Şemini- ŞABAT PARA: Gerçek alçak gönüllülük

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
30 Mart 2016 Çarşamba

Şemini peraşasında yer alan olaylar bizlere Moşe ve Aaron gibi iki alçakgönüllü karakteri daha yakından incelemek ve bu özelliğin Tora ile yaşamdaki önemine göz atmak fırsatını yaratır.

Bu peraşa Mişkan çadırının açılış gününde yaşananları işler. Mişkan’ın açılışı ile birlikte Aaron’un ilk kez Kohen Gadol olarak görev yaptığı olaylar bu peraşada yer alır. Tanrı Moşe’ye Aaron’un bu güne özel hangi korbanları yapması gerektiğini ve bu şekilde de Mişkan üzerine Şehina’nın yerleşmesini sağlayabileceğini öğretir. Raşi bizlere Aaron’un bütün korbanları yaptıktan sonra Mişkan’a girdiğini fakat hiçbir şeyin olmadığını öğretir. Bu noktada büyük bir hayal kırıklığı yaşayan Aaron Tanrı’nın kendisine kızgın olduğunu bu yüzden de Şehina’nın Mişkan’a gelmediğini düşünür. Bir başka deyişle Aaron kendini suçlar. İnsanların yolunda gitmeyen olaylar için başkalarını suçladıkları bir dünyada Aaron altın buzağı olayındaki rolünden dolayı sadece kendini suçlar.

Raşi anlatımına devam eder. Moşe bu sırada çadıra girer ve Şehina’nın Mişkan’a gelmesi için birlikte dua ederler. Dua kabul edilir ve Şehina Mişkan üzerine yerleşir. Moşe dışarı çıkarak ağabeyinin kendisinden daha öne çıkan ve daha değerli biri olduğunu, yaptığı kurbanlar sayesinde Şehina’nın Mişkan’a geldiğini halka söyler. Eğer Moşe bu söylemi yerine Şehina’yı Mişkan’a getiren kişi olarak kendisini gösterseydi bu konuda kimse onu suçlamaya yeltenemezdi. Çünkü gerçek zaten böyledir. Ancak Moşe bunu yapmaz kendisini ön plana çıkarmak yerine ağabeyi Aaron’u ön plana çıkarmayı tercih eder. 

Bu olaylar bizlere güçlü bir ders verirler. Gerçek alçakgönüllülük davranışları veya başarıları için övgüye ihtiyaç duymamak demektir. Birçok insan yaptıkları şöyle dursun yapmadıkları hatta başkaları sayesinde oluşan olaylar için kendilerine övgü beklerler. Moşe ve Aaron bize bu davranışlardan nasıl kaçınmak gerektiğini göstermektedirler. Şimdi bunun nedenini ve bu özelliği nasıl oluşturmamız gerektiğini öğrenmeye çalışalım.

En basit anlamıyla alçakgönüllülük her şeyin Tanrı’dan geldiğini kabul etmektir. Bir anda milyon dolara sahip olan bir kişi bunu kazanmadığı halde nasıl kendisi ile gurur duyabilir? Doğru ama bu genellikle içine düştüğümüz yanlıştır. Her şey bizlere Tanrı tarafından verilmektedir. Çok çalışarak elde ettiğimiz, bilgimizle ulaştığımız şeyler bile Tanrı’nın bir hediyesidir. Çünkü Tanrı bizlere daha fazla öğrenmek veya çalışmak için güç, yetenek ve istek vermektedir. İşimiz ne kadar iyi olursa olsun kimse bizlere sürekli ve ebedi bir başarı için garanti vermemektedir. Tanrı’nın isteği ve yardımı olmadan ne sağlık, ne zenginlik ne de huzur bulmak mümkündür. Bu yüzden de Tanrı tarafından verilen bu hediyeler için kendi kendimizle gururlanmak ne kadar da gariptir. Tora Devarim peraşalarında sahip olduğumuz şeyler için “kohi veotsem yadi – gücüm ve cesaretli elimle bunları sağladım” demekten kaçınmamızı öğütler.

Alçakgönüllü olmak konusunda en çarpıcı örneklerden biri Avraam’ın Sedom ve Amora halkı için gerçekleştirdiği Tefila sırasında kullandığı sözlerde gizlidir. “Anohi afar vaefer – ben toz ve külden ibaretim” diyen Avraam’ın neden böyle söylediğini Brisk bilgesi şöyle açıklar:  “Toprak veya toz anlamlı bir geçmişe sahip değildir ama çok parlak bir geleceği de görebilir. İnanılmaz bitkiler ve dev ağaçlara ev sahipliği yapabilir. Kül ise şu anda veya gelecekte hiçbir varlık gösteremez ama parlak bir geçmişe sahip olabilir. Avraam Tanrı’ya geçmişte hiçbir başarısı olmadığını, gelecekte de bunun bir garantisi olamayacağını söylemek ister. Avraam geçmişte yaptıkları ve gelecekte yapacakları için hiçbir övgünün peşinde olmadığını bu ifade ile da ilan eder.

Tora ile iç içe yaşayan bir insanın yaşamında alçakgönüllü olmak çok önemli bir yer tutar. Tanrı’nın her şeyi kontrol ettiği gerçeği akıldan çıkarılmamalıdır. Bu gerçekle yaşadığımız zaman övgü beklemenin yaptıklarımızın övgüyle anlatılması isteğimizin ne kadar boş bir şey olduğu daha anlaşılır olacaktır. İnsan olarak hak etmek istediğimiz şey Tanrı’ya yakın olmak ve O’nun emirlerinin ışığında yaşamak olmalıdır. Kohelet sözlerini bu şekilde tamamlar:

“Sof davar akol nişma et AE.loim yira veet mitsvotav şemor ki ze kol aadam.”