Abdi İpekçi Ormanı’nda yitirilen son çınarlar

Susturulan, işsiz bırakılan ve baskı gören tüm gazeteciler üzerine…

Mois GABAY Köşe Yazısı
9 Eylül 2015 Çarşamba

Türkiye’de işlenen ilk gazeteci suikastı İttihat ve Terakki’nin iktidara gelişi ve II. Meşrutiyet’in hemen ertesinde muhalif gazeteci Hasan Fehmi Bey’in Nisan 1909’da Galata Köprüsü üzerinde öldürülmesi ile gerçekleşmişti. Başyazarı olduğu ‘Serbesti’ gazetesinin eski rejimden para sızdırdığını belgelerle yayınlamasının ardından işlenen cinayet, İttihatçıların haberi olmadan gerçekleşemeyeceği bilindiği için toplumun büyük kesiminden tepki çekmiş ve ucu 31 Mart Vakasına kadar gidecek gerginliğin ilk ateşi yakılmıştı. Aradan geçen 100 yıllık sürede 95 kadar gazeteci ve yazar farklı sebeplerden susturuldu, onlarcası işsiz bırakıldı ve baskıya uğradı. Geçtiğimiz hafta “Basında Güven” sloganı ile tanınmış, Abdi İpekçi’nin mirasını taşıyan, ana akım medyanın köklü gazetelerinden birinin bir süredir devam eden işten çıkarmalarına yenilerini eklemesi geçmişi düşündürdü bana. Çeşitli zaman dilimlerinde Sabahattin Ali, Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Turan Dursun, Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Engin Çeber ve Hrant Dink gibi birçok yazar faili meçhullere karışırken gazetecilik yapmak da sadece “yeni çizgiye” ayak uydurabilenlere özgü bir meslek miydi son tahlilde?

Geçtiğimiz hafta gazetelerin uğramış olduğu baskıdan yola çıkarak “Hitler Almanya’sı 2015” başlığıyla 180 kadar gazeteci, aydının imzaladığı bildiri, muhalif bir gazetenin tüm köşelerini bir günlük “Susmayacağız” başlığı ile boş bırakma eylemi ve Ahmet Altan, Etyen Mahçupyan gibi isimlerin açıklamaları geç kalınmış bir çırpınıştı belki de… Sadece 40 günlük bir sürede 103 internet sitesinin kapatılması, 50 sitede uygulanan sansür, 23 twitter hesabına ulaşımın engellenmesi, bir medya grubuna yapılan baskın, içlerinde 2 İngiliz gazetecinin de olduğu 21 gazeteci hakkında dava açılması ve toplam 20 gazetecinin işine son verilmesi gazetecilik adına aydınlık günler görme temennisini de başka baharlara bıraktı. Özgür basın zaten susturulmuşken, bir haberin veriliş şeklini bahane edip, Hürriyet binasına taşlı sopalı saldırı düzenlemek; gazetecinin bu ülkede güvenliği olmadığını anlatmıyor mu sizlere? Bilgisi, hafızası ve deneyimi olan köşe yazarlarının yerine papağan misali istenenleri söyleyenler geldikçe, kimi gazetelerdeki komplo teorileri de geçmişi yalanlar şekilde basitleşmiş ve yaşananlara bir suçlu arar olmuştu. Bunca emekle hazırlanan gazetemizin, kimselere muhalif olmadan sadece tarafsız olmaya çalıştığı bir ortamda, diğer azınlık gazeteleri gibi Türk Hava Yolları bankosunda sunulduğunu görmek uzak bir hayal mi sizce de? 

 

Göktürk IN Büyükada OUT!

Geçtiğimiz hafta sırası ile bir akşam önce Büyükada’ya ertesi gün de Göktürk’e arkadaşlarımı görmek için gittim. Adalılar plansız turist akınından ve doğanın tahrip edilmesinden yakınadursun, Göktürk’te nerdeyse Büyükada’dan fazla tanıdıkla karşılaşmam durumu özetlemekteydi. Yemek sonrası çarşıda gezinirken hem kitapçı hem de kafe olarak kullanılan bir mekân gözüme çarptı: Read& Rest Coffee. Ne de olsa bu tip mekânlara genelde İstiklal Caddesi’nde rastlardık. Birer kahve içmek oturduğum esnada şaşkınlığım daha arttı. Kapıda bir mezuza, menüde de borekitas sunulmaktaydı. Vakit kaybetmeden mekânın sahibi Karen Burla ile tanıştım. Sizleri bilmem ama kapısında mezuza asılı bir kafe görmek heyecanlandırdı beni. Hep uzaklığından dolayı eleştirdiğim Göktürk’e de bu sefer biraz daha ısındım. Yeni evlenen çiftlerin çoğunluğunun da ilerde hem çocuklarını belli bir çevrede büyütmek hem de daha makul fiyata ev bulabilme ümidi ile neden Göktürk’e yöneldiğini biraz daha anladım. Dileğim ilerde Göktürk’te de bir zamanların Hasköy, Balat’ı gibi daha fazla Musevi esnaf görebilmek…

Ülkece yaşadığımız onca acının, sürüklendiğimiz kara tablonun içinde bir damla kalan umudumla, tüm okurlarımıza yaklaşan yeni yılımız vesilesi ile “Şana Tova” diyorum.” Dualarımız bu vatan için kahramanca savaşan Mehmetçikle olsun, ocağına ateş düşen tüm kederli şehit ailelerine de başsağlığı dileriz. Huzur içinde yaşayacağımız, barış, demokrasi, hukukun hakim olduğu ve çocuklarımızın yarınlarını bu ülkede görebileceğimiz bir yıl temennisiyle…