evinde konuşurken ‘Neden melekleri düşünmüyorsun, sonuçta o da inanç konusuna dâhil bir kavram’ dedi. İşte o gün bu serginin tohumları atıldı. Aynı gün tesadüfen Galatasaray’da İranlı sanatçı Mehrnoush’un Esmaeilpour’un atölyesine gittim. Kendisi at resimleri yapan bir sanatçı. İşlerine bakarken bir resminin arka planında kanata benzer bir şey dikkatimi çekti. Tabloyu çıkarttık ve karşımıza yarı at yarı kadın, kanadı kırılmış ama uçmaya hazır olağanüstü güzel bir varlık çıktı. O gün bu sergiyi yapmaya karar verdim ve ilk eseri de bulmuş oldum böylelikle. Ondan sonra mekân ve sanatçı arayışına girişerek büyük bir yolculuk başladı benim için.”

BİRBİRİNDEN RENKLİ VE SÜRPRİZLİ İŞLER

Sergi salonuna girince ışıklandırma, müzik ve eserlerin yarattığı müthiş bir ambiyansla karşılaşıyorsunuz. Atmosferden etkilenmemek mümkün değil. Serginin bir özelliği de tüm çalışmaların bu sergi için özel olarak yapılmış olması.

Pınar Akalın, her sanatçıdan işlerine atfen herhangi bir şiir istemiş. Bazıları kendi yazmış dizelerini. Şiirler, eserlerin isim etiketinin üzerinde konuşlanmış.

Yaşamını İtalya’da sürdüren Kudüs doğumlu Yuval Avital’in toprağa benzer bir malzemeden yaptığı ve yerde yatan ‘Singing Angel’ ya da ‘Soil Angel’ adlı meleği şarkı söylüyor. Şarkıyı Avital bestelemiş. Sanatçı ayrıca, ‘Rorschach’s Angels’ ve ‘Light Beings’ eserleriyle de sergiye katkıda bulunmuş.

Luca Pignatelli’nin antik bir İran halısı üzerine karma teknikle yaptığı Testa Femminile adlı işi, serginin en güzel çalışmalarından…

Mesrnoush Esmaeilpour’un William Blake’in bir şiiriyle tamamladığı cam ve çelikten bir melek başı ile kanatlardan oluşan heykeli ve yarı at yarı kadın tablosu da çok etkileyici. Geçtiğimiz yıl Contemporary İstanbul’a da ilginç bir eserini gördüğüm Güvenç Özel,Melekler Şehri’ medya yerleştirmesi ile katılmış sergiye.

Bilge Alkor’un Rainer Maaria Rilke’den alıntıladığı dizelerle sunduğu ‘Melancolia’ ve ‘Lucifer’i; Ergin İnan’ın ‘Melek Kanatları’; Jake Michael Singer’in ‘Nike’s Murmur’ adlı işleri de dikkat çekiyor. Ayrıca Pınar Yoldaş’ın polimer kanatları olan ve ışığın yansımasıyla parlayan heykeli de çok çarpıcı.

Bütün eserler farklı yönleriyle çok güzel. Görülmeye kesinlilikle değer bu sergi!,

 

 

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün