Küçük yaralarla yaşamayı öğrenmek…

Ortaçağın karanlık dönemlerinin zihniyeti ile yeniden din ve mezhep savaşlarına sürüklendiğimiz ve inanılmaz bir vahşete tanık olduğumuz bir dönemde, Kefaret Günü günahlarımızın affedilmesi için Tanrı’ya yakarırken Paulo Coelho’nun bir romanında kirpilerle ilgili aktardığı bir metafor aklıma geldi.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı 0 yorum
1 Ekim 2014 Çarşamba

Musa, Yahudi Takvimi’ne göre, 1 Elul’de, altın buzağı olayından sonra işlenen bütün günahları affettirmek üzere Sina Dağı’na çıkmış ve kırk gün sonra 10 Tişri’de (Kipur günü) On Emir ile geri dönmüştür. Yom Kipur’da Tanrı’ya şöyle yakarıyoruz: “ Günahlarımız bizi sana karşı suçlu kılıyorsa senden ve ulu adından özür dilemeye geldik.”

Kefaret Günü öncesi tüm dargınlıkların sona ermesi, karşılıklı özür dilenip barışılması esastır. Demek ki, bu özür dilemenin hem tanrısal, hem de insani bir boyutu söz konusu oluyor.

Özürün İbranice karşılığı ‘sliha’dır. Roş Aşana’dan bir hafta önce, şafak sökerken (Sabah Tefilası okunmadan) gerçekleştirilen ‘Selihot Duaları’ da ‘sliha’ kelimesi ile aynı kökten gelmektedir.

Yarım yüzyıl öncesine kadar, tanyeri ağarırken, sinagogların şamaşları, ellerinde tahta tokmak, tüm yahidlerin (duaya katılacaklar) kapılarını tıklayarak onları Selihot duası için uyandırdıklarını nostaljik bir anı olan hatırlıyoruz.

‘Kipur’ ile aynı kökten gelen ‘kapara’ kelimesi de konuşma lisanında ve Ladino dilinde, bir şey kırıldığında ‘canın sağ olsun’ anlamında kullanılır. Oysa ‘kapara’ sözcüğü yine aynı kökten gelen  ‘kefaret’ kelimesi ile aynı anlamı taşır.

Yom Kipur, Yahudi inancına göre, kişinin nedamet, pişmanlık, dua, yakarış içinde kendini Tanrı’nın iradesi doğrultusunda bir yaşam sürmek için yenilediği gündür.

Oysa kişisel düzeyde insanların özür dileyerek birbirlerini bağışlamaları farklıdır. Bu olgu, insanlığın ilkin Tanrı tarafından bir kaburga kemiğinden eşit yaratıldığı inancını benimser, her insanın konumu, makamı ne olursa olsun eşit olduğu ilkesinden hareket eder. Yanılgının ve özür dilemenin insanlara özgü bir meziyet olduğuna, bunu kimseyi küçük düşürmeyeceğine, aksine yücelteceğine inanır.

Kırdıklarımızdan, üzdüklerimizden, şu veya bu şekilde zarar verdiklerimizden, kendilerine karşı haksız davrandıklarımızdan özür dilemek için Yom Kipur’u da beklememiz gerekmez. Bu günün içerdiği evrensel anlam da bu olmalıdır.

Değerli din bilgini Rav Kook’un talebelerinden Rav Levi, yanında eşi ile birlikte, bir dostuna şikâyette bulunmuş; “ayaklarımız çok ağrıyor” diye. Dost şaşkın: “niye ayaklarımız diyorsunuz, kimin ayağı ağrıyor, sizin mi, eşinizin mi, anlamadım” deyince Rav Levi; “zevcemin ayağı ağrıyor, biz bir bütünün parçasıyız” diye yanıtlamış.

Hangi inanç grubuna dâhil olursak olalım Tanrı, insanı ‘kendi görüntüsünde ve benzeyişinde’ yarattığından, evrensel tanrısal gücün yeryüzündeki tezahürleriyiz ve bu nedenle de aynı kaderi paylaşmaktayız. Oysa birbirlerini başlangıçta seven çiftler arasında giderek artan boşanma olayları modern yaşamın üzücü bir gerçeği olmakta

Dünyayı birkaç yüzyıl geriye götürerek Ortaçağ’ın karanlık dönemlerinin zihniyeti ve 21. yüzyılın silahları ile yeniden din ve mezhep savaşlarına sürükleyen inanılmaz vahşet karşısında ise söyleyecek söz bulamıyorum.

Bana çok anlamlı gelen ve oldukça derin dersler çıkarılabilecek kısa bir öyküyü aktarmak istiyorum. Bu öykü günümüzün endişe dolu dünyasında değil çok sayıda hayvanın soğuk yüzünden ölüp gittiği buzul çağında geçmekte:

“Kirpiler sürüler halinde toplanmaya karar vermişler, böylece hem ısınıyor hem de başkalarından korunuyorlarmış. Ama sırtlarındaki dikenler yanlarındaki dostlarına batıyormuş- tam da ısınmalarını sağlayan dostlarına. İşte bu yüzden birbirlerinden uzaklaşmaya karar vermişler. Ve yine donarak ölmeye başlamışlar. Hemen bir seçim yapmaları gerekiyormuş; ya yeryüzünden silinip gideceklermiş, ya da dostlarının dikenlerine katlanacaklarmış. Doğru kararı vererek yeniden bir araya gelmişler. Başkasının ısısından vazgeçemeyecekleri için yakınlaşmanın açabileceği küçük yaralarla yaşamayı öğrenmişler.” Paulo Coelho.

Belki kirpilerin büyülü dünyasında yaşamıyoruz ama ümidim her birimizin hemcinsleriyle birbirlerine katlanarak yaşamasını öğrenmesi. GMAR HATİMA TOVA

 

1 Yorum