Amos Oz iki devletli çözümün ve barışın sesiydi

Amos Oz modern İbraniceye katkılarıyla bilinen ve iki devletli çözümün sesi olan bir İsrailli yazardı...

Dünya
3 Ocak 2019 Perşembe

Eserlerinin temalarını yaşamdan aldı

  Hayatının 25 yılını bir kibutzda geçiren Amos Oz, ilk eserlerini burada kaleme almaya başladı. İngiliz mandasının son yıllarında ülkeyi paylaşmaya çalışan iki tarafın sürekli savaş hali, Holokost dehşetinin haberleri ve annesinin kendisi henüz 12 yaşındayken trajik intiharı, Amos Oz’un hayatı boyunca eserlerinin ana temalarını oluşturdu.

Barışçı ses

  İsrail solunun barışçı aktivisti olarak ön planda olan Amos Oz, iki devletli çözümü savunuyordu. Tek bir mutlu aile olarak İsrail topraklarında yaşanamayacağını belirten Oz, ne Filistinlilerin ne de İsraillilerin gidecek bir yerleri olmadığından bir evi paylaşan iki ayrı aile olarak yaşamaları gerektiğini düşünüyordu. Oz, ‘Barış Şimdi’ grubunun kurucularındandı. 

 

İsrail edebiyatının babası Amos Oz ebediyete uğurlandı

Modern İbraniceye katkılarıyla bilinen ve iki devletli çözümün sesi olan onlarca ödülün sahibi İsrailli yazar Amos Oz hayata veda etti.

İsrailli yazar, gazeteci ve barış aktivisti Amos Oz’un kızı Fania Oz-Salzberger, Oz’un hızla kötüleyen kanser hastalığı sebebiyle 28 Aralık’ta yaşamını yitirdiğini açıkladı. Kitapları 35’ten fazla dile çevrilen, 79 yaşındaki Oz İsrail’in en çok okunan ve en bilinen yazarıydı. Oz, İsrail Devlet Başkanı Reuven Rivlin tarafından ‘İsrail’in en büyük yazarı’ olarak nitelendirildi.

1997 Fransız Legion d’Honneur sahibi olan, İsrail Edebiyat Ödülü (1998) ve Almanya’nın Goethe Ödülünü (2005) kazanan Oz daha birçok ödülün sahibiydi. Edebiyat dünyası 2018 yılının Nobel Edebiyat Ödülünün ona verilmesini bekliyordu, ancak taciz skandalı yüzünden ödülün ilanı 2019’a ertelenmişti. Sadece yaşayan yazarlara verilen Nobel Ödülünün -eğer 2018’in kazananı o ise- Amos Oz’a verilmesi yine de muhtemel çünkü Oz ödülün verilmesi gereken ekim ayında hayattaydı. Eğer durum böyle olursa Nobel tarihinde ilklerden biri yaşanacak.

Acı bir çocukluk ardından kibutz yılları

Amos Klausner olarak 1939’da Kudüs’te doğan Amos Oz romanlarında yaşadığı şehri hep bir tuval olarak kullanmıştı. Rusya ve Polonya’dan göç eden annesi ve babası İsrail Devletini kurmaya gelen öncülerdendi. Fakat Oz ebeveynlerinden çok daha tutkulu bir şekilde bu ideale bağlandı. İngiliz mandasının son yıllarında ülkeyi paylaşmaya çalışan iki tarafın sürekli savaş hali, Holokost dehşetinin haberleri ve annesinin o henüz 12 yaşındayken trajik intiharı, Amos Oz’un hayatı boyunca eserlerinin ana temalarını oluşturdu. 15 yaşında soyadını İbranice’de ‘güç ve cesaret’ anlamına gelen ‘Oz’a değiştiren yazar, hayatının 25 yılını geçireceği İsrail’in merkezinde bulunan Hulda adındaki kibutza yerleşti. Liseyi burada bitiren Oz, askeri hizmetinden sonra 1961’de kibutza yeniden döndü. İbrani Üniversitesinin edebiyat bölümünden mezun olan Oz kibutzda bir yandan çiftçilik bir yandan lisede öğretmenlik yaparken yazarlık kariyerine başladı.

Eserleri

Yarım yüzyıldan fazla bir zamana yayılan kariyeri boyunca, Oz 19 roman, kısa hikâyeler ve çocuk kitapları olmak üzere 40’tan fazla kitap yazdı. Gazetecilik kimliği ile edebiyat ve siyaset konularında yüzlerce makale kaleme aldı.

Oz, 1966 tarihli ‘Başka Yerde, Belki’ adlı ilk romanından, 2014 tarihli son kitabı ‘Judas’a kadar İsrail’in canlı ve çelişkiler barındıran portresini çizdi. ‘Judas’ Man Booker Ödülü için kısa aday listesindeydi. 1959 yılında İsa ve hain Judas arasında Kudüs’te geçen kitapta İsrail Devletiyle ilgili bolca soru soruyordu.

