Birleşmiş Milletler’de Siyonizm Tartışmaları

Siyonizm’in ırkçılık olduğuna dair bu karar tasarısına 72 ülke evet oyu vermiş, 35 ülke hayır oyu verirken, 32 ülke ise çekimser kalmıştı. Evet oyu verenler arasında Türkiye dahil birçok Müslüman ülke, Arnavutluk, Brezilya, Bulgaristan, Çin, Kıbrıs Rum Kesimi, Küba, Çekoslovakya, Macaristan, Meksika, Portekiz ve Sovyetler Birliği vardı. Öbür taraftan Avrupa ülkelerinin çoğu hayır oyu vermiş, ayrıca Avustralya ve ABD de tasarıya karşı çıkmışlardı.

Umut UZER Köşe Yazısı 0 yorum
25 Haziran 2015 Perşembe

10 Kasım 1975 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Siyonizm’in bir çeşit “ırkçılık ve ırki ayrımcılık” olduğuna dair 3379 sayılı kararı kabul etti. Aslında 1960’lı ve 1970’li yıllarda Sovyetler Birliği tarafından desteklenen anti-Siyonizm ve İsrail karşıtlığı, Üçüncü Dünya ülkelerinin Filistin davasını benimsemeleri ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Filistinlilerin tek ve meşru temsilcisi olarak kabul edilmesiyle hız kazanmıştı. Siyonizm bu dönemde, çeşitli uluslararası toplantılarda, Güney Afrika’da uygulanan ırk ayrımcılığı politikası olan apartheid, sömürgecilik ve emperyalizm ile özdeşleştirilmişti.

FKÖ’nün Arap Birliği ve İslam Konferansı Örgütü gibi uluslararası örgütlerdeki temsili özellikle 1974 yılında BM’ye gözlemci olarak girmesiyle taçlanmıştı. FKÖ lideri Yaser Arafat BM Genel Kuruluna ‘Filistin devriminin lideri’ olarak takdim edilmiş,  Arafat, belinde içi boş bir tabanca kılıfının bulunduğu askeri üniformasıyla burada yaptığı konuşmada bir elinde zeytin dalı, öbür elinde ise özgürlük savaşçısının silahını tuttuğunu söylemişti.

Filistin davasını kullanarak öncelikle İsrail’i BM’den ihraç yolunu deneyen Sovyetler Birliği ve Arap ülkeleri bu konuda başarılı olamayınca, 3379 sayılı kararı çıkarmaya çalışmışlar ve bunda da başarılı olmuşlardı.

Siyonizm’in ırkçılık olduğuna dair bu karar tasarısına 72 ülke evet oyu vermiş, 35 ülke hayır oyu verirken, 32 ülke ise çekimser kalmıştı. Evet oyu verenler arasında Türkiye dahil birçok Müslüman ülke, Arnavutluk, Brezilya, Bulgaristan, Çin, Kıbrıs Rum Kesimi, Küba, Çekoslovakya, Macaristan, Meksika, Portekiz ve Sovyetler Birliği vardı. Öbür taraftan Avrupa ülkelerinin çoğu hayır oyu vermiş, ayrıca Avustralya ve ABD de tasarıya karşı çıkmışlardı.  

Amerika’nın o zamanki BM Büyükelçisi Daniel Patrick Moynihan bu tasarıyla şiddetle mücadele etmiş, Sovyetlerin ve Batı tipi demokratik sisteme karşı olan ülkelerin bu tasarı ile Amerika’ya saldırdıklarını söylemişti. Aslında İsrail’e veya Yahudilere özel bir sempatisi olmayan bu İrlanda kökenli Katolik Amerikalı Büyükelçi, gençliğinde tersanede çalışmış fakir bir kökenden gelmekteydi. Bu mütevazı geçmişine rağmen İngiltere’deki eğitimi esnasında şık giyinmeye merak salmış, daha sonra Harvard Üniversitesinde profesör olmuştu. ‘Diplomatik olmayan diplomat’ veya ‘savaşçı diplomat’ olarak tanımlanan Moynihan Amerika’da liberal meselelerinin en önde gelen savunucusu olmuştu.

BM’de yaptığı konuşmasında bu tasarıyı asla kabul etmeyeceklerini vurgulayan Moynihan, tasarının antisemit ve ‘müstehcen’ (obscene) bir karar olduğu ve ırkçılık iddiasının yalan olduğunu çünkü ‘kara, kahverengi ve beyaz Yahudilerin’ varlığını Musevi dinine başka kökenlerden insanların geçmesinin mümkün olduğunun kanıtı olarak sunmuş ve Yahudilerin bir ırk olmadığını kuvvetli bir şekilde ifade etmişti.

