Claude Lelouch ‘Bir Hayatın En Güzel Yılları’ ile 53 yıl içinde ünlü trilojisini tamamlıyor

Duygular ve nostalji

Viktor APALAÇİ Sanat
10 Temmuz 2019 Çarşamba

Bu iki ana tema üzerine bina edilen senaryo ‘Bir Erkek ve Bir Kadın’ın kahramanlarını 53 yıl sonra karşı karşıya getiriyor. Yılların eskitemediği Lelouch’un duyguları ifade etmedeki becerisine, izleyicinin yüreğine hitap etmedeki hünerine bir kez daha tanıklık ediyoruz. Yılların tahribatına rağmen, 89’luk Jean-Louis Trintignant ile 87’lik Anouk Aimée’yi yaydıkları enerji ile ekranda görmenin büyüleyici bir nostaljik gücü var. Film, iki müthiş müzisyene ithaf edilmiş; aramızdan ayrılan besteci Francis Lai ile şarkıcı Pierre Barouh’a. Lelouch, filmin senaryosunu Annie Girardot’nun Alzheimer’ından ilham alarak yazmış. Diyaloglarda yardımcısı, 12 yıllık hayat arkadaşı Valerie Perrin.

Çiçeği burnunda bir sinefil olarak, 1966’da ilk kez katıldığım Cannes Film Festivali’nde Tuncan Okan yol göstericim olmuştu. Türk basınına batılı anlamda sinema eleştirisi getiren rahmetli Tuncan Okan ile birlikte Claude Lelouch’un ‘Bir Erkek ve Bir Kadın/Un Homme et Une Femme’ı izlemiştik.

O güne kadar Lelouch’un adını duymamıştım. Hakkında bilgi istediğim Okan bana, “Orta halli bir yönetmen, yaptığı altı filmle sivrilme imkânı bulamamış vasat bir yönetmen” cevabını vermişti.

Filmi izledikten sonra alkıştan inleyen salonda birbirimize şaşkınlıkla baktık. İzlediğimiz film duygu dolu bir başyapıttı. Nitekim film ödül gecesi, Pietro Germi’nin ‘Signore i Signori’si ile Altın Palmiye’yi paylaştı. Claude Lelouch’u jüri başkanı Sophia Loren’in elinden ödülünü alırken görmek beni çok sevindirmişti. Çünkü ‘Bir Erkek ve Bir Kadın’ favori filmimdi.

Claude Lelouch 1986’da (bu kez yarışma dışı olarak) yine Cannes Film Festivali’nde gösterilen ‘Bir Erkek Ve Bir Kadın: 20 Yıl Olmuş Bile/Un Homme et Une Femme: 20 Ans Deja’ romantik komedisinde, aynı oyuncu kadrosu ile yola çıkıp trilojisinin ikinci ayağını yapmıştı. 72. Cannes Film Festivali, yine yarışma dışı olarak programına aldığı ‘Bir Hayatın En Güzel Yılları/Les Plus Belles Années d’Une Vie’ ile 89 yaşındaki Jean-Louis Trintignant’ı, 87 yaşındaki Anouk Aimée ile bir araya getiren Claude Lelouch, trilojisinin son filmine imzasını atıyordu.

‘Bir hayatın en güzel yılları henüz yaşanmamış olanlarıdır’

1966’daki filmde okuldaki çocukları vasıtasıyla tesadüfen karşılaşan, dul bir script-girl ile bir araba yarışçısının tutkulu aşkını dile getiren unutulmaz ‘Bir Erkek ve Bir Kadın’ın kahramanlarını 50 yıl sonra karşı karşıya getiren filmi, tarifsiz nostaljik duygular içerisinde izledim.

Filmin çatısı iki ana tema üzerine kurulmuş; duygular ve nostalji. Unutulmaz bir aşkın iki kahramanının 50 yıl sonraki buluşmalarında, Claude Lelouch müzik duygusu ve şiirsel bir sinema diliyle, geride kalan (yaşanmış) acıların yatıştığını anlatıyor. Yılların eskitemediği bu Fransız sinemacının, duyguları ifade etmedeki becerisine, izleyicinin yüreğine hitap etmedeki hünerine bir kez daha tanıklık ediyoruz.

Film, başlığını Victor Hugo’dan ödünç alınan bir deyişten alıyor: ”Bir hayatın en güzel yılları henüz yaşanmamış olanlarıdır.”

‘Bir Hayatın En Güzel Yılları’, sinema tarihinde 50 yıl arayla aynı oyuncuları, aynı öykü etrafında bir araya getiren tek film olma ayrıcalığını taşıyor.