Bir sabra olarak Oz’un İbranice dilinin yeni kurulan ülkede kültürel bir bağ oluşturmasında büyük katkısı oldu. 2002’de çıkan ve 28 dile çevrilen ‘Aşk ve Karanlık’ adındaki otobiyografik özellikler taşıyan en büyük eseri Avrupa’dan Kutsal Topraklara doğru kendi yolunu bulmaya çalışan Yahudi ‘mültecilerin’ hikâyelerini duygusal bir şekilde yansıtıyordu. 2015’te Natalie Portman tarafından sinemaya uyarlanan bu romanında Oz aslında İsrail’in hikâyesini anlattığını belirtmişti. 

‘Michael ile Hannah’, ‘Fima’, ‘Bir Kadını Tanımak’, ‘Pusudaki Panter’, ‘Köy Hayatından Sahneler’, ‘Yaşam ve Ölüm Kafiyeleri’, ‘Dostlar Arasında’ başlıca bilinen diğer eserleriydi.

Oz’un demeçlerinden birkaç örnek

Oz 2016 yılında BBC’nin Newsnight programında, “İnsanlar İsrail’i edepsizlikle suçlarsa, bir yere kadar hak veririm. İsrail’i ‘şeytanın vücut bulmuş hali’ diye tanımlarlarsa, saplantılı olduklarını, kafayı bozduklarını düşünürüm, ama yine de meşrudur. Fakat ‘İsrail diye bir ülke olmaması lazım’ diye sürdürürlerse, işte bu, Siyonizm karşıtlığının antisemitizme dönüştüğü çizgidir” demişti.

New York’taki 92Y On Demand kültür merkezinde aynı yıl yaptığı bir sohbette şunları söyledi:

“Korkunç ve kocaman bir yangın olduğunu düşünün. Yangından kaçabilir ve istemeyerek de olsa yeterince hızlı koşamayanları terk edebilirsiniz, yangını başlatanlara kızdığınız bir mektup yazar, gazete editörüne yollayabilirsiniz, ya da bir kova alır yangına atarsınız. Kovanız yoksa, bir bardak veya fincan da olur. Onlar da yoksa, bir çay kaşığı kullanırsınız, Çay kaşığı küçük, yangın büyük ama bizçok fazla insanız ve herkesin bir çay kaşığı var. Bir öğretmen, bir yazar bir komşu ve bir vatandaş olarak ben nefretin, tahrikin, fanatikliğin, yobazlığın ve önyargının alevlerine su atıyorum. Sözcüklerim çay kaşıklarımdır.”

Şalom Gazetesinde 1998’de Nelly Barokas ile yaptığı söyleşide,

“Bizim başka bir yurdumuz yok, Filistinlilerin de öyle, kanımca bu trajediyi anlaşma yoluyla çözümlemek gerekir. Savaşlara katılmamın barışçı kimliğimi etkilediği doğrudur. ABD’nin Vietnam Savaşı dönemi pasifistlerinin aksine savaşın dünyadaki en kötü şey olduğunu düşünmüyorum. Dünyadaki en kötü şey saldırganlıktır. Bazen saldırganlığı durdurmanın tek çaresi zor kullanmaktır” demişti.

2005’te İstanbul’da Türk Yahudi Toplumuna hitaben Yahudilik hakkındaki konuşmasında,

“Şunu söylemek isterim, biz Yahudiler iç savaşlarımızı birbirimizi öldürerek değil, birbirimize iğrenç isimler yakıştırarak, söz düellolarına girerek, birbirimize akıl vererek yaşarız. Ve emin olun bu iç savaşların en uygar olanıdır” dedi.

Barışçı ses

1967 Altı Gün Savaşı ile 1973 Yom Kipur savaşına katılan ve İsrail solunun barışçı aktivisti olarak ön planda olan Amos Oz, iki devletli çözümü savunuyordu. Tek bir mutlu aile olarak İsrail topraklarında yaşanamayacağını söyleyen Oz, ne Filistinlilerin ne de İsraillilerin gidecek bir yerleri olmadığından bir evi paylaşan iki ayrı aile olarak yaşamaları gerektiğini düşünüyordu. Oz, Batı Şeria’da yerleşimlere karşı olan ‘Barış Şimdi’ adlı

grubun kurucularından biriydi.  Nobel Barış Ödülü sahibi Şimon Peres ile yakın dost olan Oz, her fırsatta Filistin devletinin kurulması çağrısında bulunuyordu. İsrail’i Filistin topraklarını işgal etmekle itham eden ve ülkesini sürekli azarlayan bir liberal olarak Oz birden fazla kez vatan haini olarak etiketlendi. Bu etiketten onur duyduğunu belirten Oz kendini Jeremiah, Abraham Lincoln ve David Ben-Gurion ile bir saydığını söyledi.

