En sevdiğiniz harf hangisi

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
24 Aralık 2014 Çarşamba

Geçen gün çok hoş bir şey oldu. Sınav kâğıtlarını dağıtırken kendini sınava çok da hazır hissetmeyen, çok akıllı ve zeki bir öğrencim sesini yükselterek, hocam en sevdiğiniz harf nedir, diye sordu. Amacı benim vereceğim cevaba göre şık belirlemek ve gerekirse soruları kafadan atmak…

Dilci olmak başa bela…

Ben sorudaki hınzırlığı anlayıp güldükten hemen sonra bu soru gerçek olsa cevabı ne olurdu, acaba, diye düşündüm. 

Harfin yazılışındaki estetiğe göre mi yoksa başında yer aldığı kelimelerin anlamına göre mi değerlendirmek gerekecekti onu?

Dış görünüşüne göre mi iç dünyasına göre mi bakmalıydık onlara? Yoksa harflerin de bir karakteri var mıydı?

Öğrencim, beni bu kadar düşündürdüğünü bilse benimle gurur duyar, ona hiç şüphem yok ama gerçekten çok hoş bir işin içine girdiğimi düşündüm.

A’yı mı sevmeliydim acaba?

İlk oluşu, öncü oluşu, ses oluşu, Allah sözcüğünün ilk harfi oluşu, aşkın başlangıcı, amacın sağlamlığı, anıların yumuşaklığını, anne şefkatini içine alışı… Hepsi çok özel ve çok güzeldi ama tipi biraz sertti sanki…

B, daha mı yumuşaktı?

Baba vardı sonrasında, barış vardı; birlik beraberlik vardı. 

İnsanın kendi eliyle yarattığı bir şey üstünde bu kadar düşünmesi ne tuhaftı!

Şimdi işin içine Osmanlıca tartışmaları da girince kafam epey karıştı tabii. Çünkü Osmanlıca bir lisan değil, bir kültür dilidir. Türkçe, Arapça ve Farsça sözcüklerden oluşur. Eskiden İstanbul’da sarayda ve saray çevresinde yaşayan kesimin rahatlıkla yazıp konuşabildiği bir dildi. Divan Edebiyatı’nın etkisinin çok yoğun olduğu zamanlarda bu dilin seçkin dili olarak kabul edilmesi çok doğaldı. Altı yüz yıl boyunca yazılan tüm eserler, bu dil kullanılarak yazılmıştı.

Eski kültürü okumak, anlamak, eski metinlere bakınca bir sonuç çıkarmak elbette çok zevkli bir iştir. Ama bunun için o dilin konuşulduğu zamanların, o eseri yazan kişinin kişiliğin de çok iyi bilinmesi gerekir. 

Sadece harfleri öğrenmekse mesele, bir dönemde halledilir ama metni anlar hale getirmekse öğrenciyi, onun için yıllar gerekir. Bizim üniversitede bile Osmanlıca sınavlar, ikinci yılın sonunda verilmeye başlanmıştı, o kadar ciddi iştir yani…

Bir de başıma elif, be, te, se işi çıkmasın durup dururken… Latin alfabesindeki en sevdiğim harf hangisi diye kafa yomaya başlamış ve henüz karar verememişken, geri dönüp uzun, ince anlamlı elifle başka dünyalara dalmak zor iş.