Tarihin karanlık sayfalarından özür dileyen bir İspanya’ya: İspanyol pasaportu ne işe yarar?

Ana akım medyada bir süredir İspanya’nın Sefarad vatandaşlarına tanıdığı “pasaport hakkı” referans gösterilerek cemaatin yoğun göç verdiği şeklinde haberler yansıtılıyor. Bazılarını masum bulmadığım, bilgi eksikliği ile yansıtılan bu yazıların içinde “Yahudiler gidiyor” demeye çalışılsa da, İspanya’nın bu kanunu neden yürürlüğe koyduğu ve “Peki biz kendi Yahudilerimize eşit vatandaş olabilmeleri için ne haklar tanıyoruz?” sorusu ise ıskalanıyor.

Mois GABAY Köşe Yazısı
8 Temmuz 2015 Çarşamba

Ana akım medyada bir süredir İspanya’nın Sefarad vatandaşlarına tanıdığı “pasaport hakkı” referans gösterilerek cemaatin yoğun göç verdiği şeklinde haberler yansıtılıyor. Bazılarını masum bulmadığım, bilgi eksikliği ile yansıtılan bu yazıların içinde “Yahudiler gidiyor” demeye çalışılsa da, İspanya’nın bu kanunu neden yürürlüğe koyduğu ve “Peki biz kendi Yahudilerimize eşit vatandaş olabilmeleri için ne haklar tanıyoruz?” sorusu ise ıskalanıyor.

Yahudi, Müslüman ve Mağribi katkıları ile harmanlanmış bir Akdeniz mozaiği İspanya. Çoğumuzun aklına İspanya dendiğinde boğa güreşi, Flamenko dansları, tapazlar, birbirinden lezzetli ve ucuz içkiler gelir. Peki ya, kızgın kerpetenler, çivili sandalyeler, büyük huniler, parmakları sıkıştıran mengeneler, ölüm askıları? Tüm dünyayı her geçen gün tehdit eden azılı terör örgütünden değil, 1483 yılında Kastilya Kraliçesi I. Isabella’nın ısrarı üzerine yürürlüğe konan ve 200 bine yakın Yahudi’yi göç etmeye zorlayan İspanyol engizisyonundan söz ediyorum. Ekim ayında yürürlüğe girecek kanun ile İspanyol Hükümeti ülkelerinin sanatına, bilimine, ticaretine büyük katkılar yapmış Yahudileri unutmayarak şartlı bir özür dilemiş olacak. İspanya tabii ki kara kaşımıza gözümüze saf bir özür dilemek için değil, başvuru için temel aldığı iki ayrı sınav sistemiyle, bir anlamda kendisine katkı yapabilecek Sefaradlara bu vatandaşlığı verecek. Yürürlüğe girecek kanun ile talep yapabilmek için belirli bir dil seviyesini sınavla kanıtlamış olmak ve genel kültür testinden de geçmiş olmak şartı öngörülüyor. Öte yandan, başvuru için gerekecek avukat masrafları, uzun prosedürler ve belli bir yaşın üstündeki Sefaradlara ‘Ladino’ dilini korumuş olmalarına rağmen ‘İspanyolca yeterlilik’ sınavı yapmak zaten ilk baştan bir kitlenin bu haktan mahrum edildiğini gösteriyor. Cemaat Başkanı İshak İbrahimzadeh’nin de Edirne iftarında altını çizdiği gibi ‘Türkiye renklerini kaybediyor’ savından yola çıkarak, diğer faktörleri göz ardı eden bir haber yapmaya çalışmak geleceğimizi beraber inşaa etme yolunda katkı getirmemektedir. Şüphesiz bu şartları yerine getirebilen bir kitle, çoğu Müslüman Türk vatandaşı gibi vize aracı şirketlerinin önünde sabahları sıra olup her seferinde bir sürü evrakla başvurmak yerine bu pasaporta da sahip olmayı isteyeceklerdir. Öte yandan Schengen ülkelerine vizesiz girip çıkabilmenin verebileceği eğitim, sağlık gibi haklar düşünüldüğünde sebep daha da iyi anlaşılabilir. Bugün konuşmamız gereken konu, Yahudiler gidiyor anlayışıyla çözümü yurt dışında aramak değil, bu topraklarda her türlü azınlığa karşı ayrımcılıkla nasıl mücadele etmemiz olmalıdır. Canım ülkemde halen kendini bilmez bir vatandaş sosyal medya hesabından TC kanunlarına göre Yahudi öldürmenin suç sayılmamasını’ talep ediyorsa, hoşgörünün sembolü Osmanlı’nın ilk başkenti Bursa’da ‘Holokost’un ne denli hassas bir konu olduğunu kavrayamamış bir şirket ve katılımcıları sözde ‘oyun’ adı altında soykırım kurbanlarının kıyafetleri ve ‘Sabun olduk’ pankartı ile fotoğraf çektirebiliyorsa aidiyet anlayışımızı üzülerek sorgulamak ve yarınlarımızı farklı planlamak zorunda kalabiliriz. Kimi medyanın canla başla gündemde tutmaya çalıştığı Yahudi karşıtı söylem ve provakasyonlara rağmen, birbirimizi daha sıklıkla tanımak, gerek Edirne, İstanbul’da gerekse de Anadolu’nun farklı kentlerinde iftar coşkusunu paylaşmak bir gün başarabilmek için doğru yol olabilir. Nitekim bu yıl yine farklı sinagoglarımız düzenledikleri iftar yemekleri ile kapılarını açmış, sevgi ve kardeşlik yolunda adım atmışlardır. Avrupa hükümetleri antisemitizm ile ilgili sürekli toplantılar düzenleyip,vatandaşını bilgilendirirken, gelin biz de ‘Renklerimizi kaybediyoruz’ demek yerine hepimizin eşit vatandaş olarak temsil edileceği bir anlayışı beraberce yaratalım. Birileri farklı tercihlere, kendileri gibi olmayanlara şiddeti reva gördükçe gelin hep birlikte ‘Bizler buradayız’ diye haykıralım!