“Gündelik gerçeklik sabit değildir; ya da sadece kendi düşüncemizde, gerçeklik algımızda sabittir” “Yaşamınızı kendinize çekersiniz. Yaşamınız yaşam algınızla uyumlanır” Alexandro Jodorowsky
Hava soğuk yine de yumuşacık sarıp okşuyor insanı. Adı konmamış bir huzur var şehirde. Göl kıyısındaki havuz/lokantadan sakin bir melodi yayılıyor gecenin karanlığına. Kiliselerin çanları çalıyor arada. “Her zaman en iyisini yapabiliriz” diyor sakin bir melodiyi seslendiren sanatçı; “asla geç değildir.”
Avrupa Sanat Bienali Manifesta 11’i gezmek için Zürih’teyim. Her iki senede bir, farklı bir Avrupa şehrinde yapılan Manifesta’nın bu seneki konusu: İnsanlar neden çalışır: Bazı işbirlikleri - inşaat halinde.
Şehir gerçekten inşaat halinde. Gaz ve su alt yapısını yenilemek üzere birçok yerde kazı çalışmaları devam ediyor. Öte yandan ana sergi mekânları da inşaat alanına dönüştürülmüş. Nerede gerçekten çalışma var, neresi bienal için inşa hali görünümde ayırt etmek mümkün değil.
Bienalin ana konusu insanlar neden çalışıyor? Para kazanmak için ne işler yapıyorlar? Yaptıkları meslekleri seçerken ya da uygularken insanlar karakterlerine uygun olanları mı seçiyor yoksa yaptıkları meslekler onları dönüştürüyor mu? Para söz konusu olmasaydı yine aynı işleri yaparlar mıydı? Ya da para söz konusu olmasaydı insanlar aynı işleri yapsalar dahi, o işleri şimdi yaptıkları gibi mi yaparlardı? Yaptıkları işe yaklaşımları ve tepkileri daha farklı olur muydu? Pazartesi sendromu, mesela, yerini cuma sendromuna bırakır mıydı?
Finansal krizlerin yaşandığı şu dönemde -hele de dünyamız, İkinci Dünya Savaşı dönemindekinden bile daha büyük bir göç hareketine sahne olurken- ve milyonlarca göçmen şehirlerini doldurmuşken Avrupa’da insanlar nasıl yaşıyorlar? Geleceğe doğru bakarken bu yaşam şekilleri sürdürülebilir mi? Paranın odakta olmadığı başka bir yaşam şekli mümkün mü? Bienalin, tam da İsviçre’de gerçekleşen bir referandumla, toplumun refahını kökten yükseltmek amacıyla sunulan öneriyi halkın reddettiği günlerde, bu sorgularla açılmış olması ilginç. Referandumda İsviçreliler meslekleri/işleri ve servetleri ne olursa olsun, her İsviçre vatandaşına aylık kazançlarının vergiden muaf 2500 İsviçre frangına (yaklaşık 2520 Amerikan doları) tamamlanması için gerekli meblağın ödenmesini oyladılar. İsviçre hükümetinin de olumsuz baktığı bu oylamayı halk yüzde 77 oranında reddetti. Öte yandan, Finlandiya da devlet yardımlarının hepsini tek sisteme bağlayarak her vatandaşına yıllık 10 bin Amerikan doları ödemeyi düşünüyor. Bununla ilgili pilot programın 2017 yılında başlatılması planlanıyor. İsviçre’nin olumsuz oyuna rağmen başka bir yaşam tarzının mümkün olup olmadığını belki de Finlandiya sayesinde görmüş olacağız.
Bienalin inşa halinde açılımı Zürih’te son dönemde sıklıkla karşılaşılan bir başka durumun da göstergesi. Şehirde bir süredir eski mekânların farklı amaçlarla yeniden kullanılması gündemde. Bu doğrultuda (İstanbul’da da uygulanageldiği üzere) eski bir okul bienalin ana mekânlarından birine dönüştürülmüş. Aynı şekilde hâlihazırda hizmet vermeye devam eden, Zürih’in en eski kilisesi de diğer ana mekân. Ana mekânlardan bağımsız, 30 kadar uydu mekân var. Uydu mekânlar bienalin topluma ve iş yapma şekillerine farklı ve yaratıcı bir ışık tutuyor.
Yeni sanayi devrimi sayesinde, globalleşmiş dünyada farklı coğrafyalarda yaşayan insanların iletişimlerinin giderek daha da güçlenmesi ile çalışma şekillerinin değişmiş olması sonucunda mevcut güç yapılarının da değişmekte olduğu; bununla birlikte bağlılık ve işbirliklerinin öneminin giderek artacağı düşünülmekte.
Bu bağlamda, bienalin ana konsepti de iş birlikleri üzerine kurulmuş. Küratör Christian Jankowski Zürih halkını bienalin oluşturulmasına davet etmiş. Farklı meslekten Zürihlileri, Avrupalı sanatçılarla eşleştirerek yaptıkları işlere ilgili sanatsal eserler yaratılmasını talep etmiş. İş birlikleri her seferinde başarılı sonuçlanmış olmasa da, birçok işbirliği sanatçılarla, önceden sanatla pek de ilgisi olmayan bu Zürihliler arasında güzel ilişkiler yaratmış. İşlerin sanatsal değerleri sorgulamaya açıkken, düşünsel açıdan izleyicileri ciddi olarak tetiklediği su götürmez. Bu yolla üretilen eserler sıklıkla iş birliği yapan çalışanın mekânında belli gün ve saatlerde sergilenmekte. Amaç sorgulamaların yanı sıra sanatın ve yaratıcılığın yaşamlarımızın bir parçası olduğu farkındalığını ve sanat kurumlarının ortak düşünme ve tartışma alanları olarak herkese ait olduğu bilincini kazandırmak. Ayrıca, turist olarak bienali ziyaret ediyorsanız şehir içinde troleybüslerle ya da benim gibi tabana kuvvet şehrin normalde gitmeyeceğiniz birçok yaşam alanını tanıyarak Zürihli gibi dolaşmanız işten bile değil. Kapılar herkese açık.
Dolanırken, bir kafeden gelen müzikle düşüncelerin meditasyona dönüşmesi de öyle: “ben buradayım”, diyor şarkıcı, “senin için buradayım”. Ya da tıpkı bir dalgalanma deneyimi sunan sanatçının dediği gibi “rahatla, sadece rahatla; her şeyi anlayacaksın”
Meraklısına not:
*Alexandro Jodorowsky (d. 17 Şubat 1929, Şili) aktör, besteci, çizgi roman yazarı, prodüktör, psikoterapist, yönetmen. Özellikle belirli bir kesime hitap eden sürreal ve şok filmleri yönettiği, çok sayıda çizgi romanın yazarı olarak bilinir.
**Bienal ile ilgili foto ve detaylara web sitemden ulaşabilirsiniz www.daliamaya.com