İşçi devrimi

Köşe Yazısı
17 Aralık 2014 Çarşamba

NEDİM BÜYÜKABOLAFYA


Patron her yerde patrondur. Asar,  keser, değiştirir, yıkar, yapar… Ama her zaman böyle olmuyor, an geliyor işçinin gücü patronu yıkmaya yetiyor. Galatasaray’da da böyle oldu herhalde. Mancini ve Prandelli’ye öyle oldu herhalde. İstenmeyen adamlar teker gitti. Fatih Terim’den sonra bir türlü dikiş tutmayan takım sanki sihirli değnek değmişçesine son dört maçta birden bire değişti.

Aslına bakarsanız bütün Galatasaray’a gönül vermiş herkes takımın başına Hikmet Karaman’ı veya Yılmaz Vural’ı bekliyordu. Hamza Hamzaoğlu’nun adı bile anılmıyordu. Hamza Hamzaoğlu’nun adı geçince çoğunluğun aklında soru işareti belirdi. Fakat Arsenal maçı hariç, şu ana kadar seçimin doğru olduğu gözüküyor. Böyle bir kanıya varmak için oldukça erken olsa da Hamza Hoca’nın Galatasaray için şimdilik itici bir güç olduğu görünüyor. Selçuk, Emre Çolak, Bruma’nın yanı sıra Burak –Umut ikilisin uyumu da ortada.

Hamza Hamzaoğlu’nun işi gereği Türkiye ligini ne kadar iyi tanıdığı herkes tarafından biliniyor.  Fakat Mancini ve Prandelli’nin böyle bir şansları yoktu. Prandelli ve onun gibi yeni göreve gelen yeni ve yabancı teknik direktör süre ister. Herkesi tanımak, anlamak ister. Bu sürede birçok hata yapar. Yavaş yavaş istediklerini uygulamaya ve uygulatmaya başlar ki bundan sonra ilk kötü sonuçta boyunlarının üzerinde duran giyotinin ipi kesilir. Çünkü o güne kadar tüm kredilerini tüketmiştir.

Bugün eminim ki iyi bir Galatasaray taraftarı, Sabri’yi de, Melo’yu da hatta Sneijder’i de oyuncu kimliği ve karakteri olarak Prandelli’den daha iyi tanıyor. Fakat bu Prandelli’nin hatası mı? Hayır. Zira o taraftar, geldikleri ilk günden beri bu oyuncularla yatıp kalkarken Prandelli bu işi birkaç aydır yaptı.

Hamza Hoca’yı da Arsenal maçı için eleştirmek çok yanlış olur.

Şampiyonlar Ligi, Türkiye ve benzeri liglerin bir üst seviyesi değil. Birkaç seviye yukarısı da değil. Şampiyonlar Ligi bambaşka bir düzlem. Galatasaray Arsenal maçına, hücum ağırlıklı bir takımla sahadaydı. Orta sahada bir oyuncu topu aldığında atak kurulumu konusunda kafasında bir plan yoktu. Tamamen doğaçlama bir oyunla hücuma gitmeye çalıştılar, dolayısıyla oyun yavaşladı ve çoğunlukla da top ezildi. Arsenal’de bir oyuncu topu ayağına aldığında ise düşünmesine gerek yoktu. Plan zaten yazılıydı. Herkes koşularını yapıyordu. Dolayısıyla kimin nereye pas yapacağı belliydi.

Doğaçlama oyunu geliştirerek seviye atlanmaz. Şampiyonlar Ligi düzlemine geçilmez. Önce oyun planlarının ezberlenmesi, kafalara kazınması gerekmektedir. Bu yüzden Hamza Hoca’yı eleştirmek mümkün değil. O sadece sahaya oyun stratejisi koyabildi. Fazlası mümkün değildi. Arsenal maçı Hamza Hoca açısından, oyuncularına uyguladığı bir seviye tespit sınavı olarak değerlendirebiliriz. Maalesef birçok oyuncu bu sınavdan kaldığı gibi gelecekte Avrupa için çok da umut vermiyor.

Ancak Galatasaray için Avrupa macerasının bitmesi bu sene için hayırlı olmuş gibi. Takımın son durumu ortada,  kaldı ki bu sene dördüncü yıldız için mücadele ederken Hamza Hoca adını Galatasaray tarihine altın harflerle yazdırabilir.

Hamza Hamzaoğlu’na yeni görevinde başarılar dilerken, Şalom okurlarının da Hanuka Bayramı’nı kutlarım…