Fransızlar uyuyor, Türkler arkadaş ağırlıyor

Norveçliler vakitlerinin dörtte birini iş dışında geçiriyorlar. Meksikalılar ise yüzde 16 ile en düşük orana sahip. Japonlar televizyon seyretmekte şampiyon, Yeni Zelandalılarda ise bu oran çok düşük. Üye ülkelerde insanlar fiziksel olarak aktif değiller. Aralarında en sportif çıkan İspanyollar bile özel vakitlerinin ancak yüzde 1’ini fiziksel aktivite yaparak geçiriyorlar.

Sibel CUNİMAN PİNTO Köşe Yazısı
20 Mayıs 2015 Çarşamba

OECD’nin ‘Society at a Glance 2014’ raporu kriz ve sonrası sosyal göstergelerin derlendiği ilginç bilgilerle dolu.


O ECD üyesi ülkelerde yapılan bu sosyal eğilim çalışması ülke demografisi, aile yapısı, doğurganlık, işsizlik, fakirlik ve eşitsizlik, sosyal harcamalar, iş ve hayat tatminleri konularında araştırma sonuçlarını içeriyor. Kurumun çalışmalarından edinilen göstergelerle sosyal trend ve politika gelişmeleri konusunda bilgi veriyor. Amaç toplumların, özellikle diğer ülkelerle karşılaştırmalı olarak, nasıl değiştiğini göstermek.

2007-2008 krizi, bilindiği gibi, sadece ekonomik ve finansal bir kriz olarak kalmadı, bir sosyal krizi de beraberinde getirdi. Bugün OECD ülkeleri içinde 48 milyon kişi iş aramakta. Bu rakam 2007’yle kıyaslanınca 15 milyon daha fazla! Üstelik bu sayıya girmeyen daha milyonlarca hane de ciddi finansal sorunlar yaşamakta. Yunanistan, İrlanda ve İspanya’da gelir girmeyen hane sayısı son yedi yılda iki katına çıkarken alt gelir grubu, gençler ve çocuklu aileler en büyük zarar görenler.

İşsizlik ve ekonomik zorluklar mutsuzluğu, hükümetlere güvensizliği arttırırken evlilik oranı ve doğurganlığı ise düşürdü. Birbirine destek ihtiyacı aile bağlarının güçlenmesini sağlayabilirse de ekonomik stres ve çatısmalar aile çözülmelerine ve boşanma oranlarının yükselmesine neden oldu. Ekonomik zorlukların hükümetlere güveni oldukça sarstığı özellikle Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve Slovenya’da gözlemlenirken finans kurumlarına güven ise tüm OECD ülkelerinde ciddi düşüşler yaşadı.

Fransa özeline baktığımızda ülkede sosyal harcama oranları oldukça yüksek. GSMH (gayrisafi milli hasıla)’nın üçte biri sosyal harcamalara ayrılıyor, bu rakam OECD içinde en yüksek ve yüzde 22 olan ortalamanın da oldukça üstünde. Tüm devlet harcamalarının 10 euro’sunun 7’si ise sağlık, eğitim ve sosyal harcamalara (emeklilik, aile ve işsizlik) aktarılıyor. 2008 yılından bu yana işsizler ordusuna her hafta 3.700 kişi katılmakta. Fransız hükümetinin devlet harcamalarının hangi alana yöneltilmesi gerektiği konusunda zor kararlar vermesi gerekiyor.

Fransa’nın büyük harcama bütçesi emekli ve yaşlı gruba. Bir Fransız kadını emeklilikte ortalama 27,4 yıl geçirmekte, OECD ülkeleri arasında hem en uzunu, hem ortalamanın beş yıl üstünde. Doğurganlık oranı, ABD, Estonya, Yunanistan, İspanya gibi krizin ağır vurduğu ülkelerde son üç yılda yüzde 6 düşüş gösterirken, Fransa’da kadın başına iki çocuk oranı değişmedi. Evlilik oranı ise yüzde 45. Fransızlar, diğer üye ülkelere göre daha fazla uyuyorlar, üstelik tüm üye ülkelerden daha çok yemekte vakit geçiriyorlar.

