Sırt çantasından bizlere

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
20 Temmuz 2016 Çarşamba

Çok uzun yıllar önce bir yaz günü, anneannem, annem ve ben bahçede oturmuş sohbet ediyorduk. Sokak kapısından bahçeye ulaşmak için uzunca bir yol vardı. Öyle ki, oturduğumuz yerden geleni görür, ‘Filan komşu erken geldi, falanca iskele’den döndü’ gibi giren çıkanın farkına varırdık. Günlerden bir gün, yine aynı üçlü çay masasının etrafında ev yapımı limonata, Büyükada Fırını’nın olmazsa olmaz bisküvilerini tadarken bahçe kapısının açıldığını duyduk. Bahçeye doğru saçı sakalı birbirine karışmış, üstünde bir blue jean ve arkasında hayli büyük sırt çantası olan genç bir adam göründü. Anneannem her zamanki gibi komutayı ele aldı. “Ne işi var bu serseri kılıklı adamın bahçede” diyerek bastonuna dayandı ve ayağa kalktı.

Bizler tetikte beklerken, sakallı delikanlı, yürümeye devam ediyor ve el sallıyordu. Az daha yaklaşınca tabii ki kardeşimi tanıdık. Hala geçerli midir bilemiyorum, bir zamanlar öğrenciler için uygun şartlarda trenle yolculuk yapılırdı. Kardeşim de yeni deneyimlerden çok hoşlandığı için arkadaşlarıyla birlikte fırsatı değerlendirmişti. Tabi cep telefonunun hayal bile edilmediği günlerdi. Haberleşme bir sorundu. Her şeye rağmen aileler, bir sıkıntı anında arayabilecekleri akrabaların adreslerini de verdiler. Yolculuk bir ay kadar bir zaman almıştı. Pir ü pak gitmişler, saç sakal geri dönmüşlerdi. Sevinç ve ‘hoş geldin’ nakaratlarından sonra ilk geleneksel soru soruldu, “Aç mısın?” Anneannem ise, “Önce bir güzel yıkan, ferahla sonra yersin” dedi. Ondan sonra tek hatırladığım, devasa sırt çantası ile içindeki muhteviyatın ayrı bir yere konup, dezenfekte edildiğidir.

Aradan belki otuz yıl geçti. Çanta muhtemelen annemin evinde üst dolapların birindedir.

***

Bu olay nereden aklıma geldi?

Normal boydaki sırt çantaları günlük yaşamın parçası oldu. Genci, yaşlısı farklı amaçlarla kullanıyor. Her açıdan pratikler. Bir nokta hariç… O da tıkış tıkış dolu olan çantayı kullananların düşüncesizliği. Örneğin vapur bileti almak için kuyruktayım, önümde sırt çantalı bir bey. Çanta yüzüme gelmesin diye iki adım geride duruyorum. Biletini alıp ilerlemek yerine yan dönüyor ve çantayı yüzümün ortasında buluyorum. Öyle kötü bir duygu ki…  Ne bir özür, ne bir hareket. Adam anlamadan çekip gitti. İnsanlar iyice gamsız olmayı sürdürüyor. Bir iki kez daha çantalardan şamar yedikten sonra akıllandım. Artık hemen başka bir açıya geçiyorum. Ama önemli olan kullananların biraz sağına soluna bakması.