Nostaljik ‘Kazablanka’ klasiği

Bir haftalık Fas gezimde ziyaret ettiğim Kazablanka şehri 77 yaşındaki ünlü filmi anımsattı

Viktor APALAÇİ Sanat
6 Kasım 2019 Çarşamba

Fas yolculuğu sırasında THY’nin Ödüllü Filmler seçkisinden izlediğim ‘Kazablanka’ filmi sonrası bu nostaljik yazıyı kaleme almak şart oldu. Bir Amerikalı işletmecinin inşa ettirdiği filmin ünlü barı ‘Rick’s Cafe’deki akşam yemeğinde filmin bazı sahneleri gözümde canlandı. Güçlü konusu, etkileyici diyalogları, Humprey Bogart ile Ingrid Bergman’ın güçlü performansları, Max Steiner’in duygu yüklü müziği ve egzotik atmosferiyle ‘Kazablanka’ 1940’ların Hollywood’unun ideal romansı olmuştu.

Bir haftalık bir Fas turuna katılınca vizyon filmlerinden uzak kaldım. Ziyaret ettiğim Kazablanka şehrinden daha ünlü olan ‘Kazablanka’ filmi üzerine nostaljik bir yazı yazarak, sinema köşesini boş bırakmamayı tercih ettim.

‘Kazablanka’ filmiyle aynı yaştayız. Her ikimiz de 1942 imalatıyız. Sinema tarihinin kült olmuş klasikleri arasında gösterilen bu film, sinemanın iki büyük süperstarını; Ingrid Bergman’la Humprey Bogart’ı bir araya getirmişti. Kuzey Afrika’nın 1942’de İngiltere ve ABD tarafından işgal edilmesi ve 1943’teki Kazablanka Konferansı gibi etmenler filmin başarısını olumlu etkilemişti.

Dönemin ABD Başkanı Franklin Roosewelt, Kazablanka Konferansı dönüşü, filmin Beyaz Saray’da gösterilmesini istemişti. Nazi karşıtı teması sebebiyle film, savaşın bitiminin ardından, 1952’ye kadar Batı Almanya’da gösterime girmedi. Vizyona girdiğinde ise ağır şekilde sansüre uğradı, filmin Nazizm’e dair tüm referansları kaldırıldı. Bazı cümleler dublajda değiştirildi, 25 dakika kısaltılan film kuşa döndü. Filmin orijinali Almanya’da ancak 1975’te gösterildi.

II. Dünya Savaşı’nın yaklaşmasıyla Avrupa’dan ABD’ye kaçmak isteyenler Lizbon’a ulaşmak zorundaydı. Bu kolay değildi. Paris’ten Marsilya’ya, Akdeniz’den Oran’a, oradan tren, araba veya yaya olarak Kazablanka’ya gelenlerden paralı olanlar, çıkış izni alıp Lizbon’a gidebiliyordu. Kalanlar Kazablanka’da bekliyordu.

Egzotik atmosferli başyapıt

II. Dünya Savaşı sırasında Kazablanka, Hitler’den kaçan Avrupalılarla rengârenk, çeşitli bir görünüm kazanmıştı. Filmin kahramanı Rick Blaine (Humprey Bogart) ülkesinden sürülünce Kazablanka’ya sığınıp, şehrin en popüler barı olan Rick’s Cafe Americain’i işletmektedir.

Bir gün eski aşkı İlsa’nın (Ingrid Bergman), Çek Direniş Örgütü lideri kocası Victor Laszlo ile çıkıp gelmesiyle, bu üçlünün hayatı değişir.

Victor Laszlo, tutsak olduğu Nazi kampından kaçıp Kazablanka’ya sığınmıştır. Rick ile İlsa, Alman işgalinden önce Paris’te hayatlarının en mutlu günlerini birlikte geçirmişlerdir. Rick, İlsa’nın kendisini aniden terk etmesiyle yıkılmıştır. Kalbi kırık bir şekilde Kazablanka’da inzivaya çekilmiştir.

