Alper Rozanes: ‘Fark Yaratan Sunumlar’ ondan sorulur…

Sunumlar herhangi bir ürünü tanıtmak için, sadece iş dünyasında değil, her alanda kullanılan en etkin araçlardan biri. Üniversite öğrenimini New York Baruch College’da yönetim bilişim sistemleri üzerine yapan Alper Rozanes, kendi deneyimlerinden ve aldığı eğitimlerden yola çıkarak ‘sunum’ konusunu farklı yönleriyle incelediği bir kitaba imza attı. Karşınızda ‘Fark Yaratan Sunumlar’…

TUNA SAYLAĞ Sanat
25 Aralık 2019 Çarşamba

Yaşamını İspanya’da sürdürse de Alper Rozanes’in bir ayağı sürekli Türkiye’de. Kendisiyle, Kuraldışı Yayıncılık tarafından yayımlanan kitabını konuştuk.

Öğrenciliğinden bugüne, yaşam öykünü dinleyebilir miyiz?

Aslında basit görünen, ama oldukça derin bir soru... Bazen tüm hayatımı tek kelime ile özetlemek istediğimde aklıma ‘şanslı’ kelimesi geliyor. Yolum sevdiğim ve sevildiğim birçok güzel insan ile kesişti. Üniversite yıllarımda Amerika’nın farklı yerlerinde yaşama şansım oldu. 1999’da New York’a taşındım. Orada görsel tasarım ve Apple markası ile tanıştım. O kadar hayran kaldım ki, üniversitenin ardından Türkiye’ye döndükten sonra, İstanbul’da ilk Apple mağazasının açılacağını duyduğumda “Ne iş olsa yaparım” diyerek başvurdum. Hayatımda verdiğim en doğru kararlardan biriydi. İki sene boyunca yöneticilerimden, çalışma arkadaşlarımdan ve müşterilerimizden çok şey öğrendim. Zaman içinde firmanın sunucularındaki dosyalarda, o zamanlar henüz satışta bile olmayan bir sunum programı keşfettim. Sunumlarla ilgili yolculuğum aslında o anda başlamış oldu. İlerleyen süreçte programı daha da detaylı bir şekilde kullanmayı öğrendim, ama bunun benim için bir iş haline gelmesi için daha beş sene beklemem gerekecekti.

Oradan ayrıldıktan sonra kendi işimi kurdum ve ithalat yapmaya başladım. Bu arada sunumları iyi bir şekilde tasarlamayı öğrenmiş ve bunu bir iş olarak yapıyordum Ama hâlâ insanların karşısında bir konuşmaya çıktığımda sesim titriyor, ellerimi, kollarımı nereye sokacağımı bilmediğim için tavuk kanadı gibi çırpıyordum. Bu konuda kendimi geliştirmek için bir arayışa girdim ve okuduğum kitapların birinde Toastmasters kulüplerini öğrendim. İlk defa 2009 yılında, İstanbul’daki bir toplantıya katıldım. O andan itibaren artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı...

Toastmasters nedir?

Toastmasters, 1924 yılında kurulan ve insanların özellikle topluluk önündeki iletişim becerilerini geliştirmeyi amaçlayan uluslararası bir organizasyon. Her biri kendi üyelerini barındıran kulüplerden meydana geliyor. Ancak Toastmasters bir eğitim kurumu değil, çünkü toplantılar bir eğitim formatında yapılmıyor. Hangi alanda gelişmek istediğinize bağlı olarak size sunulan farklı programlardan birine dâhil olduğunuz zaman, kendi istediğiniz zamanda, kendi istediğiniz konuda insanların karşısına çıkıp, daha önceden hazırlık yaptığınız konuşmalar yapmaya başlıyorsunuz. Bence Toastmasters’ın en büyük faydası, size topluluk önünde konuşma yapmak için bir olanak vermesi. Ama bu konuda gelişmenin bence tek ve tek yöntemi pratik yapmak.

Kitap yazmaya nasıl karar verdin; kitabın konusunda bir ilk mi?

Ne zaman bir kitapçıya gidip elime bir kitap alsam, aynı sorunun cevabını ben de merak ederim: Acaba yazarı bu kitabı yazmaya iten hikâyesi neydi? Benim kitap hikâyem aslında verdiğim sunum eğitimlerinde başladı. Kitap aslında bir nevi eğitimlerde anlattığım konulardan oluşuyor ve bu noktaları herkese aktarmak istedim.

Kitabın ne Türkiye’de ne de yurt dışında konusunda bir ilk olduğunu zannediyorum. Ama başlarda Türkiye’de biraz araştırma yapınca iyi bir sunum için gerekli olduğuna inandığım üç konuya da birden değinen bir kitapla karşılaşamadım. Bu üç konu şunlar: Sunumun içeriği, slaytların tasarlanması ve akılda kalıcı bir şekilde aktarabilme becerisi.

İçeriğinden biraz söz eder misin?

Kitabı ‘İçerik’, ‘Tasarım’ ve ‘Sunuş’ olarak üç bölümde hazırladım. İlk bölüm tamamen sunumda ne aktarmak istediğimize ve bunu yapmak için en etkili içeriğin nasıl oluşturulacağına odaklanıyor. Tabii sunum sadece birilerine bir şeyler aktarmaktan ibaret değil. Önemli olan anlattıklarımızın karşımızdaki insanlarda ne kadar karşılık bulduğunu bilmek. Kitabın ilk bölümü dinleyici ile bağ kurarak, anlatacağımız içeriğin onların ilgisini çekecek şekilde hazırlamaya odaklanıyor.

