Tarihçi gözüyle Amedspor

Dr. Elif ULUĞ Köşe Yazısı
24 Şubat 2016 Çarşamba

Bir maç yüzünden kıyamet kopmasını anlayamayıp “Aman erkeklerin saçmalığı işte” deyip geçen tek kadın muhakkak ben değilimdir. Geçenlerde oynanan Fenerbahçe maçında kopan fırtınayı da buna benzer bir iş zannetmiştim. Ama öyle değilmiş.

Bu seferki mesele penaltı, kırmızı kart filan değil, rakip takımın adıymış: Amedspor. İsim yüzünden insanlar birbirine girer mi? Böyle zamanlarda giriyor işte. Çünkü Diyarbakır’ın eski isimlerinden biri olan Amed’in bugünlerde siyasi bir anlamı da var. “Direnişin, devrimin şehridir Amed, Kürtçe Diyarbakır demektir” gibi cümlelerden rahatlıkla anlıyoruz bu siyasi anlamı. Peki, Amed gerçekten Diyarbakır’ın Kürtçesi mi? Kürt şehri olan Amed, zorla Diyarbakır’a mı çevrildi anlatıldığı gibi bir gecede? Tarih ne diyor, bir de ona bakalım.

Bu gibi durumlarda çözüm bulmak, zannedildiğinden daha kolaydır. Açarsınız kaynaklarınızı, şehrin adının etimolojisine bakarsınız, o size her şeyi anlatır. Oraya kadar gelmeden de bazı ipuçları size yardımcı olur, aynı şehre Kürtler Amed derken Ermeniler Amid diyorsa, demek ki ne Ermenidir ne Kürt, vardır bunda başka bir hikâye.

Bu başka hikâyeye göre, Asur Kralı Adad-Nirari’nin kılıcına nakşedilen Amid yazısıyla başlıyor şehrin tesmiye meselesi. Sonraki imparatorluklar Roma ve Bizans’sa, Amid, Omid, Emit, Amide gibi versiyonları kullanmışlar. 11. yüzyılda Amid’in sakinleri arasında Türkmenler katılmış, kullanılan siyah taşlara atfen Kara Amid demişler. Amid’in Diyarbakır’a dönüşmesi Hz. Ömer zamanında yapılan akınlarla başlıyor. Diyar bildiğimiz diyar, Bekr ise Arapların en önemli aşiretüstü birimlerden birinin adı. Bugün Şanlıurfa’da adına bir de camii olan İyad bin Ganem komutanlığında Araplar Yukarı Mezopotamya’yı topraklarına katınca, Amid Bekr aşiretine kalmış. Urfa Mudar, Cizre civarı Rebia aşiretlerinin payı olmuş, bunların da o dönemki isimleri sırasıyla Diyar-ı Mudar ve Diyar-ı Rebia ama bugüne yetişemeden unutulmuş gitmişler.

Bu arada not etmeli, bu isimler bugünkü il sınırlarıyla çizili alanları birebir işaretlemiyor, bu sınırlar tarih içinde sürekli değişiyor. Diyar-ı Bekr de şehrin değil, kendine bağlı civardaki merkezlerle beraber ayrıca bir beylerbeyliğinin ismi, ta 1515’te kurulmuş. Kurulmuş kurulmasına da bu isim Türkçe telaffuz için yine de zor, söylenemeye söylenemeye Diyarbekir olmuş zaman içinde. Ama merkez kentin adı Amid olarak kalmış. Osmanlı belgelerinde de bu şekilde geçiyor, ki bu da normal. Bir imparatorluk olarak Osmanlı’nın şehirlere illa tek dilde isim koymak gibi bir derdi olamazdı; imparatorluklarda özden çok çeşitliliğe vurgu yapılır; ne kadar çok bölgede ne kadar çok kavme hükmediyorsanız o kadar güçlüsünüzdür, farklı diller ve dinler gurur meselesidir çoğu zaman. Hemen kolayca hatırlayacağımız bir örnekse, İstanbul’un eski adı, bir nevi Doğu-Batı sentezi olarak görebileceğimiz Konstantiniyye.

Velhasıl uzunca bir dönem hem Diyar-ı Bekr, hem Amid isimleri beraber yaşıyorlar, biri eyalet, öbürü kent ismi olarak. Ama idari teşkilatlanmada iki isimden biri, halkın diline illa ki yapışır, Diyarbekr Amid’i bastırmış. Burada bir zorlamadan çok, vilayet adının vilayet merkezinin adı olarak da kullanılması gibi bir durum var, daha çok “albüme ismini veren parça” durumu söz konusu. Diyarbekir’in Diyarbakır olmasıysa, Atatürk’ün 1937’de şehre yaptığı ziyarette Diyarbakır şeklinde telaffuz etmesinin hemen ardındaki günlere dayanıyor. Atatürk, isminin son halini verdiği bu şehrin, aynı zamanda da fahri vatandaşı.

Diyarbakır’ın tarihinin çok eski olduğu malum. Bir de, çok özel bir coğrafyası var. Bir yerden başka bir yere akın yapacaksanız uğramadan geçemeyeceğiniz bir durak adeta. Yoksa hem Makedonyalıların hem Moğolların aynı şehirde kısa süreli de olsa egemenlik kurması başka nasıl açıklanabilir ki? Bu kadar çok kavmin geçtiği, kimilerinin gelip yerleştiği, kimilerinin topraklarına katıp bütünleştiği bir şehrin, tek bir kavme ait olması mümkün olabilir mi? Tabii ki hayır. Bu isim de, tıpkı şehrin dokusu gibi, tarih içinde yoğrula yoğrula bir kıvama gelmiştir, öyle bir gecede Kürtçe olan bir ismin asimilasyon politikasıyla Diyarbakır’a çevrildiğini iddia etmek komik olur.

Amid veya Amed, Asurluların koyduğu, Romalıların, Bizanslıların ve son olarak da Osmanlıların kullandığı bir isim, tabii şehrin sakinlerinden olan Kürtlerin de. Asurluların ilk Kürtler olduğunu iddia ederek tarihi çarpıtacaksak, evet, Amed Kürtçedir. Diyarbakır ve Amed isimlerinde binlerce yıllık bir tarih ve onun bıraktığı iz vardır, ayrışmadan çok birlik beraberlik mesajları verecek nitelikte olan. O yüzden Amedspor’u, gerçeğe aykırı bir şekilde, bir milli takım gibi görmemekte fayda var, gereksiz kavgalardan uzak durmanın da.