Bu son film, trilojinin ilk ayağı olan ‘Bir Erkek ve Bir Kadın’ı izlememiş olan genç nesli bile etkileyecek bir duygusallığa sahip. 53 yıl aradan sonra olsa da, yılların tahribatına rağmen Anouk Aimée ile Jean-Louis Trintignant’ı, yaydıkları enerji ile ekranda görmenin büyüleyici bir nostaljik gücü var.

İki aşığın sohbetleri saatler sürse de izleyici bitmesin istiyor. Söylemlerinde eski aşklarının geride bıraktığı kapanmayan yaraların izi var. Kader ikisini de değişik yerlere savurmuş.

Antoine, Vittorio de Sica’nın başyapıtı ‘Bisiklet Hırsızları’ ile ilgili bir tez hazırlıyor. Anne’ın kızı Françoise veterinerlik yapıyor. Antoine’ın François’a bu filmin Fransız Yeni Dalga Akımı’nın başlangıcındaki etkisini anlatmasıyla Claude Lelouch 7. Sanat’ın en büyük filmlerinden birine saygı duruşunda bulunuyor. Film, geçen yıl kaybettiğimiz müzisyen Francis Lai ile ilk filmin şarkılarını söyleyen (üç yıl evvel aramızdan ayrılan) Pierre Barouh’a ithaf edilmiş.

Girardot’nun Alzheimer’ı ilham veriyor

‘Bir Erkek ve Bir Kadın’ bende derin izler bırakan bir film. Filmin müzik partisyonunu yapan Francis Lai’nin ‘Chabadabada’ adlı, yılların eskitemediği bestesini 50 yıldır radyolardan aynı keyifle dinliyoruz.

Filmin kadın kahramanı Anne’ın, Deauville plajlarında birlikte yürüdüğü sevgilisi Jean Louis’den ayrı kalınca yolladığı ‘Seni Seviyorum’ telgrafı, trilojinin üçüncü filminde geriye dönüşle tekrar hatırlatılıyor. Bu unutulmaz sahne, sinema tarihinin en güzel aşk itirafı sekanslarından biri.

Filmin senaryosunda Claude Lelouch’un imzası var. Diyaloglar için kendisine iki yardımcı seçmiş. İlk filmin senaryo yazılımına katılan ve Lelouch ile En İyi Senaryo Oscar’ını paylaşan Pierre Uytterhoeven ve Amerikalı Valerie Perrin. Lelouch’un 12 yıldır hayatını paylaştığı, aynı zamanda yazar olan, aktris Valerie Perrin senaryodaki kadın diyaloglarını yazdı.

Filmin başında bir ihtiyarlar yurdunda ömrünün sonbaharını yaşayan, Alzheimer hastası Jean-Louis’yi (Jean-Louis Trintignant), kendisini ziyarete gelen oğlu Antoine (Antoine Sire) ile birlikte görüyoruz. Antoine hiç tepki vermeyen babasını hayata bağlamak için, kendisini aklından hiç çıkaramadığı eski sevgilisi Anne (Anouk Aimée) ile buluşturmayı aklına koyar. Jean-Louis’den ayrıldıktan sonra evlenen ve veterinerlik yapan, Françoise (Souad Amidou) adlı yetişkin bir kızı olan Anne, yalnızlığını yenmek için kızının yaşadığı şehre taşınmış, vaktini doldurmak için küçük bir butik açmıştır. Antoine’ın teklifi üzerine, ihtiyarlar yurdunda eski sevgilisini ziyaret eden Anne ile Jean-Louis, sohbetlerini 50 yıl önce bıraktıkları yerden sürdürürler.

Lelouch, Cannes’daki basın toplantısında “Bu filmi niye yaptınız?” sorusuna verdiği cevapta, “Filmde anlattıklarımı, hayatıma giren kadınlar arasında yer alan Annie Girardot ile yaşadım. Alzheimer hastası Girardot’nun kızı bana demişti ki: “Hatırladığı ve sorduğu tek insan sensin.” Beni başta tanımadı, kim olduğumu çıkaramadı. Hafızasındaki gel-gitleri senaryoma yansıttım.

Filmde ölüme yer yok, umut ön planda 

Hayatı boyunca yorulmadan kadınların peşinden koşan Jean-Louis, Alzheimer hastası iken Anne’ı her gördüğünde “baştan çıkarılması gereken yeni bir kadın” olarak görüyor.

Lelouch, Cannes’da “En beğendiğim senaryo yazarı hayattır. Ben sürekli arayış içinde olan insanları severim. Kariyerim boyunca hep yolları tesadüfen kesişen insanların öykülerini anlattım. Kahramanım Jean-Louis, ölüme yaklaştığının bilincinde, pişmanlıklarını dile getiriyor. Kadınlara düşkünlüğünü itiraf ediyor. Mutluluğu havai fişek gösterisine benzetirim. Çok güzeldir ancak ömrü kısadır. Bu filmi yapmadan önce tekrara düşmekten korkuyordum. Ancak şu anda hayatımın en güzel yıllarını yaşadığımı hissediyorum” dedi.

