KAREL VALANSİ: “Çocuklarımın Veli Toplantılarıyla Çakışmadıkça Dünya Borsalarını Manipüle Ediyorum.”

Bu hafta, Şalom gazetesi Ortadoğu politikası yazarlarından Karel Valansi’yle bir röportaj yaptık. Kendisiyle Ortadoğu’yu, Edirne Sinagogu’nu ve bilumum başka şeyleri konuştuk

Riva HAYİM Köşe Yazısı
25 Mart 2015 Çarşamba

Bahtsız röportajcı Titanik Rıfkı 

 

Hoş geldiniz Karel Hanım.

Hoş bulduk

 Öncelikle isminiz neden Karel?

Anlamadım

 İsminizin anlamı diyorum. Karel ne demek?

Tanıştığınızda ilk sorduğunuz soru bu mudur? Kar- el, karlı günde doğmuşum… Kardan el demek. Oldu mu?

 Şaka yapıyorsunuz ama anlamadım ben. Peki, soyadınız Valansi’nin anlamını sorsam ona da kızacak mısınız?

Valansi demek. Daha var mı başka soru böyle?

 Hay Allah! Yok yanlış sorudan başladık galiba, kötü bir niyetim yoktu. Peki, isterseniz biraz Ortadoğu’yu konuşalım. İsrail’de son seçimlerde kime oy verdiniz?

Anlamadım?

 İsrail’de seçimlerde kime oy verdiniz?

Yok, onu anladım da…

 İsrail’de seçiml-

Rıfkı Bey, ben Türkiye vatandaşıyım. Hadi geçtim onu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olunca başka bir ülkede oy veremezsin. Sizin Tunus seçimlerindeki tercihinizi merak ettim şimdi…

 Tunus mu? Ne alaka?

Ha şöyle!

 Her şeye kızıyorsunuz siz de ama. Peki, Ortadoğu’ya dönersek. Durumlar nasıl? İyi mi?

Uf harika! Sorma… Ne istersen var. Bir giren bir daha çıkamıyor içinden.

 Peki, Edirne konusuna gelirsek, nedir Bu Edirne olayı? Şalom yazıp duruyor;  eski bir sinagog açılacakmış da merak ettik.

Şimdi şöyle. 1907 yılında Sultan II. Abdülhamit’in fermanıyla, yanan 13 sinagogun yerine yapılan Büyük Edirne Sinagogumuz vardı. Unutulan Osmanlı Sufi- Yahudi güçlü bağlarının meyvesi Maftirim (sinagog ilahilerinin) de doğduğu yer. Trakya Olayları sonucu bu ibadethane arkada yıkık kalmış ve 1983 yılından beri Osmanlı’nın yadigârı bu bina kaderine terk edilmişti. Uzun bir restorasyondan sonra bu hafta yani 26 Mart’ta açılıyor. Hem de Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da açılışta hazır bulunacak. Yani çok önemli bir olay.

 Ezbere bildiğiniz hiç maftarim var mı?

Var.

 Mırıldanır mısınız?

Yok artık!

 Yanılmıyorsam Edirne Valisi müze olsun demişti. Ha müze ha ibadethane olsun orası. Ne fark edecek ki yani?

Bak şimdi bozuşuruz. Edirne çok önemli bir ilim merkeziydi Yahudiler için. Osmanlı’nın ilk matbaaları Yahudiler tarafından Edirne’de de kurulmuştu. Geçin onu, Edirne Osmanlı’nın önemli bir ticaret ve kültür merkeziydi de aynı zamanda. Birinci Dünya Savaşı öncesi Edirne’de 28 bin Yahudi yaşardı. Kaldı ki her kültür gibi bu topraklardaki Yahudi mirasını yaşatmak lazım. Müze yapmak, yaşayan bir kültürün üzerine toprak atmaktır.

 Peki, Edirne cemaatiniz kaç kişi ki?

En son iki diye biliyorum ama bir de kalmış olabilir. Maalesef…

 Edirne Valisi’nin sinagog müze olsun açıklamasından sonra ne hissettiniz?

Kızgınlık.

 Cemil Çiçek’in Holokost anma konuşmasından sonra ne hissettiniz?

Kırgınlık.

 Başbakanımız Davutoğlu’nun cemaat liderleriyle yaptığı “Siz bu toprakların asli çocuklarısınız” konuşmasında ne hissettiniz?

Umut.

 Ömer Çelik’in Struma’yı anma konuşmasında ne hissettiniz?

Saygı.

 Edirne Sinagogu açılışıyla ilgili ne hissediyorsunuz?

Heyecan. İlk defa bir sinagog açılışına katılacağım. Günlerdir bunu yazıp çiziyorum her yerde.

 Peki, hayalini kurduğunuz ibadet özgürlüğü sizce nasıl olmalı?

Korkmadan, çekinmeden dini ibadetini yerine getirebilmek. Yahudi olduğumu saklamak zorunda kalmamak. Dünyanın en gizli ve mahrem bilgilerinin saklandığı top secret çelik bir kasanın içine giriyormuşçasına değil, güvenlik önlemlerine ihtiyaç duymadan ibadethaneme girebilmek.

 Günlük yaşamda karşılaştığınız en ilginç sorular nelerdir?

“Neden Yahudiliği seçtiniz?” Yahudiliği öğrenmek isteyen ve beni ilk defa tanıyan kişilerden sıkça duyduğum bir soru. Neden Türkiye’deki çoğunluğa uymadığım veya kendi dindaşlarımla İsrail’de yaşamadığım da çok sık sorulur.

En ayrımcı söz ise “Sen diğer Yahudilere benzemiyorsun.” Kaç tane gördün ki? Hiiiiç.

 Gerçekten de hiç Yahudiye benzemiyorsunuz yalnız.

Al işte!

 Yahudiler olarak dünyayı yönetmeniz konusuna gelelim.

 İki çocukla dünyayı yönetmek kolay mı?

Biraz zorlanıyorum tabi. Biliyorsunuz 9-5 mesaisi olan bir iş değil bu. Bir gün dünya borsalarını manipüle ediyorum, bir gün paritelerle oynuyorum. Bir günü Ortadoğu’ya ayırdım. Nerede karışıklık çıkarabilirim diye bakınıyorum. Bir gün soy ağacımı kontrol ediyorum hangi liderin Yahudi kökenlerini ortaya çıkarabilirim diye. Bir günümü Netanyahu ile geçiriyorum; hep benim fikrimi soruyor önemli kararlar vermeden önce. Bir günümü de Obama ile geçiriyorum malum dünya lideri. Son günü kendime ayırıyorum dünyanın dört bir yanında yat-kat-malikanem var özel uçağım ile geziniyorum işte tabi Nasa’nın işlerine karışmadığım zamanlarda. Amaaa bu günlerden birine veli toplantısı denk düşünce işte o zaman işim çok zor.

 Son olarak bu topraklara kaç yıl önce geldiniz?

Bakın Rıfkı…

 Tamam tamam, kızmayın canım şakaydı bu seferki. Yalnız gerçekten de Yahudi’ye benzemiyorsunuz.

@&!^#%

 Tamam, gerek yok ben kendi kendimi yolcu ederim kapıdan…

 

ESKİ ŞEYLER

Haliç Postası Arşivi’nden

1950’lerden Bir Sürpriz Gömleği’nin kurayla villa kazandırdığını duyuran ilan şöyle diyor “Aze Ganar Una Villa!”

 

 

KALABALIKLAR İÇİNDE LADİNO SÖYLENMEK


Bu haftanın Ladino deyişi,

Ken bien te kere, de la boka se save

Seni seveni ağzından anlarsın