Hastanede lahmacun

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
24 Haziran 2015 Çarşamba

Çeşitli vesilelerle gittiğim farklı hastane ziyaretleri sırasında ‘sağlık turizmi’nin ne denli ilerlediğini gözlemledim. Genelde yurt dışından grup halinde gelenlerin bir kısmı çeşitli branşlar bir kısmı ise estetik konularıyla ilgili. Tesadüfen hastane koridorlarında rastladığım, olası hastalara mekânı gezdiren, elinde dosya, bol makyajlı, etek ölçüsü dizin hayli üstünde olan halkla ilişkiler sorumlusu bayanın görevini büyük ciddiyetle yaptığını gördüm.

***

Uzun zamandır Valiko-nağı’ndan Nişantaşı’na doğru ikişerli üçerli gruplar halinde yürüyen erkekler görüyorum. Esmer tenli, kıyafetleri pek özenli sayılmayan ve her birinin ensesinde gaz bezinden bandajlar olan kişiler. Doğrusu görüntü ürkütücü diyemeyeceğim ama insan biraz uzaklarından yürümeyi yeğliyor.

Bir gün mahallenin taksisine bindiğimde yolda benzer kişilere rastladığımda, şoför; “Abla, bunlar saç ektirmeye gelirler. Hani eskiden burada meşhur bir klinik vardı. El değiştirdi; yenisini yaptılar. Ameliyatlar da yapılıyor, ancak estetik için gelenler daha çok” dedikten sonra, “Zaten paket programları var. Otelleri ayarlanıyor, tedavileri yapılıyor, bekleme sürecinde de Boğaz’daki lokantalarda yemek yiyorlar. Kaç kere gezdirdim” diye açıkladı.

Söz konusu sektör yeni değil elbette. Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı anımsadım birden. Türk halkı Houston’ı onun sayesinde tanımıştı. Benzer paralellik değilse de şimdilerde Türkiye, komşu Arap ülkelerince hem güvenilir, hem de ekonomik olması açısından tercih ediliyor.

Gerçi bütün bu gelişmeler iyi güzel de dengelerin yerine oturması bir başka sorun. Zira bu hastaların kimi özel kliniklere, kimi de şehrin ‘A+’ dediğimiz hastanelerine refakatleriyle geliyor. Çoğu kez de bu refakatçiler adeta bir kabile… Bir veya iki kişi hastanın yanında kalırken, diğerleri de oyalanmak için kafeteryada oturuyor.

İki gece üst üste aynı görüntüye tanık olmasaydım, bu satırları yazmazdım.

Geçen sene eşimin geçirdiği bir müdahale dolayısıyla, Maslak civarlarında, kapısına kadar metro gelen bir hastanedeydik. Akşam saatlerinde kafeteryaya gittim. Birden etrafı soğan kokusu sardı. 8-9 kişi bir masada lahmacun paketini açmış, elle koparta koparta yiyorlar. Gerçekten çok iticiydi. Ertesi gece aynı manzara tekrarlandı. Hijyen açısından her işi eldivenle yaptıran yetkililer, uyarılara rağmen herhangi bir girişimde bulunmadılar.

Belki de ‘sağlık turizmi’nin refakatçileri için hijyenik lahmacunlar imal ediliyor. Ne de olsa, ‘kaz gelen yerden tavuk esirgenmiyor’.