Oyun psikolojisi

Rıfat KARAKÖY Köşe Yazısı
3 Aralık 2014 Çarşamba

Bu hafta bir muhabbet esnasında yeni bir psikolojik bilgi öğrendim. Psikolog  arkadaşım bana çocuk psikolojisi hakkında bazı şeyler anlatıyordu. Sohbet bende merak uyandırdığı için soru cevap şeklinde ilerliyordu. Yetişkinlerin psikologda nasıl zaman geçirdiğini az çok bilen biriydim, ancak çocuk hatta bebek yaştaki kişilerin psikolog ile nasıl bir terapi yaptıkları konusuna oldukça yabancıydım. Bu yaş grubundaki insanlara oyunlar oynanarak teşhis koyuluyor, davranışları oyunlar üzerinden izleniyormuş.

Ardından konu oyunlara geldiğinde iki çeşit oyun olduğunu öğrendim. Birinci oyun tipi psikoloji literatüründe ‘Play’ adını almış. Türkçe psikoloji jargonuna ise ‘yapılandırılmamış oyun’ olarak geçmiş. İkincisi ise ‘Game’ ve ‘yapılandırılmış oyun’ diye kendine yer bulmuş.

Play ismiyle anılan oyun tipinin özelliği çocuğu sınırlandırmayan, yaratıcılığı destekleyen, oyuna kendinden de bir şeyler katabileceği bir oyun tipi olması (evcilik tarzı oyunlar).

Game ismiyle anılan oyun tipinin özelliği ise çocuğun kendinden pek bir şey katmadığı, önceden kuralları belirlenmiş, belirli şekilde oynanan oyunlar olmasıymış (iPad ya da konsol oyunları).

Bu kadar psikoloji bilgisi yeter.

Bu bilgileri dinlerken aklıma Messi, Ronaldo ve diğerleri geldi. Hepsi aslında aynı oyunu oynuyorlardı. Oyunun kuralları belliydi. 400 gramlık yuvarlak meşin, yedi metrelik kale, on bir  kişilik iki takım. Takımlar yardımlaşarak bu meşin yuvarlağı yedi metrelik alanın içerisine sokmaya çalışıyor. Dünyanın her yerinde futbol bu kurallara göre oynanıyor. Topun peşinde koşan yirmi iki adamın çocuk olduğunu sizin de psikolog olarak onların davranışlarını bu esnada gözlemlediğinizi hayal edin.

Çim sahada gözlemlediğiniz oyun ‘Game’ yani ‘yapılandırılmış oyun’ örneği. Kuralları belirlenmiş. Ancak Messi ve Ronaldo’nun davranışlarını incelediğimiz zaman benim koyabildiğim bir teşhis çıkıyor ortaya: “Game içerisinde play olma durumu.”

Futbolun içerisine kendinden bu kadar çok şey katan, oyunun kurallarını adeta yeniden yazan bu özel yetenekleri izleyebildiğimiz için kendimi çok şanslı addediyorum.

Umarım bu özel yetenekler çoğalarak dünyadaki birçok bilimin literatürüne girmiş terimleri birbirine sokmaya devam eder.

Not: Geçtiğimiz haftalarda Bursaspor U21 takımının bir maçına denk geldim. Maçı izlerken Enes Ata diye bir oyuncu dikkatimi çekti. Forvet mevkiinde oynuyor. Bu sezon Bursaspor U21 takımının en skorer ismiymiş. Ardından birkaç videosunu izledim. Gollerinin çeşitliliği dikkatimi çekti. Sağ ve sol ayağıyla da gollerini izledim, kafa gollerini izledim. Bunun dışında takımına sıkça penaltı kazandırdığı görüntüleri gördüm. Şenol Hoca gibi Türk futboluna birçok değişik isim kazandırmış bir ismin hoca olması Enes için büyük avantaj. Bakalım ileride Enes Ata’yı Spor Toto Süper Lig’de izleyebilecek miyiz?