 

 

ı Elda Sasun, Tel  Aviv

Kelimelerin dâhisi


CENAZEDEN İZLENİMLER 

2018 yılının son günü, gri ve yağışlı bir yılbaşı arifesinde, çağımızın önde gelen yazar ve düşünürlerinden, Kudüs doğumlu Amoz Oz, önce Tel Aviv’de bir saygı duruşu töreni, ardından ise ülkenin merkezinde yer alan, kendisinin de yaşamış olduğu kibutzu Hulda’da son yolculuğuna uğurlandı.

Başta ailesi olmak üzere, Devlet Başkanı Rivlin, politikanın tanınmış kişileri, ülkenin ünlü yazar ve sanatçıları, dostları, yol arkadaşları, kalabalık bir kitle oluşturan okurları, çok özel ve sıra dışı bir törenle yazara saygı duruşunda bulundular.

Törenin yapıldığı, 1995’te açılan Tzavta, Tel Aviv’in en eski kültür ve sanat sahnesi sayılır. Dar bir kapıdan içeri girmeyi bekleyen insanların oluşturduğu uzun kuyruklardan sonra, salona sessizce girip sahnede duran tabutun önünde geçen her kişinin hüznü, sanki ailesinden birini uğurlar gibiydi.

Törendeki ilk konuşmacı, Oz’un sınıf arkadaşı, komşusu, dostu, İsrail Devlet Başkanı Reuven Rivlin’in ta kendisiydi. Rivlin, kendi Amos’unu ve İsrail milletinin Amos’unu, boğuk bir ses ve neredeyse gözyaşları ile anlattı:

“Sevgili Amos, sen bizi bize en iyi anlatan oldun. Senin romanlarında ben de, her birimiz de,  kendimizden birer hikâye bulduk. O, hepimizi yazdı…

Sen bizim gerçeğimizi, bu ülkenin insanlarını, maharetle anlatarak onları fevkalade hikâyelere dönüştürdün. Neredeyse hepimizin yaşadığı veya yaşamayı düşlediği şeyleri kaleme aldın. Toplumumuzu en derin noktalarına kadar tanıtmayı bildin. Düşündüklerini söylemekten hiçbir zaman korkmadın. Sana hain diyenlere, bunu bir onur kelimesine çevirmeyi başardın: ‘Ne yapalım, ben de Herzl, Bialik, Lincoln, Begin, Rabin gibi hain sayılanların grubundan olmuşum, onurlandım’ demeyi bildin.”

Rivlin’in ardından, torunları Dean ve Nadav, ailesine çok düşkün, sevgi dolu, onlara sık sık hikayeler anlatan dedeleri Amos’u anlattılar. Her zaman bir barış insanı olan dedelerinin son senelerde fikirleri yüzünden birçok eleştiri almasına rağmen ırkçılık, şiddet ve fanatizme karşı adeta karanlığın ışık savaşçısı gibi direndiğini dinledik.

Kızı Fania ise babasını anlatırken, “Babam karanlığa büyü yapardı. Karanlık yerine bize sevgiyi aşıladı. Bu ülkeyi ve milletini çok sevdi. Kızdığı, eleştirdiği zaman da çok sevdi. İbraniceyi sevdi ve çok doğru kullanmasını bildi. Barış ve adalet umudunu her zaman dile getirdi. Babam öldü fakat kelimeleri yaşayacak. Babamı tanıyanlar onun yolunda devam edeceklerin olduğunu da biliyor.  Tikva / Umut ölmeyecek.” Fania Oz sözlerini, “Aba toda / Teşekkürler baba” diyerek bitirdi.

Tören, bir melodi ile son buldu. İdan Raicher, Amos Oz’un sevdiği bir şarkıyı piyano eşliğinde seslendirdi.

Salondan ayrılırken, o kalabalık içinde,  ailenin yanında hiç sesi çıkmadan ilerleyen, adeta aynı matemi en derinden yaşayan köpeği görmek beni çok duygulandırdı. O da sevgili sahibine vedaya gelmişti.

Amos Oz bir saat sonra, 15 yaşındayken yerleştiği, eşi Nili ile tanıştığı, çocuklarının doğduğu ve ilk yazılarını kaleme almaya başladığı Kibutz Hulda’da toprağa verildi. Mezar başında toplanan aile ve dostları, eşi Nili’nin flüt ile seslendirdiği ‘Leil Ha Galil / Galil Gecesi’ni dinleyerek bu büyük, evrensel ama mütevazi düşünür ve yazar Amos Oz’u son kez selamladı.

Yiye Zihro Baruh…