Şenol Güneş

Rıfat KARAKÖY Köşe Yazısı
25 Mayıs 2016 Çarşamba

Sezon bitti, üç sezondur stadı olmayan ancak stadının inşaatı sürerken, futbol takımının da inşaatını sürdüren Beşiktaş yaptığı sağlam inşaatın karşılığında bu sezonu şampiyon olarak tamamladı.

Futbol takımının temelini yani ağır işçilik kısmını Samet Aybaba halletmişti. Bilic döneminde kaba inşaat bitti. Bu sene Mario Gomez inşaatın görünen kısmı, yani cephesi oldu. En son çatı olarak da Şenol Güneş ismi yerleştirilince, ortaya eşsiz bir inşaat çıkıverdi.

Bir kez daha temelin sağlam kurulmasının önemini bize anlatan bir sezon oldu. Bir de Samet Hoca’nın ağır işçi, Bilic’in sıvacı, Şenol Güneş’in ise usta olduğu gerçeğiyle yüzleştik.

2010/2011 sezonunda TSYD'nin Antalya'da düzenlediği ‘Sporun Zirvesi’ seminerine Bülent Tuncay ile birlikte katılma şansım olmuştu. Konuşmacılar; Mustafa Denizli, Fatih Terim ve Şenol Güneş idi. Önce Mustafa Hoca konuşmuştu, Fatih Hoca rahatsızlığı sebebiyle konuşmaya gelememişti. Şenol Güneş ise en son söz almıştı. Türk futbolunun geleceği konuşuluyordu. Şenol Güneş'i ilk defa canlı dinleme şansını yakalamıştım. Konuşma bittikten sonra Şenol Hoca çok büyük bir hayran kazanmıştı. Evet, konuşmasıyla, ılımlı ve esprili üslubuyla ve sorulara olan zeki yaklaşımıyla çok etkilemişti beni. O sezon Trabzonspor averajla 2. olup şampiyonluğu kaçırdı ama Şenol Güneş'in o ikinciliği bana göre en az Bursaspor'un şampiyonluğu kadar başarıydı. Çünkü Bursaspor'da kimse o sezon şampiyonluk beklemiyordu ancak Trabzon hem şampiyonluklara alışkın bir camia, bir o kadar da çalışması zor bir camia, zor bir coğrafyaydı. Şenol Güneş bu zor şartlarda çok iyi krizler yönetmişti.

Bu sezonun başında Şenol Güneş Beşiktaş'ın yeni teknik direktörü olarak açıklandığı gün, Beşiktaşlı arkadaşlara şampiyonluğa olan yakınlıklarından bahsetmiştim. Sebebi de zaten üzerine koyan bir takım teslim almasının yanı sıra, artık doyuma ulamış, heyecanını kaybetmiş isimlerin bol olduğu iki rakibinin olmasıydı. Son olarak Trabzon ve Bursa'da bulamadığı ‘lobi’ bu sezon İstanbul'un en mütevazi lobisi olarak arkasındaydı. Şenol Güneş'in işte bu da zaten ‘usta’ olan bir ismin önünü çok açmıştı. Bu şartlarda şampiyonluk kaçınılmazdı. Öyle de oldu. Bundan sonra Şenol Güneş'in Beşiktaş'ı da yıllardır sırayla şampiyon olan Fenerbahçe ve Galatasaray kadar yarışın içerisinde olur.

Şampiyonluktan sonra Samet Aybaba ve Slaven Bilic'e hakkını teslim edip onların isimlerini telaffuz etmek de herkesin yapabileceği bir iş değildir. İşte bu yüzden Şenol Güneş tam Türk futbolunun ihtiyacı olan egodan arınmış bir isimdir. Bu yazı vesilesiyle üç senedir statsız takımlarını destekleyen ve bu mutluluğu hakkeden Beşiktaşlıların da şampiyonluğunu kutluyorum.