Bize kim sahip çıkar?

Şişli Beth İsrael ve Neve Şalom Sinagoglarına düzenlenen terör saldırılarının on birinci yılının arifesinde Türk Musevi Cemaati’nin en önemli ibadethanelerinden biri olan Neve Şalom Sinagogu’na üç günde iki kez saldırı teşebbüsünde bulunuldu. Gittikçe artan gerginlik ortamı, Mescid’i Aksa’da yaşanan üzücü hadiseler, hükümet yetkililerinden sade vatandaşa kadar dozu her geçen gün artan iğneleyici sözler, bunun karşısında sinagoga bile gitmeye korkar hale gelmiş biz Türk Yahudileri…

Mois GABAY Köşe Yazısı
12 Kasım 2014 Çarşamba

Şişli Beth İsrael ve Neve Şalom Sinagoglarına düzenlenen terör saldırılarının on birinci yılının arifesinde Türk Musevi Cemaati’nin en önemli ibadethanelerinden biri olan Neve Şalom Sinagogu’na üç günde iki kez saldırı teşebbüsünde bulunuldu. Gittikçe artan gerginlik ortamı, Mescid’i Aksa’da yaşanan üzücü hadiseler, hükümet yetkililerinden sade vatandaşa kadar dozu her geçen gün artan iğneleyici sözler, bunun karşısında sinagoga bile gitmeye korkar hale gelmiş biz Türk Yahudileri… 

Ey eline bayraklarını alıp, öfkesini ülkemin kültürel mirasından çıkarmak isteyen kardeşim, neden tepkini bu olaylarla ilgisi olmayan, Allah’ın evi olan sinagoga ibadet etmek için giden kendi halinde dindar insanlardan almaya kalkarsın? Hangi vicdanı olan insan Allah’ın evi olan sinagog, kilise ve camilere yapılacak en ufak bir taşkınlığı tasvip edebilir? Ey dindar kardeşim, burada başka bir oyun olduğunu, insanların en hassas değerlerinden bir kışkırtma yapılmak istendiğini en iyi sen anlarsın. Şu zalim sistemin kölesi olmadan dur ve düşün: Dininin ibadetlerini, inancını özgürce yaşayamamak, o sinagoglara her giriş çıkışta polis kontrolünden ve demir kapılardan geçmek bize ne hissettirir anlamaya çalış, sonrasında belki pişmanlık duyarsın.

9 Kasım 1938. Tarihe ‘Kristal Gece’ adı ile kazınacak utanç gecesinde 177 sinagog ateşe verilmiş,91 Yahudi öldürülüp,7 bin 500 işyeri yağmalanmıştı. Aradan geçen 76 yılda ‘Yabancı Düşmanlığı’ ve ‘antisemitizm’ de ne kadar yol kat ettik?  2003 yılında her iki sinagogumuza yapılan eş zamanlı terör saldırısının on birinci yıl dönümünün arifesinde ortak acımıza sahip çıkmak yerine, tehdit altındayız. Haberi medyada okurken “Ne var canım, çocuğun teki geçirmiş sırtına bayrağı, bir pankart bırakmış, bunda büyütecek ne var?”  diye düşünebilir kimi dostlarımız. Ya da 76 yıl sonra Nazi Almanya’sının dili ile bize her daim nefret ve hakareti reva gören kimi medya organlarının ‘Neve Şalom’u kapatma’çağrılarının ufak bir kitleye hitap etmesi sebebiyle “endişe edecek bir durum yok” bile diyebilirler. Ancak, üç kez terör eyleminin odağı olmuş, ‘buradayız’ dememizin simgesi Neve Şalom Sinagogu’nun bizler için ne kadar hassas olduğunu tahmin edeceklerdir. İşte bu nedenledir ki, üç günde iki kez saldırı teşebbüsü yapılan bu mekâna 11 yıl sonra kurbanlarımızı anmak için bile içimizde korku ve endişe ile gidiyoruz. “Acaba yeni bir gerginlik yaşanır mı? Galeyana gelmiş öfkeli kalabalıkların hedefi olur muyuz?” kaygısı genci, yaşlısı tüm cemaat bireylerinde kendini gösteriyor. Kimi arkadaşlarımın ailelerinden üzülerek, yaşanan durumdan dolayı ‘anmaya katılmama’ yönünde eğilimler duyuyorum. Geçtiğimiz hafta cemaat faaliyetlerinin iptali, toplantıların ertelenmesi ise yaşanan durumun bize fiziki etkilerinden sadece bir kaçı. Yaşadığımız bu travmanın sonrasında ister istemez soruyorum kendime “Bize kim sahip çıkar?”  Olayların üzücü hadiselere dönüşmemesi için gerekli tedbirleri alan polis birimlerine teşekkür ediyoruz. Peki ya parti yetkilileri, sivil toplum kuruluşları, halkımız, tehlikenin farkında mısınız? 15 Kasım 2003 saldırılarının 11. yıldönümünde kaybettiklerimizi anarken, ümidimizi geleceğe taşımak istiyoruz. Ne yazık ki, Türk Yahudilerinin geçirdiği bu zor dönemde “hani kimilerinin Yahudiler genelde şu partiye oy verirler” dedikleri parti dâhil siyasilerimizden işlenen nefret suçlarına karşı ne bir dava ne de yaptırım görüyoruz. Yapılan kişisel açıklamalar ise gönül almadan öteye geçemiyor. Bize kim sahip çıkacak sorusunun cevabını düşüneduralım, asıl ümidimiz yine sağduyulu olan halkımız olacaktır.

 Güneşli bir İstanbul sabahında aynı anda iki ayrı sinagogumuzdan yükselen dumanlar ve bizi

karanlığa boğan acı zihinlerimizde halen taze. Hayat dolu, geleceğe yönelik idealleri olan kardeşlerimizin katledilişinin üstünden tam 11 yıl geçti. Bizi yok etmek isteyenlere en iyi cevap, yitirdiklerimizin idealinde, zamana yenik düşmeden  “Buradayız” diye haykırmaktır. Gelin, ailelerimizle beraber orada olarak birlikteliğimizin gücünü hissedelim.!