Çarşamba’nın gelişi Salı’dan belli…

Alber NASİ Köşe Yazısı
31 Aralık 2014 Çarşamba

Sidney’deki kafe baskınında gergin bekleyiş ve iki ölü ile sona eren operasyon, hemen arkasından Taliban’ın Pakistan’da gerçekleştirdiği okul saldırısında büyük çoğunluğunu çocuk yaşta öğrencilerin oluşturduğu 146 kişinin ölümü… Daha bitmedi, Uzakdoğu’nun önde gelen havayolları şirketlerinden biri olan Air Asia’ya ait bir yolcu uçağının düşmesi, bir Türk yolcu gemisinin batması, Adriyatik’te yanan feribot. Bir de son 48 saat içerisinde IŞİD ile Irak arasındaki çatışmalarda 75’ten fazla kişinin ölmesini de eklemeli. Aynı süreç içerisinde Rusya’nın ekonomik olarak son derece şiddetli bir kriz, bir çöküş yaşaması da var.

Son iki haftada yaşanan tüm bu felaketler 2014’ün kendini unutturmamak için acı bir güle güle hediyesi gibi.

Facebook’un iddia ettiğinin aksine 2014 ne siyasi ne de ekonomik olarak harika bir yıl sayılmazdı. Eminim ki birçok kişi için de son derece berbat bir yıl oldu. Hatta ‘Yaşadığım için üzgünüm’ denebilecek noktasında bir yıl olduğunu iddia edebilirim. Ekonomiler daraldı. Özellikle Ortadoğu’da istikrarsızlık arttı.

IŞİD’in yükselişi, Hamas-İsrail gerginliğine bağlı olarak yaşanan savaş, uluslararası gerginlikler ve çözümsüzlükler. Suriye’deki iç savaşın bitmemesi, Irak’ın istikrarı yakalayamaması, Rusya-Ukrayna arasındaki gerginlik, Kırım’ın Rusya’ya bağlanması, Ukrayna’da süren iç savaş… Bir de dünyada ve Türkiye’de eksponansiyel olarak artan antisemitizm. 2014 genel itibariyle insanlık için iyi bir yıl olarak tarihe geçmeyecek.

İşin kötü tarafı en kötünün yaşandığına veya tüm bunların yaklaşan yeni yıl ile geride kalacağına dair bir emare de görünmüyor. Özellikle son iki haftası göz önüne alındığında 2014, kötü geçecek bir dönemin görece olarak biraz daha iyi olan başlangıcı gibi. Adı konmamış bir savaşın, bir kriz sürecinin ilk yılı gibiydi 2014 adeta.

İsrail ile Filistinliler arasında sürdürülmeye çalışılan ve son 14 seneden beri olduğu gibi ‘barış’tan çok ‘savaş’a dönüşen süreç, Avrupa’nın aldığı yeni kararlarla daha da keşmekeş içine gireceğe benzer. Önce İngiliz parlamenterlerin (İngiltere’nin resmi kararı değil), sonra İsveç’in bağımsız Filistin’i tanıması ve bu dalganın diğer Avrupa ülkeleri parlamentolarına taşınması ile başladı. Daha sonra AB bağımsız ‘Filistin Devletini’ tanımayı tavsiye ederken “iki devletli çözümü destekliyoruz” sözü ile ortamı yumuşatma çabasına girmesi ve bu konunun BM Genel Kurulu’na taşınma çabaları zaten sıkıntıda olan güncel vaziyeti iyice zorlaştıracağa benzer. Kaldı ki Avrupa artık Hamas’ı terör örgütü olarak da görmemekte olduğunu söylüyor. Gün gelir silah kendilerine dönerse ne olur bilinmez, hatta belki bu kararlarında bunun korkusunu da taşıyorlardır ama şu andaki durum bu. Yani işler hiç iç açıcı değil.

Önümüzdeki aylarda İsrail’de yapılacak erken seçim, İsrail-Filistin konusu için önemli olmakla beraber, İsrailli politikacı ve devlet adamlarının artık olayları kendi haline bırakamayacakları da aşikâr. İsrail, haklı da haksız da olsa, Filistinlilerin son yıllarda her konuda başarıyla uyguladıkları mağdur edebiyatına son verecek adımları atacaklarını ve kendilerini bu mecrada daha iyi savunacaklarını düşünüyorum.

2015’e gelince ABD, Kanada, Avustralya ve İsviçre dışında her ülkeyi oldukça zor günler bekliyor. Avrupa deflasyonla boğuşurken para basmak zorunda kaldı. Ortadoğu ve Rusya ise düşen petrol gelirleri sebebiyle hem ekonomik hem de siyasi problemlerle karşı karşıya kalabilir. Üstüne üstlük parasal genişlemeyi bu sene tamamen durduran ABD’de enflasyon kaygısı yüzünden FED’in 2015’in ikinci yarısında faiz artışına gideceği düşünülürse, gelişmekte olan ülkelerin karşılaşacağı zorlukları tahmin etmek güç değil.

2014 zor ve acı dolu bir seneydi. Yaşananlara bakınca yaklaşan 2015 daha kolay, huzurlu ve güzel bir yıl olacağa benzemiyor. Biraz karamsarım ama yine de ümidimizi kaybetmeyelim derim. 2015’in hepimize mutluluklar getirmesi umuduyla iyi seneler…