Kaç takipçin var?

Metin BONFİL Köşe Yazısı 0 yorum
20 Mayıs 2015 Çarşamba

Bir arkadaşımın binlerce takipçisi var. Kıskanıyorum. Yürüyüşü değişti. Daha dik, daha ‘celebrity’. Kendine bakıyor, her anın farkında ve o güzel anları binlerce hayranı ile paylaşmayı hiç ihmal etmiyor. Beraber olduğumuzda hayranlarını da getiriyor. Böyle celeb biri ile --gözü sürekli telefonunda olduğu için-- 15-20 saniyelik aralıklarda yapabildiğimiz sohbetten bile büyük keyif alıyorum. Yurt dışında bir konferans, dostlarla bir rakı-balık anı, mutlu bir aile tablosu, teknede keyifli bir seyir hali, kısaca her güzel an paylaşılsın ve dünyada güzellikler artsın misali bir misyon yüklenmiş. Arkadaşlarının hepsi gerçek. Satın alınmış değil yani. Son baktığımda 7000’i aşmıştı. Ne güzel insanın bu kadar çok arkadaşının olması... Ben de takipçisiyim. Uzun zamandır görüşmemiş olsak da, her an nerede olduğunu ve ne yaptığını bildiğim için, merak dahi etmiyorum kendisini.

Tabi arkadaş arttırmanın bazı trick’leri de var: Önce, an’ı paylaşacaksın. Yani 3 gün önceki bir düğünde çekilmiş enstantane karizmayı çizer. Sonra, bol bol heşteg koyacaksın ki icabında Çin’de birisi #dostlarlakeyiflibirgece diye aradığında, seni bulabilsin. Ayrıca, yapılan araştırmalara göre, ne çok ne de az gözükmeliymiş. Yani hem ilginç olmalı hem de insanları canından bezdirmemeli. Günde iki ya da üç post yeter. Ayarını bileceksin.

Yeteri kadar takipçin olmuyor mu? Sorun değil. Artık arkadaş satın alabiliyorsun. 2500 ‘gerçek ve kaliteli’ takipçiyi sadece 20 dolara satan bir site şöyle diyor: “Gerçek ve sanal dünya halen çoğunluğun düşüncesine göre şekilleniyor. [sosyal medya] var olduğunuzu duyurmak için halen en büyük fırsat… Takipçi sayınız ve aldığınız layk’lara göre değerlendirilmektesiniz ve eğer etkileyici değilseniz ilgi derhal başkalarına doğru kayar.”

Eskiden takip edildiğinden şüphe duyan insanlar karakola şikayete giderdi.

- Memur bey takip ediliyorum.

- Kaç kişi takip ediyor?

- Bir…

- Savcılığa sevk edelim durumu isterseniz.

Sosyal medya üzerinden hiç görmediğiniz insanlara kendini teşhir etmek ve/veya onları takip etmenin tamamen aptal bir şey olabileceğini düşünenler bir daha düşünsün. Mesela, Snapchat diye bir aplikasyon var. 15 saniyelik bir videoyu (çılgın videolar tercih sebebidir) arkadaşlarına gönderiyorsun; onlar da sadece bir defa izleyebiliyorlar ve sonra bu video sanal evrenin karadeliklerinde yok oluyor. Bunu üreten şirket Tüpraş’tan iki kat daha değerli. Sen milyonlarca ton ham petrolü rafine et, milyarlarla yatırım yap, bi Snapchat olama. 

Büyükanneler kız torunları ile evlenecek adayların kazançlarını merak ederlerdi. ‘‘İjiko miyo, kaç para kazanıyorsun? Bu novyika’ya iyi bir hayat yaşatabilecek misin?’’

Şimdi ne olacak?  Aralarında konuşurken şöyle mi diyecekler: ‘‘Ah! Bizim novyo çok başarılı maşallah, tam 10 bin takipçisi var...’’

Takipçi sayısı düşük olan eziklerin psikolojisi bozulmasın da ne yapsın? Özenerek çekilmiş ve paylaşılmış bir manzara fotoğrafına gelen layk sayısı: 11. Köpeğinle parkta selfie: 25 layk. Yogada head-stand yaparken selfie: 33 layk.

Yenilgi kaçınılmaz. Sen bir hiç’sin!

- Ne o? Sosyal medyada pek gözükmüyorsun?

- Abi ben pek takılmıyorum o dünyaya… [Yalan, dün gece en az 3 saatini geçirdin ona buna bakarak].

Ne kadar çok insana dokunabiliyorsan o kadar para. Birşey satmıyorsun, birşey üretmiyorsun ama acaip değer yaratıyorsun. Yeni ekonominin kuralı böyle. Yerçekiminin yönünü değiştiren adam olsan, tıklanmadıkça kıymetin yok.  Haliyle, hemen üç vakitte kullanıcı, takipçi, indirme veya tıklanma sayılarını milyonlara çıkartacak bir program yapıp erken evvelde köşeyi dönme hayalleri süslüyor gençlerin rüyalarını. Normal işler yavan geliyor onlara.

Akıllı telefonlarla adeta bir patlama yaşayan sosyal medyaki bu ‘var olma’ yarışının insanın doğal yalnızlığını sürekli bir mutsuzluğa dönüştürdüğüne dair şüphelerim var.

Whatsapp’tan gülücük ve emojilerle kısa mesaj göndermek yerine, eski model bir telefon alsam da telefonda dostlarımın sesini doya doya duysam daha hoş olmaz mı diye düşünmeden edemiyorum.

 

1 Yorum