Muzun sanata katkısı (Genç Kalemler)

Gençlik - Eğitim
22 Ocak 2020 Çarşamba

 

Ela Erbeş

Bizim evde her zaman sanatçı, galeri, ressam konuşmaları geçer. İlgi alanıma çok girmese de duya duya ben de öğreniyorum zamanla, hatta bazen kendimi araştırma yaparken buluyorum.

Geçen gün evde ilk sanat çalışmamı gerçekleştirdim. Annemin favori resminin yanına evdeki en güzel hurmayı bantla duvara yapıştırdım. İki göndermem vardı: İlki Art Basel’deki 120 bin USD’lik muza, ikincisi inşaat sektörü ve Karadenizli müteahhitlere. Şaheserimin karşısına geçip genç yaşımdaki bu post-modern çalışmamla gururlanırken evdekilerin ne diyeceğini heyecanla merak ediyordum. Ama önce dünyaya duyurmalı mıydım? Fotoğrafını çekip Instagram’a yüklesem mi? Birkaç da hashtag eklesem mi? #postmodernart, #art, #youngtalent, #artbasel, #wall. Satır satır hashtag’le doldurmanın alemi yok, beş yeter, öyle diyor sosyal medya uzmanları. Zaten kim sanat eserini hashtag’lerle boğmak ister ki dedim. Vazgeçtim, eserimi bir tek ailem gördü.

Önce babam geldi eve. Tüm sempatikliğim ve güler yüzümle kapıyı açtım. Tabi ki kapıyı ben açınca yüzümdeki ifadeden babam hemen anladı, “Ela bir şey mi var?” diye sordu. Onu, eserime doğru yönlendirdim. “Nasıl buldun?” diye sordum. Önce duvara, sonra bana baktı ve “Bandı dikkatli çıkar da boyayı sökmesin” dedi. Sanatçı olmak ne kadar zor... Annem geldiğinde güldü ve “Çok yaratıcısın” dedi ve ekledi “Madem bu konuyu biliyorsun böyle enteresan şeyleri araştır” deyip hemen beni büyüklerin anlamsız bulduğu YouTube kanallarında uzaklaştırma hedefi verdi. Aslında iyi ki de bu hedefi verdi diyebilirim, ben de 2019 yılında sanat âleminde neler olmuş bir göz atayım dedim.

 

Sanat ‘pazarı’

Öncelikle bu kadar büyük bir pazar (sanat için bu kelimeyi kullanmak ne kadar garibime gitse de) olduğunu bilmiyordum. Dünya çapında 70 milyar dolarlık bir rakamdan bahsediliyor. Bu pastanın büyükçe kısmı, hatta neredeyse tamamı, dört ülke arasında paylaşılırken ABD açık ara önde. ABD yüzde 44, İngiltere yüzde 21, Çin yüzde 19 ve Fransa yüzde 6 paya sahip. Sanat, ne sanat için ne de toplum için, galiba para için yapılıyor olabilir mi diye düşündüm. Bu para mevzuuna döneceğim, ama önce müzelere bir bakalım.

Tahmin edebileceğiniz gibi en çok ziyaret edilen müze Paris Louvre. Louvre deyince de aklınıza Mona Lisa geliyor tabii. Bu sene Mona Lisa’yı teknolojiyle buluşturan müze ilk VR (sanal gerçeklik) deneyimini Mona Lisa: Beyond the Glass sergisiyle sundu. Sergi şubata kadar açık, Paris’e yolu düşenlere tavsiye.

Son dönemin zenginleşen ya da zenginliğini sanata da yönlendiren iki ülkede de önemli müzeler açıldı. İlki Çin’in Şanghay kentindeki West Bund Sanat Müzesi, diğeri Katar Ulusal Müzesi. Türkiye de, ölçek olarak bu iki müzeyle boy ölçüşemese de, yeni müze açılışlarında hareketliydi. Her etkinliğin İstanbul’da olmasına alışık İstanbullu sanatseverler Eskişehir’de açılan Odunpazarı Modern Müze’yi (OMM) çok beğendi. Hatta mimarı Kengo Kuma sebebiyle Japon turistler bile ilgi gösterdi. Arter, “Sanat için daha çok alan” diyerek sanat aksını bambaşka bir İstanbul semtine, Dolapdere’ye, kaydırdı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Heykel Müzesi de 16. İstanbul Bienali ile kapılarını açtı.

