2050’ye yazdım!

30’lu yaşlarında, 20’lerinde olduğun kadar deli değilsin. Ama dilin, ok gibi atışlarını isabetle yaparken yayı fazla germemeyi öğrendi. Sevgili 70’im, kendimi henüz torunları olan bir nine gibi hayal edemedim. Ama zaten mektubun amacı da buradan sana selam göndermekti.

Bahar FEYZAN Köşe Yazısı
31 Aralık 2014 Çarşamba

Evrene değil, sektirerek oradan kendime doğru gönderiyorum. 2012’den itibaren istikametin, üçüncü boyuttan beşinci boyuta doğru ilerlediği anlatılırken, ben de düşündüm. Belki boyutlar arası dolaşan insaflı bir evrensel postacıya denk düşerim.

Muhtemelen önümüzdeki yıllarda daha fazla şeffaf teknolojiler, camın şekilden şekle girerek parlayacağı, binaların daha akıllı ve şeffaf hale geleceği, saydam köprülerin inşa edilmeye başlanacağı bir döngüye doğru gidiyoruz. Uzaydan, başka canlılarla bizim zamanımızda mı tanışırız bilmiyorum ama bir gün dünyanın başka gezegen türleriyle irtibata geçeceğine eminim. Hala en çok sevdiğim film, E.T. ve arada izliyorum.

2014 benim için güzel bir yıldı. Şükürler olsun... Bu yazıyı, 2050’lere, kendi 70’li yaşlarıma yazıyorum. Tesadüf eseri elime geçer ve okurum diye ümit ederek…

Kendi 2014 tarihimde, Struma’nın romanı, ‘Aşk Yolcusu’nu yılın başında yayınlamış oldum.

Bir döneme tanık olabilmenin zamansızlığıydı. Bana öfkelenmelerini umursamadan yazdım çünkü en kötüsünün kayıtsız kalmak olduğuna inandım. Struma felâket gemisini, romandan da olsa okuyarak umursayan, konuya ilişkin fikri olan binlerce insana ulaştığım için huzurluyum. Yaşadığım ülkenin örttüğü ne varsa romanlarıma koyacağım. Geçmişe dokunmadan ileriye gidemeyeceğimizi biliyorum çünkü. Sevgili 70’im, bu haksızlıklar seni hâlâ rahatsız ediyor mu, yoksa başka fikirler mi edindin? Çok merak ediyorum. Duyarsızlaşmadığına inanmak istiyorum. Vicdanının sesini bugüne kadar kısmadın. Hayat, o sesin fişini çektirmemiştir umarım.

2014’de Ege ve Akdeniz civarında, yaz boyu gezilmedik antik kent bırakmadım. Yüz yıllarca sadece ‘putlar’ diye itelenenlerin yaşanmışlığını hissettim. Üstelik binlerce yılı devirerek hâlâ ayakta kalmayı başarmışlar. Sanırım medeniyetleri devam ettirmenin en büyük sırrı, öncekileri kötüleyerek, unutturabilmek. Devirler böyle kapanıyor. Nesiller sıfırlanıp hizaya çekiliyor. Sonra hikâye, sanki hiç olmamış gibi başka isimlerle tekrar tekrar yaşanıyor.

2014, beni 34 yaşımla buluşturdu. Bir gün 70 yaşına geldiğimde ise; hayallerini gerçekleştirmiş, hâlâ sevgi dolu ve çok sevilmiş bir kadın olmayı diliyorum. Hayattan alacağını almış, verebileceklerini esirgemeden vermiş olabilmeyi… 70 yaşında bu yazdıklarımı okurken kahkahalar atıp, yüzümde sıcak bir tebessüm bırakan hayatı hayal ediyorum.

 Sevgili 70 yaşım, hâlâ yaşıyorsan sakın aynalara falan takılma! Ben burada temeli sağlam atmak için elimden geleni yapıyorum. Belki yürüyüşleri biraz daha arttırabilirim. Ama zaten spor yapıyorum, cilt bakımı, türlü türlü bakımları ihmal etmedim. Ayrıca yediklerime dikkat ediyorum ama kestaneden bir türlü uzak kalamıyorum umarım seni buna pişman etmemişimdir.

70’lik Bahar,

Sen 20’li yaşlarımı unutmuşsundur. Bana daha yakın yıllar olduğu için hatırlatmam lazım!

Ne stresliydi! Medyaya yeni adımını atmış minik bir kızın muhabirlikle günün 12 saati çalışarak geçiyordu. Rahmetli Ufuk Güldemir’in Habertürk’ünü hatırlıyor musun? İnsanların terleriyle, hayatlarından feda ettiği saatlerle kurulmuştu. Senin devrinde fedakârlık kaldı mı? Elini yine taşın altına koyanlar var mı? Sen koymuştun her şey değişirken. Yine koyduğuna inanmak istiyorum.

