Topuğun Zarafeti Puglia

Bazı şeylerin tadı damağında kalmalı insanın. Mesela, gezip göremediği yerlerin arkasından hayıflanmalı, tekrar gitmek için planlar yapmalı. İşte ilk defa Ferzan Özpetek’in ‘Serseri Mayınlar’ filminde tanıştığım Puglia ile ilgili izlenimlerim de aynen böyle bir etki yarattı bende. İtalya diye adlandırdığımız çizmeyi oldum olası beğenirdim, ancak topuğun zarafetinden bu kadar etkileneceğim aklıma gelmezdi.

Seyahat
23 Ocak 2019 Çarşamba

Deniz Gormezano Özeskenazi

 

Puglia bölgesi ideal bir yaz destinasyonu olmasına rağmen yeni yeni keşfedildiği için henüz turist yoğunluğundan nasibini almamış. Bu bölgeyi gezmek için konum itibariyle en merkezi yer Bari şehri. Buradan tren ile Puglia bölgesindeki irili ufaklı tüm köy, kasaba ve şehirlere ulaşım kolay: Polignano a Mare, Monopoli, Alberobello, Ostuni, Brindisi, Lecce, Otranto, Gallipoli ve Taranto bu bölgede görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.

Tipik bir liman şehri: BARİ

İzmir’e benzeyen sakin, güneşli, güzel bir şehir olan Bari, Napoli’den sonra güney İtalya’nın en büyük liman şehri. Tıpkı Kordon boyundaki gibi uzanan deniz kıyısındaki palmiyelerle çevrili ana caddesi, karşısındaki Normanno Svevo Kalesi, Teatro Pettruzelli ve Palazzo del Governo şehrin en güzel yapıları arasında yer alıyor. Şehrin tam göbeğinde yer alan surlarla çevrili Eski Şehir bölgesi ise mutlaka görülmesi gereken yerler arasında.

Balkonlardan sarkan çamaşırları, bir köşede oturmuş orecchiettelerini hazırlayan İtalyan kadınları, bisikletlerle dolaşan çocuklar ile burası tipik bir İtalyan mahallesini andırıyor.

Buradaki St. Nicholas Kilisesi bölgenin en önemli mimari yapısı. Efsaneye göre azizlerin, çocukların, gezginlerin ve yoksulların koruyucusu olarak bilinen St. Nicholas (Noel Baba) öldükten sonra mezarının yanına bu kilise inşa edilmiş.

Bari şehrinin modern kısmını meydana getiren Corso Vittorio Emanuelle Caddesi ise alışveriş mağazaları, cafe ve restoranlarıyla hoşça vakit geçirilebilecek yerlerden. Yemek konusuna gelince, İtalyanların ‘panini’ diye adlandırdığı sandviçleri hemen hemen her yerde bulabileceğiniz gibi, bunun yanında İtalyanların yerel birası Peroni’yi de denemenizi tavsiye ederim.

Pizza konusuna gelecek olursak, Bari’nin en iyi pizzacısı olarak bilinen ‘Pizzeria Angelo Botta Restaurant’ı es geçmemek gerekir. Burada envaı çeşit pizza içinden zevkinize en uygun olanının yanında şarap olarak koyu ve meyvemsi bir kırmızı şarap olan Primitivo di Manduria’yı tavsiye ederim. Pizza tercih etmeyenler için de domates ve fesleğen soslarıyla sunulan, kulak memesine benzer bir şekli olan, Puglia bölgesinin en ünlü el yapımı makarnası, Orecchiette’yi neredeyse tüm menülerde görebilirsiniz. Yemekten evvel aperatif olarak Güney İtalyanların Paskalya kurabiyesi olarak adlandırdıkları ve her yerde bulabileceğiniz ‘tarelli’ krakerlerini de denemenizi tavsiye ederim.

Bari’den sonra istikametimiz Bari ile Brindisi arasında kalan Itria Vadisi olarak adlandırılan bölge. Buralarda ‘masseira’ adı verilen irili ufaklı çiftlik evlerinin yanı sıra son derece şirin ve otantik pansiyonlara da rastlamanız mümkün. Yol boyunca doğal ve özenilmemiş bir bitki örtüsü üzerinde sebze meyve bahçeleri, huni şeklinde taştan yığma çatılarıyla ‘Trulli’ evlerini görebilirsiniz.