Geleceğin dünyasını dizayn etmek için yola çıkan ama sadece 14 yıl faal olabilen Bauhaus 100. yaşını Dessau, Weimar ve Berlin’deki sergilerle kutlamış. Leonardo da Vinci, ölümünün 500. yılı sebebiyle tüm İngiltere’de 12 eş zamanlı sergi ile anılırken Van Gogh’un son dönem en büyük sergisi Tate Modern’de, Frida Kahlo’nun ABD’deki ilk retrospektifi Brooklyn Müzesinde sanatseverlerle buluştu.

Eserlerini sergilemek için müzeleri değil, kamusal alanları tercih eden Banksy’nin başı hırsızlarla dertteymiş bu sene. Bataclan’ın kapısına (13 Kasım 2015’teki terörist saldırılarla Bataclan Tiyatrosu ve çevresinde 130 kişi hayatını kaybetmişti) yaptığı resim kapı sökülerek, Pompidou Merkezi otoparkında bir tabela arkası resmi de tabela kesilerek çalınmış. Bakalım kimlerin elinde ve ne zaman ortaya çıkacaklar? Ama çalındıkları bu kadar bariz olunca ortaya çıkmaları da biraz zor sanki. Pek akıllı değilmiş bu hırsızlar; fakat sanat simsarları epeyi akıllı.

Rekorlar

Bildiğiniz gibi sanatçının ölmüşü makbul para etmesi için. Son on senedir canlıları da para etmeye başladı, ama ölüleri hâlâ daha pahalı. Bu sene her ikisinde de mezatlarda rekorlar yılı oldu. Her daim tartışmalı bir sanatçı olan Jeff Koons, 1986’da yaptığı ‘Rabbit’ eseriyle yaşayan en pahalı sanatçı oldu. Christie’s’in düzenlediği müzayedede, New York’ta galerisi olan (Mnuchin Gallery) banker, Goldman Sachs ortağı sanat simsarı Robert E. Mnuchin bir metrelik paslanmaz çelik tavşana masraflar dahil 91,1 milyon dolar ödedi. “Masraflar dahil” diye özellikle belirttim, çünkü resmin ederi 80 milyon dolar. Aradaki fark Christie’s’e cep harçlığı.

Yılın rekoru ise 1955’te Londra’dan New York’a gelerek ilk uluslararası mezat evi olan Sotheby’s’den. Claude Monet’nin ölene kadar kırk yıldan fazla yaşadığı Giverny’de resmettiği, muhteşem renk paletiyle adeta doğal hayata bir övgü olan ‘Les Meules a Giverny’ serisinden ‘Meules’ (saman yığınları) 110 milyon 747 bin dolara satıldı. Yüz milyon dolar sınırını aşan ilk empresyonist eser olarak ‘Meules’ tarihteki yerini de almış oldu. Aynı eser, tam 33 yıl önce Christie’s tarafından 2 milyon 530 bin dolara satılmıştı.

Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış. Uçuşan bu milyon dolarları bir kenara bırakıp beni genç bir kız olarak çok heyecanlandıran bir konuya geliyorum. Bilindiği ve son zamanlarda sıklıkla dile getirildiği gibi pek çok alanda, pek tabii sanat alanında da, kadın erkek eşitsizliği var. Sanatın her alanında kadınlar eşitlik mücadelesi (eşit kazanç, eşit imkân ve eşit temsil) sürdürürken Baltimore Sanat Müzesi kasım ayında aldığı kararla 2020 yılında sadece kadın sanatçıların eserlerini satın alacağını açıklamış.

Aslında bir muz nelere sebep olabiliyor? Biz evde eğlendik, sanatla ilgili ciddi araştırma yapmak durumunda kaldım.

İşte sanat bu benim için, kimi elde edince tatmin oluyor, kimi harcayıp alınca mutlu oluyor, kimi bakıp bir mizah duygusu geliştirebiliyor, kimi mecburen araştırma yapabiliyor…

Herkes aynı muza bakıp bambaşka bir dünyaya açılabiliyor…

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün