Bir video oyununda mıyız?

Selin SEVİNDİREN Köşe Yazısı
22 Haziran 2016 Çarşamba

Öncelikle geçtiğimiz günlerde bu soruya büyük bir özgüven ve cesaretle ‘evet’ diyen kişinin kim olduğunu söylemek istiyorum, çünkü bu uçuk cevap kadar uçuk başarılara imza atmış bir dehâ kendisi.

Yaşadığımız dönemin en inovatif, vizyoner ve zeki insanından söz ediyorum: Elon Musk. Musk, her yıl Silikon Vadisi’nden teknolojik guruları ağırlayan Recode Konferansının konuğuydu. Şimdiki dünyamız, gelecekteki dünyamız ve hatta gelecekteki gezegenimiz için birbiri ardına dizdiği fütürist yatırımlarını anlatırken soru hayatımızın bir simülasyondan ibaret mi olduğuna geldi.

Henüz 44 yaşında 12,7 milyar dolarlık servete ulaşan Elon Musk’ın nelerin altında imzası olduğunu hatırlatalım.

Türkiye’de en son yasaklanmasıyla gündeme gelen, internet üzerinden güvenli alışverişi sağlayan ödeme sistemi PayPal (1998),

Mars’ta kolonileşme için 2025 yılını işaret eden ve Falcon isimli roketlerini, yeniden kullanılabilmelerini mümkün kılmak için, yüzer platforma dikey indirebilen Space X (2002),

Geniş kitlelerin uygun fiyata alabilecekleri tamamen elektrikle çalışan otomobillerini iki yıl içinde sürücüsüz şekilde kullanılabilir hale getirmeye azmetmiş Tesla (2003),

Boruların içine vagonlar yerleştirilerek air hockey masası mantığında saatte 1200 km’ye ulaşacak hızda toplu taşımayı 7-8 yıl içinde sağlayacak Hyperloop (2013),

İnsanlarla yapay zeka arasındaki rekabette kaybetmesi muhtemel insan beyninin ‘nöron ağ’ adlı ara yüz sayesinde yapay nöronlardan öğrenebilmesi yolunu açacak implant çip araştırmalarına önayak olan Open AI (2015)…

Bir video oyununda yaşadığımız açıklaması yukarıda tanıttığım insandan gelince kolay kolay ‘saçmalık’ denilemiyor.

Musk’ın çıktığı nokta son 40 yılda Atari’nin iki dikdörtgen ve bir yuvarlaktan oluşan Pong oyunundan bugün ‘sanal gerçeklik’ boyutuna erişmek üzere olan, gerçekçi, üç boyutlu, milyonlarca insanın aynı ayna katılabildiği video oyunları. Musk, gelişim hızı bunun binde birine bile düşse, örneğin 10 bin yıl içinde, gerçeği oyunlardan ayırmanın mümkün olmayacağını ve bu oyunların milyarlarca bilgisayarda oynandığı düşünülünce ‘baz gerçeklik’te olma ihtimalimizin de milyarlarda bir olduğunu söyledi. Hatta “Dediğimde ne yanlışlık var?” diyerek meydan okudu. Daha da ileri giderek “Dua edin de dediğim doğru olsun,” dedi; ne de olsa medeniyet gelişmeye devam etmezse bunun sebebi medeniyetin bir felaket sonucu silinmesi olabilir diye açıklık getirdi. O zaman şimdi yaşadığımızın simülasyon olmasını umut edelim çünkü eğer insanlık bunu başaramamışsa milyonlarca yıl buralarda olamayacağımıza göre yok olacağız demektir demeye getirdi.

Çok zeki adamların çok karmaşık konuştuğunda hem fikiriz. Gelin ne demek istediğini bir düşünce deneyi ile açıklamaya çalışalım.

Simülasyon argümanını ilk olarak 2001 yılında öne süren Nick Bostrom’un deneyi ile.

Gelecek nesillerin süper güçlü bilgisayarları ile yapabilecekleri bir şey de atalarının yaşamlarını her detayıyla simüle etmek . Hem de bir tane değil, süper güçlü bilgisayarlar çok sayıda böyle simülasyon yürütebilir. Kimi, yapay zekanın bu evreye ulaşması için 50 yıl öngörüyor ama bizim argümanımız zamanla kısıtlı değil, milyon yıl sonrayı konuşuyor da olabiliriz. Bu simülasyonlardaki insanların  bilinçli olmasına izin verildiğini düşünebiliriz, belli fizik kanunları sınırları içinde tabi ki, ışık hızı, kütleçekimi, hareket kanunları..vs. (Az önce fizik kanunları bilgisayar kodu olabilir dedim!) O zaman bizim gibilerin çoğunun aslında orijinal ırka ait olmadığı, orijinal ırkın ileriki nesilleri tarafından simüle edilmiş halleri olduğuna inanabiliriz. ‘Kalsın, ben almayayım’ diyenlerden misiniz? O halde gelecekte süper güçlü bilgisayarlara sahip olacak nesillerin simülasyon yapmayacaklarına inanıyorsunuz. Ama kesin nasıl bilebilirsiniz ki? İşte simülasyon hayat fikrinin temelinde bu yatıyor.

Şimdi önümüzde üç muhtemel sonuç çıkıyor, en az bir tanesi doğru olmak zorunda. Birincisi, insanlık ötesi medeniyetin bu beceri seviyesine gelme ihtimali yüzde sıfıra yakın. İkincisi, bu beceriye ulaşsa da canının bunu yapma isteği ihtimali sıfıra yakın. Üçüncüsü, simülasyonda yaşama ihtimalimiz yüzde yüzde yakın. Birinci ve ikinci önermeye yanlış derseniz, üçüncüyü kabul etmek durumundasınız.

Birincisi doğru ise; bizim medeniyetimiz insanlık ötesi seviyeye gelemeden yok olmaya mahkum demektir. Büyük Filtre olarak adlandırılan felaketler ihtimalleri, astreoid çarpması, kendi yarattığımız teknolojinin bizi yok etmesi..vs sonumuzu getirecektir. İkinci ihtimal doğru ise, evrenin bir köşesinden bir köşesine yayılmış, teknolojik atılımı becermiş medeniyetlerin hepsi ama hepsi birbirinden haberdar ve fikir bütünlüğü içinde atalarının simülasyonunu yapmama kararını almış demektir, dahası kimse kuralı çiğnemeyecektir. Zeki yaşamın evriminde oldukça ilginç bir kısıtlama.

Elon Musk üçüncü opsiyonu sevinerek seçmiş, sebebi ise şu: medeniyetimiz Büyük Filtre’den geçmiş, aynı filmdeki gibi bir ‘matrix’ kurabilmiş ve orada hayatlarımıza devam ediyoruz. Simülasyondan ibaret olsak da.. Neredeyse çağımızın peygamberi diyebileceğimiz adam işte bunları konuşuyor. Yurtdışındaki kızı ile görüntülü konuşan II.Dünya Savaşına tanık olmuş anneannemi düşünüyorum. Bugün oyuncakçıdan aldığı insansız hava aracı ile oynayan çocuğunuz, torununun çocuğunu kucağına aldığında neler görecek?