Kazanma alışkanlığı

Köşe Yazısı
27 Ocak 2016 Çarşamba

Orkun Yazgan

 

Fenerbahçe bir yandan tüm sezonların en çok puan topladığı haftalarını yaşarken, ancak bir yandan da tek farkla kazanılan maçlar alanında da istatistikleri zorluyor. Bu hafta da kendi sahasında Çaykur Rizespor karşısında tek farkla kazanan Fenerbahçe’nin, penaltı golleri dışında karşılaşmayı neredeyse sıfır pozisyonla tamamladığını bir kenara not etmek gerekiyor. Hücumdan defansa geçişi iyi yapan, 3. Bölgede ve oradan top çıkarsa 2. Bölgede iyi savunma yapan Fenerbahçe, rakiplerine de sıfıra yakın pozisyon veriyor. Bu hafta 2-1’den sonra Rize’nin tehlikeli yoklamaları oldu ama Vitor Pereira kendine özgü oyun sistemiyle bir haftayı daha galibiyetle kapatmayı başardı. Her türlü eleştiriye rağmen futbol bir sonuç oyunu olduğu için Portekizli hocayı tebrik etmek gerekiyor. Yeni geldiği bir ülkede, bütün ana iskeleti değişmiş bir takımda yakaladığı bu başarı yadsınamaz; altı çizilmelidir. Ama bir taraftan da tarihinin en değerli, en kaliteli, en alternatifli kadrosunun kendisine teslim edildiğini hatırlatmakta fayda var. Bu kadrodan seyir zevki yüksek, hücum girişimleri ve gol pozisyonları daha fazla olan bir oyun beklemek futbolseverlerin hakkıdır. Doğrusunu söylemek gerekirse ben de, Rize maçında Fenerbahçe’nin top ayağındayken hangi plan doğrultusunda hareket ettiğini anlayamayanlar arasındayım.

 

Kazanan her zaman haklıdır anlayışı çerçevesinde bu gerçekleri atlamayalım. Ama sonuçta beş puanlık bir psikolojik avantaj sağlayan bu takımı ve hocasını bir kez daha kutlamayı da unutmayalım.

Psikolojik baskı

 Süper lig mücadelesinde kimsenin aklından geçirmediği, hiç beklenmedik bir durum ortaya çıktı. Hukukta ‘force majeur’ yani ‘mücbir sebep’ adı verilen, kısaca normal şartların, hayatın doğal akışının dışında bir gelişme olması durumu.

Şöyle ki; İlk yarıyı lider bitiren, oynadığı futbolla büyük beğeni toplayan ve şampiyonluk için Fenerbahçe’den ‘bir tık’ ötede gösterilen Beşiktaş, bu beklenmedik sebep yani kar yağışı yüzünden henüz ikinci yarıya başlayamadı. Siyah beyazlı takım 17. hafta sonunda aldığı puanda takıldı kaldı. İki maç eksiği ile Fenerbahçe’nin beş puan gerisine düştü. Hem de bu maçlardan biri Trabzonspor deplasmanı. Rakibi Fenerbahçe ise puanları toplamaya devam ediyor. Mücbir sebep yüzünden meydana gelen bu beş puanlık fark, normal şartlarda işine bakan, maçlarını kazanan, takım oyunu oynayan Beşiktaş’ta ister istemez bir psikolojik baskı yaratacak. Sadece psikolojik olmakla kalsa bir derece. Kupa programı yoğunluğu dolayısıyla erteleme maçlarına uygun takvim bulmak da kolay değil. Maçlar üst üste gelecek. Dolayısıyla Şenol Güneş hocanın; takımını çalıştırmak, oyuncularını motive etmek, maç analizi yapmak vs gibi gündelik çalışmalarına şimdi bir de bu beklenmedik hava muhalefeti etkisini en aza indirme gayreti eklendi, işi kolay değil.

 

* Bu hafta köşemizde ünlü spor adamı ve müzisyen Orkun Yazgan'ı konuk ediyoruz. Galatasaray Lisesi ve ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü mezunu olan Yazgan, NTV'de başladığı televizyon haberciliği kariyerine ATV'de devam etti. Ardından CNN TÜRK'e geçerek hafta içi sabah yayınlanan Yeni Gün adlı programı Ece Üner ile birlikte hazırlayıp sundu. 2009-2014 yılları arasında Fenerbahçe Profesyonel Futbol Takımı'nın medya sorumlusu olarak görev aldı. Günümüzde Saran Grup İletişim Direktörlüğü görevini sürdürmesinin yanı sıra, Radyospor'da yayınlanan "Başka Futbol Yok" isimli programın yapımcılığını üstlendi.  Aynı zamanda bir müzisyen olan Orkun Yazgan, 2000 yılında İsveç'in başkenti Stockholm'de yapılan Eurovision Şarkı Yarışması'nda "Yorgunum Anla" adlı parçayla Türkiye'yi Grup SOS (Sühan Ayhan-Orkun Yazgan-Selim Öncel)'un bir üyesi olarak Pınar Ayhan ile birlikte temsil etmişti.