Hayatımızdaki psikopatlar

Şahane bir kitap ismi. Son günlerin Türkiye modeline gerçekten değiyor. NTV Yayınlarından çıkmış. Okuyucusuna büyük bir vaadi var. “Hayatındaki psikopatları teşhis etmek istiyorsan, gel vatandaş, işte el fenerin!” diyor.

Bahar FEYZAN Köşe Yazısı
13 Mayıs 2015 Çarşamba

Şahane bir kitap ismi. Son günlerin Türkiye modeline gerçekten değiyor. NTV Yayınlarından çıkmış. Okuyucusuna büyük bir vaadi var. “Hayatındaki psikopatları teşhis etmek istiyorsan, gel vatandaş, işte el fenerin!” diyor. 

Kitap, konusunda uzman olan Kerry Daynes ve Jessica Fellowes tarafından yazılmış. Zor fark edilen psikopatların, algılanması ve teşhis edilmesine yardımcı olmak isteniyor. 

Psikopatlığa yumuşak bir giriş yapılmış. “Kurumları ve toplulukların bütününü kasıp kavurabilecek bir yığın duygusal anormallik ve anti sosyal davranış sergilemeleridir” deniyor. Amaçları, sadece istediklerini elde etmek yönündeymiş. Ancak önemli bir ayrıntı var. Nedense psikopatlar birçok kişi tarafından sevilmeleriyle meşhurmuş! 

Gelin önce kelimeden başlayalım. Psikopat kelimesi, genel olarak “hastalıklı zihin” olarak tanımlanmış. Kesinlikle deli değiller. Davranışlarının tamamen farkındalar ve davranışları üzerinde makul miktarda kontrol sahibi oldukları yazılmış. Kötü haber ise hastalığın kalıcılığı yönünde birleşiyor. 

İlk adım olarak niteledikleri tanım, gözlerinin ardındaki yoksul duygusal dünyaları olarak belirtilmiş. Duygu inceliği ve derinliğini tecrübe etmekten aciz tutulmuşlar. Soğuk ve yırtıcı doğalarına rağmen, en büyük maskeleri ise renkli ve büyüleyici cazibeleri ile kendilerini gizlemeleri olurmuş. 

Diğer insanların nelere tepki verdiğini çabuk fark eden, normal duyguları iyi bir şekilde taklit edebilen, usta birer düzenbaz olduklarının özellikle altı çizilmiş. “Bir psikopat, ne pahasına olursa olsun istediği her şeye sahip olmaya hakkı olduğunu düşünüp, eleştirildiği veya hayal kırıklığına uğradığı zamanlarda kontrolsüz ve agresif patlamalar yaşamaya meyillidir.” Tarifler böyle sürüyor. 

Gelecek hakkında nadiren kaygılandığı belirtilen bu arkadaşlar, genellikle yenilik ve heyecan arayışı içinde vakit geçiriyormuş. 

Asıl soru şu: Psikopatlık tedavi edilebilir mi? Cevap kısa ve net. “Hayır.” Yani psikopatlığın tedavisi yok. Hatta tedavi daha da kötü sonuçlar doğurup, öğrendikleri yeni yolları diğer insanları kullanmaya yönelik uyguluyorlarmış… Beyinlerindeki duygusal bölgedeki temassızlıktan ötürü bilim, psikopatları engelli olarak kabul etmeye hazırlanıyor.

SEVGİLİNİZ PSİKOPAT MI?

“Aşık olacak birini arıyorsanız, çizdikleri duygusal kişilik portresi, oltaya takılmanıza sebep olabilir.” Ancak unutmamamız gereken, bir psikopatı meydana getiren ana faktörlerden biri, empati duyma yeteneğinin olmayışı şeklinde lanse ediliyor. Karşı cinsin özellikle korku ve endişe duyulan zamanlarını seçmeleri, ayrı bir uzmanlık alanı gibi anlatılmış. Hormonları tarafından yönetildiği var sayılan psikopatlardan sakınmak için ciddi tavsiyeleri var. 

Önemli tespitleri ise psikopat olunmuyor, psikopat doğuluyor. Araştırmalar genetik eğilimde birleşiyor. 

BİR PSİKOPAT İÇİN ÇEKİCİ MİSİNİZ?

İstediği şeyleri elde etmek için sizi kontrol etmesine izin veriyorsanız, kesinlikle evet. Tavsiyeler kendinizi sevmeniz ve saygı duyan birini bulmanız yönünde. Ancak psikopat severler için, ‘deli deliyi görünce sopasını saklar’ hali güçlü bir motivasyon olabilir. Mesela siz daha baskın bir psikopat çıkarsanız savaşı kazanan taraf olursunuz. Eğer umurunuzdaysa!  

Tüm bu bilgileri, kitabın minik bir özeti olarak kabul edersek, son zamanlarda baktığımız Türkiye manzarası, bize psikopatlık üzerine çok fazla resim veriyor. Örneğin bizi birleştiremeyen cenazeler, gayrimüslimi kâfir ilan eden fikirler, amaçları uğruna siyaseti dümdüz edenler ve saygıdan en ufak nasibini almamışlar… Liste uzadıkça uzuyor.

Fakat yeni başlayanlar için ufak bir hatırlatma!

Burası PsikopaTürkiye, aramıza hoş geldiniz.