Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun

Alber NASİ Köşe Yazısı 0 yorum
21 Ekim 2015 Çarşamba

Türkiye’de 7 Haziran’da yapılan seçimlerde, parlamentoya giren partilerin aralarında bir uzlaşma sağlayarak koalisyon oluşturamamaları sonucu, on gün sonra yeniden yeni bir seçime gidiliyor. Cumhuriyet’in kuruluş günü olan 29 Ekim’den sadece üç gün sonra gerçekleşecek seçimlerde kimin kazanacağı veya sonucun ne olacağı bir önceki seçim kadar merak konusu değil.

Aslında 7 Haziran’daki sonuçların bir benzerinin olacağı hemen hemen kesin. Ancak bu sefer parlamentoya giren partiler olası koalisyon senaryolarına eskisi kadar mesafeli duramayacak. Uzlaşmazlık hali halk tarafından olumlu karşılanmadığı gibi Türkiye için de pek iyi sonuçlar getirmiyor.

Seçimler öncesinde Ortadoğu’da ziyadesiyle ürkütücü bir sessizlik vardı. Özellikle Batı dünyasından IŞİD’e karşı bir sessizlik sürerken, 7 Haziran seçimleri öncesinde,  Suriyelilerin canlarını kaybetme pahasına Avrupa’ya kaçışıyla patlak veren göçmen krizi, Rusya’nın Suriye’ye yerleşmesi ve Esad karşıtı olduğunu bildiği herkesi pek de sistematik olmayan bir tarzda yok etmeye girişmesi, İsrail’de ise Filistinlilerin yoldan geçen İsraillileri ayırt etmeksizin bıçaklayarak İsrail güvenlik güçlerinin kendilerini öldürmeye mecbur etmeleri gibi konular henüz oluşmamıştı. Konu Rusya olunca, NATO’nun sonradan yine unutsa dahi Türkiye’nin NATO üyesi bir müttefiki olduğunu hatırlaması da henüz görünürde değildi. Türkiye’nin NATO üyeliği ciddi bir şekilde eleştiriliyordu o zamanlar. Bu arada Rusya’nın saldırılandan dolayı Suriye’den kaçan IŞİD ve Esad muhaliflerinin nereye sığınacağını merak etmemek elde değil. IŞİD’e giden cihatçı yolu artık tersine mi işliyor?  Artık Ortadoğu 7 Haziran öncesinden çok daha sıcak ve çok daha tehlikeli. Gerçi 7 Haziran’da Türkiye’de uzun soluklu bir hükümet kurulmuş olsaydı da bütün bunlar olacaktı, büyük ihtimal. Ama Türkiye daha hazırlıklı, daha donanımlı, daha sağlam durabilirdi olaylar karşısında belki de.

Gelinen noktada Ortadoğu’nun yakıcı sıcaklığının yanı sıra, anlaşılmaz ve daha önce karşılaşılmamış ekonomik sorunlar da dünyayı ve özellikle gelişmekte olan ülkeleri tehdit ediyor. ABD Merkez Bankası faiz arttırmakta istekli mi, değil mi, kimse bilmiyor. ABD bu gelgitleri yaşarken, AB ise daha fazla para basma telaşında. Önümüzdeki bir sene boyunca toplam 1 trilyon Euro piyasalara  pompalanacak. Peki ama bunca para nerelere gidecek? Yunanistan’ı kurtarmaya mı? Yoksa diğer afişe edilmeyen kepazelikleri örtmeye mi? Parasal genişlemenin artması da kuvvetle muhtemel.

Öte yandan, çok yakında Yunanistan benzeri bir büyük sorun sırf spekülatif amaçlarla gündeme gelirse hiç de şaşırtıcı olmaz. Zira Euro, rekabetçi olabilmek için günümüz dünyasında daha değersiz olmak zorunda. Üretilen hizmet ve ürünlerde büyük indirime gidilmesi deflasyondur ki bu hiç de arzu edilen bir durum değil. Oysa para birimi değersizleşirse, dezenflasyonist ortamda tehlike arz etmez. Halk bir miktar fakirleştirilir ama zaten aynı hizmeti aynı fiyatı aldıktan sonra kimse bunun farkına dahi varmaz.

Dikkatlerden kaçmaması gereken bir seçim yapıldı geçen hafta İsviçre’de. Dünyanın kişi başına düşen gelirinin en yüksek olduğu ülke İsviçre. Göçmen karşıtı görüşleriyle bilinen parti aşırı sağcı parti SVP, yüzde 29,5 oy ile birinci oldu. İsviçre  demografik olarak tam bir mozaik. Yedi şehir, 22 kanton, dört dil. 50 yıldır koalisyonlar tarafından yönetiliyor. Heralde tek başına iktidarı partiler seçmenlerden talep dahi etmiyordur, hayal dahi etmiyorlardır. Bu sonuç İsviçreliler de aşırı sağa mı kayıyor diye okunması mı lazım? Tam da böyle bir çıkarım doğru olmaz çünkü aynı zamanda bir Türk, hem de kadın bir aday Yeşillerden milletvekili oldu.

Atatürk Cumhuriyeti kurarken İsviçre Medeni Hukukunu benimsemişti. Hatta bir adım ileri giderek kadına seçme ve seçilme hakkını da getirmişti. Umarız millet olarak yaptığımız seçimlerle, milletçe bir gün İsviçre halkının vardığı refah ve özgürlük seviyesine ulaşabiliriz...

Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun...

 

1 Yorum