Amerikan halkının çoğunluğunun desteğini arkasına alan Moynihan, bu tasarı sırasında yaptığı konuşmalar ile adını kamuoyuna duyurmuş ve 1977 yılında New York senatörü seçilmişti.

Bu tasarının tartışmaları ve kabulü Amerikalılar açısından da çeşitli sonuçlar doğurmuştur. Amerikalıların pek çoğu bu yüzden BM’ye olan güvenlerini yitirmişlerdi. İsrail’in de günümüze kadar devam eden BM kuşkusunun arkasında ise bu tasarı ve sonrasında özellikle BM İnsan Hakları Komitesinin eleştirileri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

O dönemde İsrail’in BM Büyükelçisi İrlanda doğumlu Haim Herzog’tu. Babası Yitzhak HaLevi Herzog, Filistin mandası döneminde hahambaşıydı ve Yahudi göçünü sınırlandıran 1939 tarihli İngiliz Beyaz Belgesini (White Paper) bir toplantıda yırtmıştı.

Büyükelçi Herzog ise tasarısının görüşülmesi sırasında yaptığı konuşmada BM’nin antisemitizm merkezine dönüştüğünü, Siyonizm’in Yahudi halkının ulusal hareketi olduğunu ve Museviliğin bir parçası olduğunu iddia etmişti. Siyon kavramının hem Kudüs, hem İsrail toprakları için Tevrat’ta kullanıldığını, ayrıca Arap dünyasında yaşayan ancak İsrail’e göç etmek zorunda kalan 800 bin Yahudi’ye ne olduğunu sormuş, Arap kökenli insanların İsrail bürokrasisinde hizmet ettiğinden ve Arapçanın İsrail’in resmi dili olduğunu söyleyerek ırkçılık iddialarına cevap vermiştir. Bu kararın hukuki ve ahlaki değerden yoksun olduğunu, Yahudi halkı olarak bunu asla unutmayacaklarını vurgulamış ve karar taslağını Genel Kurul’da yırtmıştır.1

Öbür taraftan karar tasarısının kabulünden bir gün sonra çeşitli Yahudi dernekleri New York’ta büyük bir protesto gösterisi düzenlemiş, Amerikan Kongresinin iki kanadı da birer tasarı kabul ederek BM kararına karşı çıkmıştı. Dünyada ise İsrail Başbakanı Yitzhak Rabin, İsveç Başbakanı Olof Palme ve aralarında Jean Paul Sartre’ın da bulunduğu Fransız entelektüeller BM’yi kınamışlardı. 

Bu karar esasen, Siyonizm’in niteliğinden çok Soğuk Savaş dinamikleri ile ilgiliydi. Nitekim Soğuk Savaş’ın sona ermesinin hemen ertesinde, 3379 sayılı bu karar, 16 Aralık 1991 tarihinde iptal edilmesi istemiyle BM Genel Kurulunda tekrar oylanmış ve bazı Müslüman ülkelerin itirazlarına rağmen, 111 evet, 25 hayır, 13 çekimser oy ile iptal edilmişti. Oylamada, Etiyopya, Türkiye, Uganda, Tanzanya gibi ülkeler çekimser kalmışlar; Bahreyn, Mısır, Kuveyt, Fas ve Tunus ise oylamaya katılmamıştı.

Yukarıda bahsi geçen kararla 3379 sayılı karar iptal edilmişti ancak kullandığı dilin bugün hâlâ etkili olduğu söylenebilir. BDS akımı (İsrail’i boykot, yatırımlarının çekilmesi ve İsrail’e yaptırımlar) bunun en bilinen örneğidir. Amerika ve Avrupa’da kısmen etkin olan bu akım, İsrail’i Güney Afrika’nın ırkçı apartheid rejimi ile özdeşleştirmekte ve boykot ve yaptırım çağrıları yapmaktadır.

 

 

 

 

Not: Bu konuda daha fazla bilgi almak isteyen okuyucular aşağıdaki kaynaklara başvurabilir.

Chaim Herzog. Who Stands Accused?

Yohanan Manor. To right a Wrong.

Gil Troy. Moynihan’s Moment.

http://jcpa.org/article/the-1975-zionism-is-racism-resolution-the-rise-fall-and-resurgence-of-a-libel/

 

1 Ayrıca, 1983 yılında İsrail Cumhurbaşkanı olacak olan, Haim Herzog bir yazısında Yahudilerin çeşitli kökenlerden geldiklerini ve ırki iddialarının olmadığını ifade etmiştir. Oğlu Yitzhak Herzog ise bugün İşçi Partisi’nin (Siyonist Birlik) lideridir.

 

1 Yorum