Bahaneler

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
11 Haziran 2015 Perşembe

Ekim sonu, Kasım başı edasındaki bir Haziran sabahı, daha doğrusu öğleni mahallenin ilköğretim okuluna doğru yola çıktım.  İlk defa içinde otopark bulunan bir okulda oy verdim. Biz İstanbullular trafikten ve park sorunundan o kadar bunalmışız ki, okulun içinde otopark bulunması gibi bir detay bile güne mutlu devam etmemiz için bir sebep olabiliyor.  Tabii erken sevinince insanın sandığı, okulun en tepesinde, tüm merdivenlerin ötesinde çıkabiliyor.  Tırman tırman bitmeyen bir sabah egzersizi sonrası, oyumu verdim.  Benden sonra sandığa kollarında değneklerle gelen bacağı alçılı adamı görünce içimden utandım.  Asansörsüz okulda en üst kata çıkabilmesi için birinin yardım ettiği muhakkak, ancak bu halinde vatandaşlık görevini yapmaya gelen, tanıdığım adamla gurur duydum.  Siyasi görüşünü ve kime oy verdiğini bilemem ama oy verdiği parti çok şanslı.

***

Bu yıl oy vermek istemeyenlerden çok bahaneler duydum.  “Ben mi kurtaracağım?” edasındakiler, tatilinden dönmeyip “Zaten artık yapabilecek bir şey yok, sonuç değişmez” diyenler. Bir de buna karşı yaşına rağmen, alçılarına rağmen okulların tüm merdivenlerini tırmananlar, balayından seçim gününden bir gün önce dönenler… Oy vermemek de bir seçimdir.  Benim oy vermeyenlere kızma sebebim, oy vermedikleri halde memleketin gidişatı hakkında şikâyet edebilme hakkını kendilerinde görebilmeleri.  Herhangi bir seçimde oy vermeyen, şikâyet edebilme hakkına sahip değildir.  Oy verenler ise siyasi görüşleri ne olursa olsun, “Ne olacak bu memleketin hali…” diye cümleler kurabilir artık, zaman zaman mantıklı, zaman zaman şikâyet edasında da olsa. 

Oyumu verip okuldan çıkarken, odalara doğru taşınan paket yiyecekler ve koli suları gördüm.  Aklıma belediye başkanı seçimlerinde müşahitlik yaptığım zaman geldi.  Müşahitlik yaptığım partinin diğer gönüllülerinin aç kalması üzerine, acil durum için çantamda sakladığım fındık fıstığı paylaşarak gecenin bir saatinde sincap gibi kemirdiğimizi hatırladım. “Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin” derler.  Bu sene paket yiyecekler ve suların görevliler için odalara bırakılmasını görmek, hiçbirinin aç kalmayacağını hissetmek beni mutlu etti.  Belki o okula mahsustu, her yerde yiyecek içecek yardımının bu kadar organize olduğunu sanmam.  Ancak eski seçimlerden minik bir adım da olsa ilerdeyiz.  Bebek adımları…

***

“Ben mi kurtaracağım” konusuna geri dönersek, sanırım bu seçimlerde katılımın, oy vermenin önemini gördük.  Sandıktan çıkan koalisyon, barajı aşanlar, oyu azalanlar, silkinmeye başlayanlar, oy verenlerin başarısıdır.  Her partinin başkanı zafer konuşması yapsa da, kafalar karışık olsa da, büyük tablo çok değişmemiş gözükse de, bu seçimle çok şey değişti. 

Yani, “Evet, sen kurtaracaksın”.