Jetsons / Jetgiller Ailesi

Sami AJİ Köşe Yazısı 0 yorum
2 Aralık 2015 Çarşamba

Fotoğrafı görür görmez, bir TV dizisi haline gelen bu çizgi filmi hatırladığınızdan eminim. İlk gösterime giriş tarihi 1962. TV’lere veda ettiği tarih ise 1987. Yani tam 25 sene ekranda durmayı becermiş nadir eserlerden biri.

Genç okuyucularım için (eğer var ise) hemen bir not düşeyim: Süper sempatik bir aile. Başta ulaşım ve iletişim olmak üzere, her türlü sorunun çözülmüş olduğu bir asırda yaşıyorlar. O kadar ki günlük çalışma süresi iki saate inmiş.

Aradan 50 sene geçti.

Trafik sorunları İstanbul başta olmak üzere tüm dünyanın metropollerini sarmaya başlayınca, hep bu çizgi filmi anımsarım. Keşke altımızda istediğimiz anda havalanan bir araba olsaydı. Keşke o arabayı aynen Jetgillerin yaptığı gibi işyerimizin veya evimizin içine sokabilseydik. Köprü trafiği akla bile gelmeyecek, korkunç tıkanıklıklar, bir veya bir buçuk kilometrelik bir yolun bazen bir saatten fazla sürebilme kâbusu yaşanmayacaktı.

Yine hatırlayacaksınız, yıllardan beri, sadece uygun kalkış ve iniş alanlarına sahip yörelerde, kanatları belli bir süre sonra açıldıktan sonra uçabilen, inişe geçtikten yine bir süre sonra kanatları katlanan araçlar bilhassa ABD’de kullanılmaktaydı. Bu modeller gittikçe geliştirilerek yaygınlaşıyor. Ancak esas sorun olan şehir içi trafiğini çözmeye yeterli değil.

Diğer bir deyimle yeni bir bakış açısı, yeni bir ilim ve buna bağlı yeni bir teknoloji yaratılmalıydı. Ve yaratıldı. Adı, ‘Urban Aeronautics’ (şehir içi havayolu ulaşım sistemleri).

Lafı fazla uzatmayalım; 50 sene evvel masal veya hayal ürünü nitelediğimiz bu otomobil hazır ve piyasaya sürülmesi tabiri yerinde ise an meselesi (imiş).

Daha da ilginci, bu araç aynı anda birçok ülkede çeşitli şekilde geliştirilmeye çalışılıyor. Bazı yerlerde sürücü testleri başlamış hatta ön siparişler alınmış.

Ülkemizden örnek vererek başlayayım. İstanbul Gelişim Üniversitesi, Kore ve Japon üniversiteleri ile işbirliği yaparak, elektrikli bir arabayı bitirmiş gibi. Ama bu projenin ikinci safhası bu vasıtayı, dikine havalanıp, kanatlara gerek duymadan uçabilen otomobil haline getirmeyi kapsıyor. Mühendislik Fakültesi Dekanı Sn. İlhami Çolak, hedeflerinin İstanbul trafiğinin çözümüne yönelik olduğunu belirterek kısa sürede neticeye ulaşacaklarından emin görünüyor.

İsrail’de birçok modeller üzerinde çalışmakla birlikte, ağırlık ‘airmule’ (hava katırı) diye adlandırılan bir vasıtaya verilmiş. Bu araç bilhassa askeri ihtiyaçlar için tasarlanmış. Helikopterlerin inemeyeceği alanlara ulaşmak, herhangi bir sebeple daraltılmış veya engellenmiş sokaklara girmek, helikopter pisti olmayan binalarda zor durumda kalmış kişilere ulaşmak gibi özelliklere sahip. Ve tabiatıyla manevra kabiliyeti de çok yüksek. İki adet deneme aracı hazır, çeşitli ülkelerde gösteri uçuşları yapılıyor. Ancak piyasaya yaygın şekilde sürülmesi 2020 yılını bulabilecek.

Hindistan, bugün kullandığımız arabaların modellerine neredeyse hiç dokunmadan uçurmaya çalışıyor. İlk denemeler yapıldı bile; bazı çarpıcı gösterilerle kamuoylarına tanıtıldı. Onlar da 2017 yılında piyasaya çıkacakmış.

Japonya, ABD, Fransa’da da aynı yönde çalışmalar yoğun bir şekilde yürütülüyor.

Özetle her ülke mühendisleri ve araştırmacıları kendi ülkelerinde öne çıkan ihtiyaçlara veya gelecekte hayal ettikleri yaşam tarzlarına göre uçan otomobiller yaratmaya çalışıyorlar.

Dolayısıyla, birkaç sene sonra yaşam tarzlarımızı değiştirmeye başlayacağız.

Her şeyden evvel hava kirliliği diye bir şey olmayacak. Çünkü araçlar sadece elektrik enerjisi ile çalışacaklar.

Mimarlarımız daha yüksek binalar tasarlayarak, arabamızı park etmek için apartmanımızın içinde yeni alanlar yaratacaklar. Dolayısıyla hareket kabiliyetimiz katlanarak artacak. Araba kelimenin tam anlamıyla elimizin altında bulunacağından, trafik diye bir sorun da kalmayacağına göre, çok rahat ve çok daha dakik bir şekilde faaliyetlerimizi planlayabileceğiz.

Fakat en önemli değişiklik, siyasi, sosyal ve kültürel anlamda görülecek. Uçan arabalar herkesin ulaşacağı bir fiyata erişince sınırların bir anlamı kalmayacak. Dolayısıyla uluslararası çapta yepyeni mülkiyet, yerleşim, yaşam ve sonuçta çok daha gelişmiş ‘etik davranış’ kurallarının yaratılması gerekecek.  

Ne gibi kurallar mı diyorsunuz? Artık onların tespit ve tanzimini sizin hayal gücünüze bırakıyorum.

50 sene evvel, William Hanna ve Joseph Barbara1 200 sene sonraki hayatı tasarlamışsa, Jules Verne2 19. asrın sonlarında ‘aeromobile’ diye adlandırdığı bir aracı çizip romanlarına konu etmişse, sizler de en fazla on yıl sonrasına kendinizi hazırlayabilirsiniz.

 

1 William Hanna (1910-2001) ve Joseph Barbera (1911-2006): Başta ‘Tom and Jerry’ olmak üzere, Jetsons, Flintstones (Taş Devri) gibi çok ünlü çizgi filmlerin yaratıcılardırlar. 

2 Jules Verne (1828-1905): Bilhassa kurgu bilim romanları ile ünlü, şair ve tiyatro eserleri yazarı.    

 

1 Yorum