Kitabın ikinci kısmı olan Tasarım, sunum yaparken eğer görseller (slaytlar) kullanılıyorsa, bunların nasıl verimli, etkili ve akılda kalıcı şekilde hazırlanabileceğine odaklanıyor. Slaytların sade ve kolay anlaşılır bir şekilde tasarlanmasının önemi oldukça yüksek.

Üçüncü bölüm olan Sunuş ise, uygun içeriği hazırlayıp onu güzel tasarlanmış slaytlarla destekledikten sonra, insanların karşısına çıkıp sunma kısmına odaklanıyor. Beden dilinizi nasıl daha etkin kullanacağınız veya nasıl daha iyi göz teması kurabileceğiniz gibi, kontrolü sizde olan durumlardan; tamamen sizden bağımsız gelişebilecek problemlere kadar, etkili ve akılda kalıcı bir aktarım yapmanızı sağlayacak konulara değiniyor.

 

“Gözlerini sıkıca kapat ve çarpmaya hazırlıklı ol!”

Bir sunumun başarılı olmasının püf noktaları nelerdir? Hitap edilenin ruh dünyası da önemli midir?

Hem de nasıl! Sadece son yirmi dört saatte dikkatinizi çekmeye çalışan şeylerin sayısını bir düşünün. Telefon, e-posta, WhatsApp grupları, sosyal medya, reklam panoları, televizyon derken sürekli bir uyaran bombardımanı altındayız. Böyle bir ortamda da sunum yaparken karşımdaki kişilerin otomatik olarak ilgiyle dinleyeceklerini ve anlattıklarıma dikkat edeceklerini düşünmek bence boş hayal kurmaktan farklı değil. Sunumun başarılı olabilmesi için önce karşımdaki kişilerden onlara hitap edebilmek ve iletişim kanalı kurabilmek için sembolik bir ‘izin almam’ gerektiğini düşünüyorum. Bunu yapabilmenin en iyi yöntemlerinden biri de onların içinde bulunduğu ruh halini bilmek ve onların dünyasını anladığımı ifade ederek başlamak. Tabii bunu sadece sözle yapmak yeterli değil. Bu beyanın arkasını doldurabilecek çalışmayı da önceden yapmış olmam gerekiyor. Anlatacağım konuyu onların kendi dünyaları ve ruh halleri ile ne kadar iyi bağdaştırabilirsem, anlattıklarıma olan ilgileri o kadar artacaktır.

İş hayatında sunum, amacın gerçekleşmesinde ne kadar önemlidir? İş hayatı dışında hangi alanlarda gereksinim duyulur?

Birçok kişiye sorduğumda ‘sunum’ kelimesi onlarda can sıkıntısı ve bıkkınlık hissiyatlarını hatırlatıyor. Haksız da değiller... Bulunduğun ortamdaki perde veya ekranda sunum dosyasına çift tıklandığını gör, PowerPoint programının açılmasını bekle, dosya açıldıktan sonra farenin sunumu başlat düğmesine doğru ilerlemesine şahit ol. Gözlerini sıkıca kapat ve çarpmaya hazırlıklı ol!

Bütün bu olumsuzluklara rağmen sunumlar, özellikle iş yaşamında en çok kullanılan iletişim araçlarından biri olmaya devam ediyor. Ama tabii iş hayatında amacın gerçekleşmesinin tek gereksiniminin iyi sunum yapmak olduğunu söyleyemem. Yine de karşımızdakilere, onları etkileyen ve akıllarında kalan bir şekilde hitap edebilmek bence hedeflerimize ulaşmak için hâlâ en iyi ve hızlı yöntemlerden biri.

Topluluk önünde rahat konuşabilmek yetisini geliştirmek, sunum eğitiminin bir parçası mıdır?

Birinin size bir şeyler anlatmaya çalışırken çok tedirgin olduğunu, elini kolunu sürekli ve kontrolsüz bir şekilde hareket ettirdiğini, dili damağına yapıştığı için rahat konuşamadığını, bu yüzden de söylediklerini bir türlü anlayamadığınızı düşünün. Bütün bunlar, zamanında benim de defalarca yaşadığım, karşımızdaki kişilerle kurduğumuz iletişimin kalitesini düşüren durumlardır. Oysa kendine güvenen, gözünüzün içine bakarak hitap eden bir kişiyi daha dikkatli dinlersiniz, değil mi? Ama bu doğuştan edinilen ya da sadece okuyarak veya videolar izleyerek geliştirilebilecek bir beceri de değil. Bence bunu geliştirebilmenin tek yöntemi, çeşitli kaynaklardan öğrendiğiniz teorik bilgileri, daha fazla ortamda daha fazla insanın karşısına çıkarak pratiğini yapmak. Bu yüzden topluluk önünde rahat konuşabilme yetisini geliştirmek, sunum eğitiminin oldukça önemli bir parçasıdır.

İşin dışında başka nelerle ilgileniyorsun?

Birçok konuda yeni şeyler öğrenmeye bayılıyorum. Küçüklüğümden beri bir sürü şeyin nasıl çalıştığını merak etmişimdir. Çocukluğumda, eve giren neredeyse bütün elektronik cihazları açıp içine baktıktan sonra kapattığımı, hatta parça bile arttırdığımı hatırlıyorum. Bu merakım asla bitmedi. Yine küçüklüğümden beri uçaklara karşı bir merakım var. Yakın zamanda eğitim alıp özel uçuş lisansı edinmek istiyorum. Yemek yapmaya da ilgi duyuyorum. Malzeme alışverişinden hazırlamaya, pişirmekten yemeye kadar tüm süreç benim için bir meditasyon gibi. Aslında o da sunumun ön plana çıktığı, rengârenk ve duyulara hitap eden apayrı bir dünya…

 

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün