Spor, şike ve terör

Köşe Yazısı
8 Nisan 2015 Çarşamba

NEDİM BÜYÜKABOLAFYA


Bunun adı ‘bir deli kuyuya bir taş attı, kırk akıllı çıkaramadı’ olamaz. Yıllardır izlenen siyasi ve aktüel politikalar sonucu meydana gelen bir ‘ötekileşme’ veya ‘ötekileştirme’ durumudur bu yaşananlar.

Büyüklerimizin yan yana, beraber seyrettikleri derbilerden, bugün silahlı saldırı noktalarına kadar gelinmiş bir kin patlamasındayız.

Ne hikmettir ki bizdeki takım aşkı, ‘yıllar içinde siyasi görüşümüz değişir fakat takım sevdamız değişmez, anında dönek oluruz’ durumudur.

Tatlı rekabet’ten rakip’e, rakip’ten düşmana gelinen bu noktada aslında suçlu aramaya gerek yok.

Çoğunlukla yanlışlığın hakim olduğu bir toplumda ‘yanlışlar doğru, doğrular yanlış’ kabul edilir. Benim anladığım tam da o noktadayız.

Şu anda mesele Fenerbahçe-Trabzonspor kavgası gibi gözükse de bunun altında siz-biz kavgasıdır.

Fenerbahçe-Trabzonspor kavgasında evvel akıllarda kalan Beşiktaş-Bursaspor kavgası vardı. Alınan önlem ne oldu? Rakip takımı tribüne almamak. Bu çizgiyi takip edersek bugünkü federasyon takımı deplasmana yollamamak gibi bir çözüm üretir.

Son yaşanan olaya yakından bakacak olursak sırasıyla 3 Temmuz süreci, Emre-Zokora kavgaları ve Aziz Yıldırım- İsmail Hacıosmanoğlu diyalogları sporun adını futbol’a çevirmiş, futbolun içine de şiddeti yerleştirmiştir.

Spor denilen olgudan şiddeti temizlemek için adalete başvuruyorsunuz, orada karşınıza bilirkişi skandalı çıkıyor.

Milli takım diyoruz, Türkiye’nin onuru - gururu diyoruz, onda bile adam kayırma skandalları eksik olmuyor.

Siyaset, yapılanma, öteki-beriki son on yılda gelinen ayrımcılığın son noktalarıdır.

Pek sayın Fenerbahçe Kulübü yöneticilerinin yapmış olduğu ‘olayın failleri yakalanmazsa ligden çekiliriz’ şeklindeki açıklama da aslında sonuca veya çözüme yönelik değil, tam tersine ayrımcılığa, kutuplaşmaya, şiddete ve kışkırtmaya yönelik açıklamalardır. Kendini diğerlerinden ayırma yolunda adımlardır. Gerçek spor insanı bu tarz açıklamalar yerine ‘bizler spor yapıyoruz, belirli bir çizgimiz var ve hiçbir güç bizi hedeflerimizden döndüremez’ şeklinde daha birleştirici beyanatlar Türk sporu için daha iyi neticeler sağlardı.

Bu olayın sonucu nereye uzanır ve ne zaman sonuçlanır bilinmez.

Ayrıca şahsi görüşüm bu olayın da çözüm halleri ‘şike soruşturması’ gibi ciddiyetten uzak, milleti uyutmaya yönelik bir yolda ilerleyeceği yönünde. Çünkü bugünkü hukuk halleri bu fikrimin doğruluğunu gösterir yönde.

Türkiye’de futbolda oyunun, yönetimin, anlayışın nasıl değişeceğini sorarsanız, size cevabı Pesah’ta arayın derim.

Yahudi dünyasının içinde bulunduğu haftanın önemini bilmeyen yoktur.

Peki ya anlatılmak isteneni bilen kaç kişi?

İsrailoğulları Mısır’dan çıkışta neden 40 sene çölde dolaştığını hatırlayın. Aslında İsrailoğulları Mısır’dan çıkışta özgürdü. Kızıldeniz’i geçer geçmez Kutsal Topraklara ulaşmaya hakkı vardı, ama olmadı, 40 sene hatta daha fazla çölde dolaştı. Ve dikkat ederseniz Mısır’dan çıkan hiçbir yetişkin (20 yaş üstü) Kutsal Toprakları görememiştir.

Çünkü İsrailoğulları Mısır’dan çıkışta hata yaptılar. T-nrı’nın varlığından şüpheye düştüler. Bir nev’i kirlendiler. Kutsal Topraklara olduğu kadar temiz bir nesil ulaştırmak isteyen T-nrı da İsrailoğullarını da bir nesil kaybolana kadar çölde dolaştırmış.

Pesah’ı ve bugünün spor-siyaset ve aktüel Türkiye’sinin yorumunu size bırakıyorum.

Her ne şekilde olursa olsun, her gününüz özgür olsun.

Hag pesah sameah.