Sonra tutturmuştum master yapacağım diye! Topladık eşyaları New York’a gittik. Okyanusu aşınca, başka dünyalarda kaybolmuştuk. Sen bunları okurken Brad Pitt hâlâ yaşıyor mu, bilmiyorum. Yaşıyorsa da pek popüler değildir. Ama sen, onunla röportaj yaptığında olay olmuştu. Sonra günler hızla geçti, çark tekrar çevrildi ve Türkiye’ye döndük. 20’lerin sonuna doğru biri, “Senden Satürn geçiyor” demişti. Yani burcumdan geçiyormuş diye, alt üst olan ne varsa toparlamaya çalışmakla geçti.

Sonra 30’lar başladı. İş yoğunluğundan yayında panik atak geçirmiştin. İşte o günmüş meğer hayatının değişmeye başladığı an! Başlarda karmaşaydı!

Kabul et! Yeni olan şeyler, hâlâ biraz ürkütüyordur. Ama sonra ne gezdik hatırlıyor musun? Dünyada, Türkiye’de görmediğin yerlere, ayak basmak içinde başka başka çiçekleri açtırdı.

2012 yazının Los Angeles’ını hatırla! Tesadüfen otele gelen kartal sana neler getirmişti? Burada detay yazamam malum gazetede çıkacak! Ama arkasından koşa koşa gidip, koluna kartal tüyü kalem dövmesi yaptırmıştın. Sahi onu sildirmedin değil mi?

Los Angeles’da otelin gölünde yüzen ikinci kuğu kayıptı ve sen onların çift olduğuna inanıp diğerini görmeden gitmeyeceğim diye tutturmuştun. Sonra arkadaşların saklanan kuğuyu, gün yüzüne çıkarabilmek için dalla iteklemişlerdi. Tek kuğu görerek otelden ayrılırsam, şu hayatta tek kalırım gibi bir ‘trip’e girmiştim…

30’lu yaşlarında, 20’lerinde olduğun kadar deli değilsin. Ama dilin, ok gibi atışlarını isabetle yaparken yayı fazla germemeyi öğrendi.

Sevgili 70’im, kendimi henüz torunları olan bir nine gibi hayal edemedim. Ama zaten mektubun amacı da buradan sana selam göndermekti.

Benim, senin dünyana ilişkin dileklerim, etrafının sevgi ve gülümsemeyle örülmüş olması. Onun dışında teknolojiyi iyi kullanan bir 70’lik olmanı tercih ederim. Seksi ve çekici görünüşten emin değilim ama estetik dünyası hızlı ilerliyor, bir çözüm sunmuşlardır, umarım! Bahçe katı bir evde otur lütfen, ben yeşili çok seviyorum. Hatta bahçende iki kaplumbağa ve bir köpeğin olsun. Mümkünse bir de çiftlik evi al! Yani hâlâ yeşil kalmışsa dünyada, tam ortasında ol! İstanbul’da 2050’de kaç köprü var bilmiyorum ama burada 3. köprüyü yapmak için 2014’de çok ağaç kestiler. Mevsimler bir tuhaf oldu. Hatta ormandan kaçan domuz ailesi, Bebek Meydanı’nı bastı! Yakında kafeye gidip sipariş verecek duruma gelebilirler. Yetmezmiş gibi insanlar trafikten dolayı daha depresif! Siz çözebildiniz mi trafik sorununu?

Siyaset konusunu hiç açmak istemiyorum. Bu yıl ilk kez umutsuz hissedip kısa süreli depresyona girdim. Sonra haberleri izlemeyi bıraktım. Artık kendi gündemimle meşgul olmayı tercih ediyorum. Başka gündemlerde savrulmayı seçmedim. En önemli görünen konu; 2015’de Başkanlık gelecek diye konuşuyorlar! Ne gelirse gelsin, maksimum iki dönem ve sekiz yıldan fazla kalmamasını ve tekrar gelmesinin mümkün olmayacağı bir sistem diliyorum. Çünkü biz hâlâ bir kişinin, iki dudağı arasında yaşıyoruz.

Bu arada sosyal medya çok hareketli. Bu yıl, Twitter ve İnstagram çok moda. Facebook demode oldu. Ama oralarda da dikkatli yazmak gerekiyor işte.

Geçen sene ‘Gezi ruhu’ diye bir çıkış oldu. Seküler kesim, tıkanan nefes borusu için bağışıklık sistemini güçlendirmek istemişti. Sahi 2050’lerde hatırlanıyorlar mı? Sonra ne oldu? 

Sevgili ben,

2015 yılına evde kardeşlerinle giriyorsun. Çok romantik değil ama sevgi dolu. Romantizm konusunu 2014’de pek çözmüş sayılmazsın ama 2050’lerde hâlâ çözemediysen, muhtemelen bir anti-romantizm felsefesi geliştirmişsindir. Sakın böyle bir akım yaratma! Yani umarım yaratmamışsındır.

Sevgili 70’lik Bahar, yazacak çok şey var ama kısaca durumlar şimdilik böyle.

Eğer okuyorsan, yarı yaşına birkaç satır karala. Belki evrende bir yerlerde kesişiriz ve hissederim…