İlk haber; fillerin hakları

Her gün şehit haberleri gelmeye devam ediyor, döviz rekor üstüne rekor kırıyor. Durum böyle iken, ‘olmadı baştan’ mantığı içinde yinelenecek seçimler, huzursuz ve bıkkın olan halkı ‘ne olacaksa bir an önce olsun’ havasına soktu.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
19 Ağustos 2015 Çarşamba

Yaz tatilimin bir bölümünü bir Yunan adasında geçirdim. Dönüşümde, hafta sonu o muhteşem berraklıktaki sulardan sonra açıkçası Marmara’nın denizine girmeyi pek canım çekmedi.

Sabah yürüyüşümü yaptım ve dinlenirken gözüm NTV’de yayınlanmakta olan ‘Canım Doktor’ programına takıldı. ‘Tatil dönüşü beliren yorgunluklar’ türünden gerçekten bilinmesinde yarar olan bilgileri uzman bir profesör açıklıyordu. Alışılagelmiş formatın dışında, konuk profesörden daha fazla konuşan, ileri yaştaki sunucudan çok izleyiciler dikkatimi çekti. Sıra sıra dizilmişler, kimi uyukluyor, kimi ise nerdeyse ‘bir an önce bitse de gitsek’ der gibi her halleri ile sıkıntılarını ortaya koyuyorlardı.

Yıllarca önce ‘Star’ televizyonunda katıldığım ve Elif Dağdeviren’in sunduğu bir programı anımsadım. Konu azınlık gazeteleri idi ve sonraki yıllarda dostluğum pekişen Hrant Dink de konuk konuşmacılardan biriydi. Dolu salonu görünce böylesi bir tartışmaya gösterilen ilgi beni şaşırtmıştı. Platformda yerlerimizi aldık ve salona giren bir yetkili izleyicilere gerekli talimatı verdi: “Ben elimi kaldırınca hepiniz alkışlayacaksınız!”

Sonradan öğrendim ki, işin kuralı bu imiş. Belli programlar için özellikle gelir düzeyi düşük semtlerden ücret karşılığında minibüs ile profesyonel izleyiciler toplanıp stüdyolara taşınırmış. Son yıllarda pek aşinası olduğumuz ve sıklıkla tekrarlanan seçimler geldi aklıma; taşıma oylar, dağıtılan erzaklar ve benzeri pek çok rivayet. TV ekranları Türkiye genelinin bir yansıması…

Türk Yahudi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh geçen hafta bir tweet’inde şöyle yazdı: “… millet olarak seçimle yarının inşasının yolunu ararken, vakıf seçimlerini yapamamanın anlaşılmazlığı içinde erimek…”

2014 yılında yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimleri, 2015’de milletvekili seçimleri ve Kasımda erken seçim… ‘Seçim aşı mı, deva mı, zehir mi?’ polemiğinin dışında İbrahimzadeh’nin tweet’inin altını doldurmak isteyenler 22 Temmuz 2015 tarihli ‘Vakıf Hayratı’ başlıklı yazımı okuyabilirler.

 Her gün şehit haberleri gelmeye devam ediyor, döviz rekor üstüne rekor kırıyor. Durum böyle iken, ‘olmadı baştan’ mantığı içinde yinelenecek seçimler, huzursuz ve bıkkın olan halkı ‘ne olacaksa bir an önce olsun’ havasına soktu.

Guinness rekorlar kitabına girecek bir sıklıkta sandık başına gidilen ülkemizde azınlık vakıflarının seçimlerinin yapılmasına olanak tanıyacak olan yönetmeliğin ise bunca süredir neden hazırlanamadığı gerçekten anlaşılır değil.

***

Yunanistan’ın tatil beldelerinde 34 plakalı arabalardan geçilmiyordu. Anlaşılan yıllık tatil iznini kullanan pek çok kimse bir yandan kısa süreliğine de olsa gün be gün yaşanan bunaltıcı siyasi atmosferden kurtulmak isterken, diğer yandan da Yunanlıların hizmet anlayışlarının cazibesine kapıldı. Lokantalarda birkaç lisanda yazılı olan yemek menülerinin bir bölümü de Türkçe. 

Ne o 75 liraya lahmacun yenen, locası birkaç bin liraya kapatılan beach’ler, ne de sefadan çok cefaya dönüşen sayfiye yerleri… Sahiller her medeni ülkede olduğu gibi halka açık. Yunanistan’da ‘Denizler özel mülkiyete konu olamaz’  yönündeki uluslararası hukukun temel ilkesine harfiyen uyulmakta. Herkes güler yüzlü, bol bol balık ve meze yenilen lokantalarda fiyatı sorduğunuzda kişi başı 15-20 Euro arası dense de, önünüze gelen hesap bakıyorsunuz 14,70 Euro olabiliyor.

Yunanistan ekonomisi hakkında bir tatil beldesindeki izlenimlerle fikir yürütülemez tabi ki. Ancak sayfiye yerlerine yabancılar kadar yerli halk da rağbet gösteriyor. Kişi başına milli gelirin Türkiye’nin iki katı olan bu ülkede fakir olan devlet, halk hala zengin… Çalışkan bir millet olmadıkları ise su götürmez. Tatil beldelerinde çalışanların önemli bir bölümü yazın dört ay çalışıp kışın dinleniyor. Yunanlı Türklerin yoğun olduğu İskeçe’de ise sıcaklığın da etkisi ile tüm dükkânlar saat 15.00’de kapanıyor, yaşam duruyor.

Gece odamda televizyonu açtım. Saat 20.00’de Fransa TV 5’ten haberleri izliyorum. İlk haber, sirklerde eğlence unsuru olarak 145 yıldır sahneye çıkarılan fillerin bundan böyle doğal ortamlarından koparılarak gösterilerde kullanılmalarının yasaklanmış olması. Hayvan severlerin tepkisi, sirklerde uygulanan psikolojik ve fiziksel baskıdan en çok zarar gören filler hakkında alınan kararı olumlu bir adım olarak, ancak zalimliğin sona erdirilmesi açısından yetersiz görmeleriydi.

Töre cinayetlerinin, trafik kazalarının haber değeri dahi taşımadığı, maden kazalarında ve terörde yüzlerce canın yitirildiği ülkemizde de fillerin haklarını koruyan tedbirlerin haberlerde ilk sırayı alacağı günleri torunlarımız görebilecek mi acaba?