Filmde ölüme yer yok. Umut hep ön planda. Nitekim aradan 50 yıl geçtikten sonra Jean-Louis ile Anne’ın çocukları yakınlaşıp yeni bir hayata yelken açıyorlar. Jean Louis’nin Anne’la ayrıldıktan sonra İtalya’da katıldığı bir araba yarışında tanıştığı ve sonra evlendiği İtalyan karısından olma kızı ‘Elena’nın (Monica Bellucci) babasına yaptığı ziyarette söylediklerinde hep umut ışığı vardır.

Claude Lelouch filminde, 1976 yılında yaptığı ‘C’etait un Randez-vous adlı tek plan-sekanslı kısa metrajlı filmine de yer vermiş. Yarı yarıya boş Paris caddelerinde, çılgın bir süratle seyreden, kırmızı ışıklarda durmayan bir yarış arabası var bu sekansta. Lelouch bu konuda: “Bu film beni en çok utandıran, aynı zamanda en çok onurlandıran filmdir. Çünkü trafik kurallarını çiğniyor. Sürati, hızla geçen zamanın metaforu olarak kullandım. Sürat, hayatımın varış noktasına yaklaştığım bu dönemimde benim için çok önemli. Yapabileceğim az sayıda film var” dedi.

Lelouch’un bir de itirafı var: “Bir Erkek ve Bir Kadın’ı yaptığımda 26 yaşındaydım. O güne kadar yaptığım altı film beğenilmemişti. Bu benim son filmim olacak diye yola çıktım, zira kaybedecek bir şeyim kalmamıştı. 30 sayfalık senaryomu yapımcılar reddediyordu. Filmin Altın Palmiye ve iki Oscar Ödülü kazanmasıyla hayatım değişti.

87 ve 89 yaşlarında iki başrol oyuncusu 

Müziğin Lelouch filmlerinde hayati bir önemi var. Francis Lai’nin ölümünden az önce yazdığı iki besteden biri filmin adını taşıyor. Diğeri ‘Aşkım’dı. Francis Lai’nin tavsiyesi üzerine Lelouch yeni filminin müzik partisyonunu Cologero’ya teslim etti. Şarkıları ise Nicole Croisille seslendirdi.

‘Bir Hayatın En Güzel Yılları’nı Lelouch kronolojik sırasıyla 13 günde çekti. İki efsane oyuncusu J.L.Trintignant ile A.Aimée en büyük destekçileri oldu.

Lelouch “Ben gözlerin ve yüzlerdeki kırışıklıkların filmini yapmak istedim. Jean-Louis’nin yüzünde Azrail’İn izlerini görmek mümkün. Anouk’un yüzünde ise hayata bağlı kalmanın parıltısını yakaladım. Filmimde’ aşkı yaşamanın yaşla ilgisi yok’ demek istedim”.

Michael Haneke’nin ‘Aşk’ filmiyle bir Altın Palmiye’si olan Trintignant, 89 yaşını tiyatro sahnesinde kutlamaya hazırlanıyor. Kendisi aralıkta Porte St. Martin Tiyatrosunda, Astor Piazzolla müziği eşliğinde Boris Vian’dan, Guillaume Appolinaire’den, Jacques Prevert’ten şiirler okuyacak.

Canlandırdığı rolde Jean-Louis hayatı ve kadınları seven bir erkekti. Ama onlara sadık kalmayı hiç düşünmedi. Araba yarışlarında olduğu gibi hayatı da hep hızlı yaşadı.

Aksine, tek aşka inanan Anne hep sadık kaldı. Bu rolde Anouk Aimée’nin olgun performansını izlemek büyük keyif. Bu iki dev oyuncuya dört mükemmel oyuncu eşlik ediyor.

‘Bir Erkek ve Bir Kadın’ın iki çocuk oyuncusu Antoine ve Françoise, 50 yıl aradan sonra yine kendilerini canlandırıyorlar. Antoine Sire ve Souad Amidou anne ve babalarına sahip çıkan hayırlı evlat rolünde çok başarılılar.

Kısa rolüne rağmen Jean-Louis’nin İtalyan kızı Elena’da Monica Bellucci muhteşem tebessümüyle perdeyi aydınlatıyor. Yaşlılar yurdunun sevecen yöneticisi rolünde Marianne Denicourt oyuncu kadrosunun başarısına ortak oluyor.

 

 

 

 


Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün