Netanyahu’nun amacı ne?

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, Holokost’un asıl fikir babasının Hitler’e “Yahudileri öldürün” önerisini getirdiği iddia edilen Kudüs Müftüsü’nün olduğunu söylemesi kaygı vericidir. Antisemit revizyonistlere kapı açmaktır. Holokost’u asla unutmamak, gerçek ayarlarıyla da asla oynamamak gerek.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
28 Ekim 2015 Çarşamba

Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük katillerinden Adolf Eichmann 1960 yılında Mossad tarafından Buenos Aires’te yakalandıktan sonra Kudüs’e getirilmiş ve orada iki yıl süren yargılamasının ardından Mayıs 1962’de idam edilmişti. Bunu herkes bilir de, bu olayla birlikte, İsrail-Almanya arasındaki ilişkilerin ilginç boyutları ise hep gözden kaçmıştır nedense.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Alman hükümetlerinde haliyle Nazi sempatizanları ve artıkları hep var olmuştu. 1960 yılının Bonn hükümetinin başı Konrad Adenauer’ın, Nazi geçmişi olmamasına rağmen hükümetindeki kimi yetkililerin geçmişlerinin Eichmann’ın yargılaması esnasında ortaya çıkmasından endişe ettiği ve bu yöndeki sıkıntısını da İsrail’e özel bir heyet göndererek dönemin başbakanı David Ben Gurion’a ilettiği ileri sürülür. Zira zaman, Soğuk Savaş zamanıdır ve Adenauer komünist sisteme karşı Batılı dostların desteğine ihtiyacı vardır.

Dava biter ama her şey Adenauer’ın istediği şekilde sona erer. Zira İsrail’in olasılıkla tercih ettiği üzere yeni Almanya bu davadan hiç bir şekilde zararlı çıkmaz.

Eichmann’ın asılmasından bir hafta sonra Adenauer’ın, İsrail Savunma Bakanı Şimon Peres’i arayarak davanın olağanüstü iyi bittiğini ilettiği ve Ben Gurion’a teşekkürlerini iletmesini istediğini de ileri sürer kimi tarih kaynakları. Bu konuşmadan üç ay sonra ise Almanya, İsrail’e 240 milyon Marklık askeri yardımı onaylar. Bu yardımın davanın ertesine gelmiş olması tesadüf olabilirdi ama başka bir ‘okuma’ yapılabildiği takdirde iki ülke arasındaki ilişkilerin karşılıklı çıkarlar üzerinden ilerlemiş olabileceği de görülebilirdi pekala da.

Lakin bilinen bir gerçek varsa, o da İsrail’in Almanya ile o günlerden bugünlere kadar hep iyi ilişkiler içinde olduğudur. Almanya’nın, Yahudilere karşı işlediği büyük insanlık suçunun ağırlığı altında İsrail’e hep destek verdiği biliniyor. Almanya’nın Holokost nedeniyle İsrail ile yaptığı ‘telafi anlaşması’na göre bugüne kadar İsrail Devleti ile binlerce Holokost kurtulanına resmi olmayan rakamlara göre 25 milyar Euro’yu hibe ettiği ileri sürülür. Bu yardımın İsrail’in altyapısının kurulmasında büyük rol oynadığı da savlanır.

İsrail toplumunun Almanya ve Almanlara Nazi geçmişleri nedeniyle hep bir kuşku içinde bakmalarına karşın, Almanya’nın bugün İsrail’in en büyük destekçisi ve ABD’den sonra en büyük ticari ortağı olduğunu belirtmekte de fayda var.

Bütün bu tarihi gerçekler bir yana, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun geçtiğimiz hafta Almanya ziyareti öncesi, Holokost’ta Nazilerin sorumluluğu üzerine yaptığı çok tartışmalı konuşmasının, tarihi gerçekleri çarpıtma gerekçesiyle bir hayli eleştiri alması da Almanya-İsrail ilişkilerinde önemli bir evreyi gösteriyordu.

‘Bibi’; kimi sağcı tarihçilerin açıkça olmasa da dile getirdikleri, Nazilere, “Yahudileri yakın” önerisini getiren dönemin Kudüs Baş Müftüsü Hacı Emin El Hüseyni’nin, Holokost’un fikir babası olduğuna dair yorumlarına konuşmasında yer verince yer yerinden oynadı. Netanyahu diğer bir deyişle Holokost’u Filistinlilere yüklemiş oluyordu. Ona göre Hitler Yahudileri sadece sınır dışı etmeyi düşünmüş ama Müftü’nün önerisiyle bunu büyük soykırıma dönüştürmüştü.

Holokost meselesinde, travmatik ortak hafızanın tesiriyle Yahudilerin ne kadar hassas, kırılgan ve aşırı tepkili olduğunu biliriz. Bu nedenle antisemit çevrelerin Holokost konusunda kimi zaman dile getirdikleri revizyonist fikirlerine, tarihi çarpıtma girişimlerine ve hatta Holokost inkârına karşı her daim büyük tepki verirler. Bu nedenle Holokost’un asıl fikir babasının Hitler ve katil takımının olmadığını ileri süren bir İsrail Başbakanı karşısında şaşırmamaları ve kızmamaları ellerinde değil, netice olarak. Zira Holokost tarihçileri Bibi’nin söylediklerinin kesinlikle doğru olmadığını, Yahudilerin Naziler tarafından topluca katledilmelerinin, Kudüs Baş Müftüsünün Hitler’e iddia edilen öneriyi yaptıkları toplantıdan beş ay önce başladığını belirtiyorlar. Bu görüşmeden iki ay önce, sadece Babi Yar’da 34 bin Yahudi’nin topluca katledildiğini de söylüyorlar. Ayrıca Yahudileri kitlesel halde öldürmek için tasarlanan ‘gaz vagonları’nın bu toplantıdan önce kullanılmaya başlandığını da ileri sürüyorlar. Dolayısıyla Yahudileri öldürme fikri Hitler ve Nazilerden başka birilerine ait olamazdı.

Emin El Hüseyni’nin gelmiş geçmiş en azılı antisemit bir Müslüman lider olduğunu tarih zaten yazar. Hitler’i Holokost konusunda desteklediğini de söyler.1944’te radyoda yaptığı bir konuşmada Filistinlilere Yahudileri görüldüğü yerde vurmaları fetvası verdiği de tarihi belgelerde mevcut. Lakin bütün bunlar Holokost’un fikir babasının Hitler ve arkadaşları olduğu fikrini değiştirmiyor.

İsrail-Almanya ilişkilerinin Bibi’nin bu revizyonist tarih okumasıyla daha iyiye gidecek hali yok. Zira Almanya Başbakanı Merkel, bu yeni okuma ile ilgili yaptığı yorumda, “Nazilerin bu konudaki sorumluluklarının bilincindeyiz. Tarih algımızı değiştirmek için bir neden görmüyoruz” diyerek Bibi’nin muhtemel tarih çarpıtmasına destek vermemiş oldu. Çok da doğru yapmış oldu.

O halde Netanyahu neden bu algı değişikliğine ihtiyaç duymuştur? Eğer Holokost’un baş sorumluluğunu Filistinlilere atarak günümüz için stratejik bir manevra yaptığını düşünüyorsa büyük bir yanlış yapmıştır. Zira söyledikleri bilinen ve belgelenen tarihle bağdaşmamakta.

Holokost, dünya tarihinde eşi görülmemiş bir insanlık trajedisidir. Bu nedenle bu trajedinin ana unsurunun ayarlarıyla oynamak, en azından Holokost’u unutmak kadar elem verici olmalı. Bu oynama, antisemitlerin yeni revizyonist ve yıkıcı okumalarına da neden olabilecek kadar da kaygı verici olsa gerek…

Holokost’u asla unutmamak,

Gerçek ayarlarıyla da asla oynamamak gerek…