Holokost ve Soykırım

Alman Parlamentosu tasarısı önemli bir itirafta bulunuyor. Söz konusu 1915 olaylarında tüm delillere, tanıklıklara ve raporlara rağmen Osmanlı’nın müttefiki olan Alman İmparatorluğu’nun olaylar karşısında sessiz kalarak suç ortağı olduğunu savlıyor.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı 0 yorum
8 Haziran 2016 Çarşamba

Şubat 2015’te Agos Gaze-tesi’ne verdiğim bir röportajda, 1915 Ermeni olaylarına atfen samimi bir itirafta bulunmuş, tehcir ve kıyımın sonuna bakıldığında bunun bir soykırım sonuçlarından sayılabileceğini ancak, çok daha sistematik ve yeryüzünde tek bir Yahudi bırakmamayı hedefleyen Alman nihai çözüm projesi Holokost ile karşılaştırıldığında, Ermeni etnik kıyımına soykırım denmesinin Holokost’un benzersiz felâketinin önemini azaltacağını söylemiştim.

Ayrıca, söz konusu problematikte bir dil sorununun olduğunu, dilin soykırımın bir alt kategorisini tanımlayacak ve soykırımın manasının ötesinde, 1915 meselesini ifade edecek nitelikte bir kelimenin yaratılmasını dilemiştim.

Geçtiğimiz hafta Alman Parlamento-su’nda kabul edilen, ‘Ermeni Soykırım Tasarısı’nda, Almanlar bahsettiğim dil problemini yasa metnine ekledikleri bir söylemle, öncesi olmayan bir yaklaşımla çözmeye çalışmışlar. Tasarıda şöyle denilmiş: “Almanya’nın suçlu ve sorumlu olduğu Holokost’un biricikliğinin de bilincindeyiz.”

Bu sözlerle, hem soykırım ile Holokost arasında anlam bağlamında dilbilimsel bir nüans hatta fark gözetilmiş, hem de Holokost’un biricikliğine, tekliğine ve benzersizliğine kuvvetli bir vurgu yapılmış. Alman aklı problematiğe böylesi bir çözüm getirmiş. Yeterli mi, tartışılır zira bu yaklaşım soykırımı kendi içinde kategorize etmekte. Oysaki soykırım, soykırımdır. Ağırı,hafifi olur mu?

Alman Parlamentosu tasarısı önemli bir itirafta da bulunuyor. Söz konusu 1915 olaylarında tüm delillere, tanıklıklara ve raporlara rağmen Osmanlı’nın müttefiki olan Alman İmparatorluğu’nun olaylar karşısında sessiz kalarak suç ortağı olduğunu savlıyor. Yasa kabul edildiğine göre günümüz Almanları, Holokost yüzleşmesinden sonra geçmişlerine yönelik olarak bir başka utanç tarihleriyle yüzleşmiş oluyorlar. Bu yaklaşım, geçmişlerine yönelik hiç bir şeye toz kondurtmak istemeyenlere faydalı bir ders niteliğinde. Hiç bir toplumun, hiç bir devletin sütten çıkmış ak kaşık olmadığını, kimsenin de masum da olmadığını biliyoruz. Geçmişiyle yüzleşemeyen toplumların devletlerinin sağlıklı ilerlemesinde sorun olduğunu söyler tecrübe, yazar tarih.

Alman Parlamentosu’nun Türkiye’yi çok fazla sinirlendirmemek için yine tasarıda başka bir ilk yaratmış olduğunu gördük. Suçu doğrudan ne Türklere ne de Osmanlı İmparatorluğu’na ama sadece Jön Türk hükümetine, yani İttihatçılara atmış. Bu bir objektif tarih teşhisi midir, yoksa günümüz ilişkiler düşünülerek meseleyi bir günah keçisi bağlamında çözümlemek isteği midir, bilmiyoruz. Ancak önemli bir ilktir çıkan onlarca benzer yasalar arasında.

***

Bütün bu çıkan kararlar karşısında Türkiye’nin ne yapması gerektiği konusunu ciddi anlamda düşünmek ve tartışmak gerek. Avrupa ülkeleri ‘Ermeni soykırımı’ nitelemesini içselleştirdikçe Türkiye’de karşıt sert bir reaksiyon devreye giriyor ve 1915’e atfen, ‘sıradan olaylar’ söylemi bile gerçekleşebiliyor. Oysaki her çağdaş devletin yapması gerektiği ve çoğunun yaptığı gibi tarihiyle yüzleşmek ve gerektiğinde yanlış’a yanlış demek sadece ve sadece o devlete saygınlık kazandıracaktır. Tasarıyı kabul eden ülkeler gibi düşünmüyorsak, çözüm, darılmak ve sert eleştiri, protesto veya boykottan öte, tarafsız onlarca tarihçiyi göreve çağırarak objektif bir tarih okuması yaptırtmak olmalı. Yoksa, Alman malları boykotunun bumerang tesiri yapacağı anlaşılmalı. Padişahın bile adını değiştirmediği Ayasofya’yı camiye dönüştürme çağırıları ise milliyetçilikten öte, kısa vadede bile Türkiye’ye zarar verebilecek rövanşist refleksler olarak değerlendirilmeli.

Türkiye, tarihiyle, birikimiyle, ekonomisiyle, nüfusuyla, dinamizmi ile büyük bir devlettir.

Tarihle yüzleşme onu, kimilerinin endişelerine rağmen aşağıya çekmeyecek, aksine ona saygınlık kazandıracaktır.

Artık önümüze bakmaya, her anlamda daha da ‘büyük’ bir devlet olmaya uzanalım.

 

 

8 Yorum