Beyazın büyüsü: OTSUNİ

Hem tipik mimarisi hem de doğal güzellikleriyle insanın hafızasına kazınan diğer bir kasaba ise Otsuni. Bembeyaz taşlardan yapılmış bu kasaba da, ara sokakları ve meydanları ile güzellik bakımından diğer kasabalar ile yarışıyor. Burada zamanımız kısa da olsa, güzel bir kafeye oturup ‘gelato’muzu (İtalyan dondurması) yemeyi ihmal etmiyoruz.

OTRANTO

Lecce’den sonra beni pek bir şey açmaz derken kendimi oldukça ihtişamlı bir kaleyle çevrili bir liman şehrinde buluyorum. Fatih Sultan Mehmet tarafından 1480 yılında 13 aylığına Osmanlı tarafından ele geçirilmiş olan bu şehirde Müslüman olmayı reddeden 800 kişi öldürülmüş. Öldürülen İtalyanların kemiklerinin halen Otranto Kalesinde sergileniyor olması da işin üzücü bir boyutu. Otranto’da sahil kenarında biraz gezinerek el yapımı makarna, zeytinyağı ve hediyelik eşyalarımızı alarak dönüş yoluna geçiyoruz.

Puglia’ya tadı damağımda kalmış gibi veda ederken, buraya tekrar geleceğim günü şimdiden iple çekiyorum. 

Şirinlerin köyü: ALBEROBELLO

Ve Alberobello’ya doğru yol alıyoruz. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan Alberobello kasabası huni şeklindeki taş çatılı evleriyle sizi adeta Şirinler Köyüne konuk ediyor. Kökeni 16 yüzyıla dayanan Trulli adı verilen bu evleri insanlar kralın koyduğu ağır vergilerden kaçmak amacıyla bu şekilde inşa etmişler. Söylentiye göre o zamanlar çatısı olan her evden vergi

alınıyormuş ve vergi ödemek istemeyen fakir halk da vergi memurları geldiğinde çatının ipini çekerek çatıyı yıkıyorlar ve vergi memurları gittiğinde tekrar inşa ediyorlarmış. Her bir çatının üzerinde görebileceğiniz semboller batıl inançlara göre o evde yaşayanları koruyormuş. Elimizde bölgenin ünlü kirazı ‘Ferrovia’ kirazımızı yiyerek tren istasyonuna doğru yol alıyoruz. 

Sarı şehir: LECCE

Ve en beğendiğim, sokaklarında kendimi kaybedercesine yürüyerek büyük keyif aldığım şehir; Lecce. Seneler önce Ferzan Özpetek’in ‘Mine Vaganti’ (Serseri Mayınlar) filminin çekildiği yer. Güneyin Floransa’sı olarak bilinen bu yer, Barok mimarisi ve sarı taştan yapılmış binalarıyla adeta büyülüyor. Eski şehrin içine girdiğinizde her bir dönemeçte sizi muhteşem çarpıcı binalar, meydanlar ve kiliseler bekliyor. Gençleriyle dolup taşan meydanlardan en büyüğü St. Oronzo Meydanı. Buradaki Roma amfi tiyatrosu gerçek bir tarihi eser. Duomo Meydanı, Piazza Vittorio Emanuele de şehrin kültürünü yansıtan diğer meydanlarından bazıları. 

Görsel bir şölen: POLİGNANO A MARE

İlk durağımız şirin mi şirin bir sahil kasabası olan Polignano a Mare. Sert kayalıklar üzerine yapılmış beyaz binalar, binaların arasından ortaya çıkan çakıl taşlarıyla dolu bir koy ve turkuaz rengi bir deniz. Dev dalgaların kıyıya vurduğu manzarayı izlerken kulağıma biraz ileride bir sokak çalgıcısının söylediği

İtalyanca bir şarkı geliyor. Ziyaretçilerin evlerin kapılarında kısacık şiirler yazdığı şairler sokağından geçerken ruhumu ısıtan bu müthiş İtalyan kasabası için “İşte burası tam aradığım yer” diyorum. Dönüş yolunda bir kafede oturup soluklanırken Aperol Spritz eşliğinde bölgenin ünlü zeytinlerini tadıyoruz.

 

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün