Medyanın “Yahudi” ile imtihanı

Mois GABAY Köşe Yazısı
15 Nisan 2015 Çarşamba

 

Edirne Sinagogu haberleri üzerinden medyanın Türk Yahudileri’ne yaklaşımı

 

“Sinagog açılışında Erdoğan için dua ettiler”. Edirne Sinagogunun açılış haberlerinin üstünden çok geçmeden tarafsız bir gözle ana akım ıbu konuya nasıl yer verdiğini anlamaya çalıştım. Şüphesiz son günlerde rastladığımız birçok olayda olduğu gibi bazı medya organları böylesi coşku dolu bir günü de masum olmayan bir şekilde sunmayı başarmışlardı.  Haberleri iki ayrı yorumda incelemek durumu daha iyi göstermekteydi. Bir kısım medya, Cumhurbaşkanımız nezdinde vatanımız ve milletimizin mübarek olması için ettiğimiz ‘anoten’ duasına vurgu yaparken bir diğer yorumda da “Vali’nin müze olacak dediği sinagog” sözü ile kısa süre önce yaşanan tatsız durum öne çıkarılmıştı. Bu haberlerin içine yerleştirilen alt metinleri okuyan biri “Bakın, Yahudiler bile ona dua ediyor” veya “Bu açılıştan bir ümit ummayın” gibi anlamları da pekâlâ çıkarabilirdi.

Geçtiğimiz haftalarda katıldığım azınlık gazeteleri ile ilgili bir panelde de konu dönüp dolaşıp ana akım medyanın azınlıklara bakış açısına geldi. Nitekim panele katılan basın mensubu bir dostumuz medyada Yahudilere olan bakış açısının her zaman o kadar masum olmadığını yukardakine benzer bir örnekle açıklamıştı. Türk Yahudi Cemaati ile ilgili bir konunun haber niteliği taşıması haberin önemi kadar gündem yaratabilmesi ile de doğru orantılı. Türk Yahudilerinin yakın tarihte yaşadığı en büyük travmalardan ‘15 Kasım sinagog saldırıları’ için yapılan anmalar son yıllarda artık medyada eski önemini arz etmezken, konu tanınmış bir Yahudi iş adamının başına gelen talihsiz bir olay olduğunda ‘Yahudi’ kimliği vurgulanarak boy boy haber yapılabilirdi. Cemaat gençlerinin son dönemde yaşanan iklimden ötürü yurtdışı alternatiflere kaymaları ana akım medyada kaygıyla yer alırken, kimi medya organları ise bunu neşe içinde halka duyurmaktaydı. Aynı bakış açısı Edirne Sinagogu restorasyonunda “Madem Yahudi kalmamış neden bu para harcandı” yorumlarında da kendini gösterdi. Konu İsrail olduğunda ise basındaki ortak antipati sağa veya sola kayıldıkça yerini ‘düşmanca’ bir dile bırakıyor. Özellikle savaş dönemlerinde bu söylem taraflı verilen haberlerden, gelişmelerin sunum şekline kadar geniş bir yelpazede kendini gösteriyor. Her iki taraf için eşit miktarda haberin manipüle edilmeden sunulması ise, konu İsrail olduğunda uzak bir hayaldir sadece. Baskın düşünce tarafından düşman ilan edilen bir kimliğin arkasına ‘Yahudi’ takısının yerleştirilmesi ise medyanın uzun yıllardır kurtulamadığı diğer bir hastalık. Bu zamanın şartlarına göre bazen ‘Yahudi tefeci’ olabilirken geçtiğimiz haftalarda okuduğumuz gibi “Yahudi cemaatinden çanta dolusu para alan ajan” gibi suçlamalarla da bol miktarda yer alabilir. Deprem, tsunami, faizden tutun da yaşanan her olumsuz olayın arkasında Yahudi arayan zihniyet ise kendini bu ortamda rahatça ifade edebilecek bir medya organı bulmakta. Halen, Samatya’da öldürülen Ermeni bir vatandaşın devam eden davası veya Süryani cemaatinin Mor Gabriel Manastırı sorunu medyada çok yer tutmazken konu Yahudi bir haber olduğunda bu kadar öne çıkması sizce de bir tesadüf mü? Toplumun bazı kesiminin genlerine işlemiş antisemit duygular ve Yahudi’yi günah keçisi yapma isteği kendisini Yahudi ile ilgili haberlere olan talepte gösteriyor. Ülkemizin resmi yayın kanalında bilinen en büyük antisemitlerden Cevat Rıfat Atilhan’ın malum söylemlerinin gündeme getirilmesi ve farklı yayınlarla pompalanan antisemitizm de yine aynı düşüncenin ürünü değil mi?

Basın genelindeki manipülasyonun bu denli kuvvetli olduğu düşünüldüğünde gazetemizin son yıllarda yüklendiği misyon daha iyi anlaşılabilir. Gerek geniş toplumdan ulaşabildiğimiz farklı sesler gerekse de hem İsrail hem de Türk Yahudileri ile ilgili konularda tepki çekmek uğruna sunmaktan çekinmediğimiz haberler doğru bilgilendirme için büyük önem taşıyor. Gazetemiz bünyesinde de cesurca yazılarını dile getiren geniş toplumdan usta kalemler gücümüze güç katmakta. Nitekim sadece kendimiz için değil diğer azınlık toplumlarının sorunlarında da hep birlikte ortak bir amaç için ne kadar yol kat edebilirsek ön yargıları o denli kırabiliriz. Bir Müslüman’ın Yahudi’nin, bir Yahudi’nin Ermeni’nin, bir Ermeni’nin Kürt’ün, bir Kürt’ün Süryani’nin hakkını savunabildiği herkesin kanun önünde ortak haklarla eşit vatandaş olabileceği bir gelecek dileğiyle…