Victor’un öldüğüne inandığı bir sırada, aslında hayatta olduğunu öğrenen İlsa kocasına dönmüştür. Kazablanka’da karşılaştıklarında Rick, karı-kocanın şehirden kaçmaların sağlayabilecek tek kişi pozisyonundadır.

Film, Mareşal Petain ve Vichy Fransa’sına karşı tutumu, De Gaulle’un Londra’da kurduğu direniş örgütüne verdiği destekle, Nazizm’e karşı tavrını açıkça ortaya koyuyordu.

‘Kazablanka’ sadece derin ve etkileyici bir aşk filmi değildi. Birçok siyasi sembollerle yüklü bir savaş dönemi başyapıtıydı.

Güçlü konusu, egzotik atmosferi, etkileyici diyalogları, görkemli bir oyuncu kadrosunun başarılı performansları, Max Steiner’in bestelediği duygu yüklü müziği ile ‘Kazablanka’ 1940’ların Hollywood’unun ideal romansı oldu.

Kırık bir aşk öyküsü

Eski bir aşk hikâyesini savaş atmosferinde yeniden alevlenişinin öyküsü olan ‘Kazablanka’da, tüm olanların arka planında savaş ortamının politik mücadeleleri gözlemlenir.

Rick, eski aşkı İlsa ile karşılaşınca, savaş ortamında kendini korumak için takındığı tarafsız tavrı bir kenara bırakmak zorunda kalır.

Film, 27 yaşında bir İngilizce öğretmeni olan Murray Burnett ile senarist Joan Alison’un 1940’ta yazdığı bir tiyatro oyunundan uyarlandı. 1941’deki Pearl Harbour baskınından sonra Hollywood vatanseverlik temalı filmleri beyaz perdeye aktarma arayışındaydı. Warner Bros için bu tiyatro oyunu biçilmiş kaftandı.

Senaryoyu ikiz kardeşler Philip ve Julius Epstein yazdı. Rick’in gece kulübü filmin inşa edilen tek orijinal setiydi. Dönemin savaş şartları ve ekonomik sıkıntılar sebebiyle, filmin çekildiği tüm setler Warner Bros’un eski  prodüksyonlarından kalan parçaların yeniden değerlendirilmesiyle oluşturulmuştu. Ingrid Bergman, Warner Bros’un ilk tercihi değildi. Kendisi ‘Çanlar Kimin İçin Çalıyor’da rol almak için sabırsızlanıyordu (Nitekim 1943’teki filmde yer aldı).

Ingrid Bergman Humprey Bogart’tan uzun boylu olduğu için, ayakta durdukları sahnelerde, Bogart tahta bloklar üstünde duruyordu. Oturduğunda altına yastık yerleştiriliyordu.

Filmin müthiş müzik partisyonuna imza atan Max Steiner’in ‘As Time Goes By’ şarkısı bir klasik haline geldi. Aradan 77 yıl geçmesine rağmen zevkle dinleniyor.

‘Eski Günlerin Hatırına’ olarak tercüme edilebilecek şarkılı filmiyle Max Steiner, 1944’te En İyi Müzik dalında Oscar kazandı.

Ingrid Bergman’ın ağzından çıkan ‘Play it again Sam, As Time Goes By’ repliği sinema tarihinin en ünlüleri arasındaki yerini aldı. (Benim için sinema tarihinin en güzel monoloğu, ‘Taksi Şoförü’ filminde, Vietnam travmasını yaşayan taksi şoförü, psikopat Travis’i oynayan Robert de Niro’nun aynanın karşısına geçip, ‘Are you talking to me/Benimle mi konuşuyorsun?’ sorusuydu.

