Bu söylemler Türk Yahudileri için neden tehlikeli?

Mois GABAY Köşe Yazısı
6 Ocak 2016 Çarşamba

2014   yılının temmuz ayıydı. İsrail’in Hamas tarafından açılan tüneller ve füze rampalarını imha etme amacı ile başlattığı kara operasyonu esnasında değerli devlet büyüğümüz İsrailli bir milletvekilinin sözlerine gönderme yaparak “İsrail zihniyetinin Hitler’in zihniyetinden ne farkı var?” açıklamasında bulunmuştu. Genellikle kriz dönemlerinde Türk Yahudileri üzerine yapıcı söylemleri ile infial yaratılmasını engelleyen hükümet kanadından bu sözleri işitmek her Türk Yahudi’si gibi beni de endişelendirmişti. Nitekim bu açıklama ile aynı dönemde Yıldız Tilbe’nin “Allah Hitler’den razı olsun” tweet’i ve ardından sosyal medyada da patlayan Hitler hayranlığı ile ateşlenen antisemitizm hepimize korku dolu günler yaşatmıştı. Tam bu yaşananları unutmaya çalıştığımız günlerde, bu kez 27 Ocak günü altı milyon dindaşımızı ilk defa Ankara’da resmi bir törenle anmak üzere toplandığımız akşamda farklı bir devlet büyüğümüzün İsrail-Filistin çatışmasına değinip o dönemki politik konjonktürden örnekler vermesi bu kez hem bizleri şaşırtmış ve üzmüş, hem de bu konuda toplumdaki bilgi eksikliği ve ön yargıları hatırlatmıştı. Geçtiğimiz hafta bu kez bambaşka bir konunun açıklaması esnasında olumsuz örnek olarak verilen ‘Hitler Almanya’sı referansı ise geniş çevrelerde tepki uyandırdı. Peki, sizce toplumumuzdaki Holokost eğitim seviyesi bu konuları doğru anlamaya ne kadar hazır?

Türk Yahudileri için yeni bir dönemin sinyalleri iki ülke arasındaki olumlu açıklamalarla veriledursun, Yahudi toplumu istese de istemese de 16 bin kişilik nüfusu ile her daim gündemde kalmaya devam ediyor. Amacı sadece Türk Musevilerini doğru tanıtmak olan Türk Yahudi Cemaati facebook sayfasındaki bir ‘Yeni yıl’ mesajının bile yüzlerce yorum alması bunun en basit göstergesi değil mi? Toplumumuzdaki önyargıların ve Yahudilik konusundaki bilgisizliğin boyutunu anlamak için Türk Musevi Cemaati’nin sosyal medya hesaplarına göz atmak yetiyor. Hal böyle olunca, sokaktaki vatandaştan en üst kademeye kadar özellikle ‘Hitler Almanya’sı ile ilgili bir konuyu hem Yahudileri incitmemesi hem de önyargıya açık toplumumuzu yönlendirmemesi açısından olumlu veya olumsuz hiçbir benzetme veya referansta kullanmamak gerekir. Nitekim Türkiye’de en çok satanlar listesinin başında gelen Hitler’in ‘Kavgam’ kitabının tekrardan basımının telif haklarının bitimi ile önünün açılması zaten yüksek olan antisemitizmin bu yayınlar ile tetiklenmesi anlamına da geliyor. Ne derin bir okuma kültürü ve ne de yeterli Holokost eğitimi olan ülkemizde ‘Kavgam-Siyon Protokolleri’ gibi antisemit başyapıt eserlerin satışının serbest kalması, okyanusta bir damla misali yapılmaya çalışılan tanıtım çalışmalarının daha başlamadan önünü kapamaktır. Bunun yanında resmi açıklamalarda her ne kadar iyi niyetle olsa da “Holokost, antisemitizm ve İslamofobi’yi” aynı denklemde açıklamak 6 milyon Yahudi’nin sistemsel bir şekilde öldürüldüğü insanlık suçlarının en ağırının anlamını da hafifletmektedir. Bir yandan iki ülke arasında iyileşme yolunda giden ilişkiler umut verirken, toplumun tabanına iyice yayılmış antisemit düşünceler geleceğe yönelik endişelerimizi güçlendiriyor. Bir tarafta Holokost eğitiminin genelleşmesi için mücadelemiz,  sosyal medya aracılığı ile daha görünür olma çabamız, yakın bir zamanda daha kapsamlı olarak açılması planlanan müzemiz, farklı üniversitelerde gençlerimizin gayretiyle devam eden yaşayan kütüphanelerdeki ‘Yahudi kitaplarımız’ ve daha sayamadığım niceleri diğer tarafta ise kimi medyanın çabası ve akıl almaz komplo teorileriyle süslenen nefret söylemleri.  Bütün bu sebeplerden ötürü Türkiye’de diğer ülkelerden farklı olarak ‘Hitler- Nazi Almanya’sı hakkında fikir beyan ederken çok daha dikkatli olmak gerekir. Yahudi düşmanlığının bir çeşidi olan Hitler hayranlığı bazı kesimlerin tabanından kazınmadığı sürece haklı endişe devam edecektir. Tüm dünyada gittikçe artan muhafazakâr kanatların üstüne basa basa ‘Yahudi nefretini’ kınayan açıklamalarında ve eğitim sistemlerinde olduğu gibi bu konudaki en doğru tutum vakit kaybetmeden Holokost müfredatının saf kötülük ile yüzleşmek için küçük yaşlardan itibaren öğretilmesidir. Eğer Holokost eğitimini ciddiye alarak çocuklarımıza verebilirsek, zehirli düşüncelerden arınmış ve dünya tarihini bilen nesiller olarak nefret kültüründen uzak sağlam bir gelecek inşa edebiliriz.