Türkiye rakamlarına baktığımızda ise evlilik oranı yüzde 65 ile birinci sırada. Yüzde 49,7 çalışan nüfus oranıyla OECD içinde Yunanistan’ın ardından sondan ikinci durumdayız. Kadın çalışma oranında, diğer tüm ülkelerin ardından yüzde 29,8 ile sonuncuyuz. Meksika’nın ardından ortalama 74,6 yıl yaşam süresi ile sondan ikinciyiz. Hane geliri OECD ortalamısının yüzde 45’i kadar. (En yüksek 36.400 $ ile Lüksemburg, en düşük 4.500 $ Meksika sıralanırken Türkiye 7.100 $ ile sondan ikinci) Gelir dağılımındaki adaletsizlikte Şili ve Meksika’dan sonra sondan üçüncü sıradayız.

Fakirlik sıralamasında da yine sondan üçüncüyüz. OECD ortalaması her on kişide birken, her beş Türkten biri fakir. Yeterli yiyecek alamayan insan oranı OECD ortalaması yedide birken Türkiye’de üçte bir. Devletin sosyal harcamaya ayırdığı miktar oldukça düşük; OECD ortalaması yüzde 21,8 iken Türkiye’de GSMH’nin yüzde 12,8’i. Üstelik sosyal harcama kalemleri sağlık ve yaşlılıkla ilintiliyken çalışma yaşındaki nüfusa destek çok düşük. Yunanistan’ın ardından okumayan ve çalışmayan genç oranı yüzde 27 ile Türkiye’de en yüksek. Evde hiç çalışanı olmayan hane sayısı yüzde 15 ile OECD ortamasına yakın. Kadın başına yüzde 2,02 doğum oranı ile İsrail, Yeni Zelanda, İrlanda ve Meksika’nın ardından beşinci en doğurgan ülke (ortalama yüzde 1,70)

Türkiye’de 65 yaş üstü her kişiye karşılık çalışan sekiz kişi var, OECD ortalaması 4,2 kişi, Fransa’da 3,3 kişi. 2050’de yaşlanan nüfusla birlikte bu oranın 2,7’ye düşmesi bekleniyor.

Türkiye’de intihar oranı yüzbinde 4,3 ile Yunanistan’dan sonra ikinci en düşük, Fransa’da ise yüz binde 16,2

3.300 dolar olan OECD ortalamasının1/3’ü ile (906 $) Türkiye sağlık harcamasında en alt sırada geliyor. Fransa 4.100 dolar ile ortalamanın üstünde. Fransızların yüzde 96’sı özel sağlık sigortasına sahipken bu oran Türkiye’de yüzde 4,6.

Norveçliler vakitlerinin dörtte birini iş dışında geçiriyorlar. Meksikalılar ise yüzde 16 ile en düşük orana sahip. Japonlar televizyon seyretmekte şampiyon, Yeni Zelandalılarda ise bu oran çok düşük. Üye ülkelerde insanlar fiziksel olarak aktif değiller. Aralarında en sportif çıkan İspanyollar bile özel vakitlerinin ancak yüzde 1’ini fiziksel aktivite yaparak geçiriyorlar.

Gece sokakta yalnız yürürken kendini güvende hissseden ülkeler Norveç, Slovenya ve Avusturya iken Türkiye, Şili ve Meksika son sıraları paylaşmakta.

Bir kurumda gönüllü çalışan sayısı tüm OECD ülkeleri arasında Türkiye’de en az.

Türkler özel zamanlarının yüzde 35’ini arkadaşlarıyla eğlenerek geçirirken üye ülkeler arasında en dost canlısı toplum. (OECD ortalaması yüzde 11’in üç katı!) Yaşam tatmini endeksinde Türkiye, Yunanistan, Macaristan ve Portekizle son sıraları paylaşırken en mutlu insanlar İsviçre, Norveç ve İzlanda’da.

Ne dersiniz? Rakamlar doğruyu söylüyor mu?

Kaynakça:

http://www.oecd.org/els/societyataglance.htm