Biraz da magazin

Köşe yazarları, hatta başyazarlar bile daha fazla okunabilmek için magazin yazıları yazdığına göre, benim de oyuncu ve yönetmenlerin özel hayatlarındaki dedikodulardan ve sinema dünyası kulislerinde yaşanan skandallardan bahsetmemi hoş görün.

‘Kazablanka’nın başrol oyuncuları Ingrid Bergman ve Humprey Bogart’ın özel hayatları çok çalkantılı geçti. Bergman ile başlayalım.

1948’de 33 yaşındayken Los Angeles’te kocası ve iki çocuğu ile yaşarken, izleyip etkilendiği ‘Roma Açık Şehir’ filminin yönetmeni Roberto Rossellini’ye bir mektup yazdı. Kendisiyle tanışmak istediğini ve filmlerinde rol almaya talip olduğunu yazdı. ‘Stromboli’ filmiyle başlayan ilişkilerinden Ingrid Bergman bir çocuk beklediğini açıklayınca hayranları tarafından karalandı.

Karısından boşanmakta zorluklar yaşayan Rossellini, istediğini elde edince, evlenirler. Yedi yıl süren birlikteliklerinden üç çocukları olur (Isabella Rossellini en ünlü olanıdır). İkili anlaşmalı olarak boşanmışlardı.

Ingrid Bergman ‘Kazablanka’yı çevirdiğinde 27 yaşındaydı. Yedi kez aday gösterildiği Oscar yarışından üç heykelcik ile çıktı. ‘Anastasia’da En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, ‘Şark Ekspresi’nde Cinayet’ ve ‘Gaslight’ta En İyi Kadın Oyuncu Oscarlarını aldı.

Humprey Bogart ‘Kazablanka’yı çevirdiğinde 43 yaşındaydı. Genç sayılacak bir yaşta; 57’sinde kanserden öldü. Hollywood’un en karizmatik aktörlerinden biri olarak 85 filmde rol aldı.

Ölümüne kadar (12 yıl evli kaldığı) Lauren Bacall ile hayatının en büyük aşkını yaşadı. Hayat yorgunu aykırı karakterleri, gangsterleri ve kötü adamları oynadı. Üç kez aday gösterildiği Oscar yarışında, karısı Lauren Bacall ile oynadığı ‘Afrika Kraliçesi’ ile En İyi Yardımcı Aktör Oscar’ını kazandı.

Polonya ve Romanya göçmeni Yahudi bir ailenin kızı olan Lauren Bacall, İsrail eski Devlet Başkanı Şimon Peres’in kuziniydi.

 WOODY ALLEN’DEN SAYGI DURUŞU

Woody Allen, ‘Kazablanka’ filminden etkilenen sanatçılar arasında 1969’da yazdığı ‘Tekrar Çal, Sam/Play It Again Sam’ adlı tiyatro oyununu sahneye koyup başrolünü oynamıştı. Üç yıl sonra oyununu beyaz perdeye taşımak için senaryosunu yazdı, Herbert Ross’un yönettiği filmin başrolünü o dönemdeki hayat arkadaşı Diane Keaton ile paylaştı.

Sinema tarihinin gelmiş geçmiş en büyük film eleştirmeni Roger Erbert ‘Kazablanka’yı, “Birbirlerine aşık ve daha büyük bir dava uğruna, aşkı feda eden bir adam ile bir kadın hakkındadır” cümlesiyle tanımlamıştı.

‘Kazablanka’, Kasım 1942’de ilk gösterimini yaparken Müttefik Kuvvetleri filmin konusunun geçtiği şehri ele geçirmek üzereydi.

Film, 1944’te aday gösterildiği sekiz Oscar’dan dördünü kazandı. Yönetmen Michael Curtiz, kariyerinin tek Oscar Ödülü’nü bu filmde aldı. İkiz kardeşler Julius ve Philip Epstein En İyi Senaryo, Max Steiner En İyi Müzik Oscar’ının sahibi oldu. ‘Kazablanka’ da En İyi Film Oscar’ını kazandı.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün