Önyargı! Sen nelere kadirsin?

Marsel RUSSO Köşe Yazısı
6 Ağustos 2014 Çarşamba

Yahudi’yi hiç görmemiş, onunla hiç konuşmamış, onu ne fiziki anlamda ne de kültürel anlamda tanımış kitleleri sokaklara dökebiliyorsun. Yahudiliği, hayat boyu biriktirilen nefretin odak noktasına oturtabiliyorsun.

Bilgiden uzak, varlığınla da perçinlenen ortamlar yaratabiliyor ve normalde birbirleriyle hiç bir araya gelemeyecek toplumları çimento misali betonlaştırabiliyorsun.

Eğitim seviyesi ne olursa olsun, siyasi görüş nereye göz kırparsa kırpsın önyargı, insan yığınlarını hareketlendiren önemli bir unsur.

Ortadoğu’daki İsrail - Arap ya da İsrail - Filistin sorunu yeni bir durum değil! Yüz seneyi aşkın bir süredir şu veya bu şekilde, adeta bir sinüs fonksiyonu çizerek devam ediyor. Tarih bunun evrelerini yazmıştır. Okumak isteyene.

Siyasiler, toplum kanaat önderleri defalarca, ama defalarca sorunu çözmenin eşiğine gelmiş, ancak çıkarların farklı olmasından mı, yoksa barıştan savaş kadar nemalanamayacaklarından mı bilemiyorum, barış treni hep kaçmıştır, ne yazık ki.

Bu coğrafyada yüz yıldır yaşanan trajedi, yalnız Müslüman Filistinlilerin değil, Hıristiyan Filistinlilerin de hayatlarını etkiliyor. Yahudi olsun olmasın tüm İsrail vatandaşlarının yaşantılarını delik deşik ediyor. Çok parçalı bölgelerde görülen “tavuk mu yumurtadan çıktı yumurta mı tavuktan?” misali bir durum… Haklı ile haksızın birbirine karıştığı sorunlar yumağı… Ortadoğu’ya özgü ancak yerküredeki her noktayı dolaylı da olsa etkileyen bir ‘toprak sorunu’… Siyasi boyutları iyice kontrolden çıkmış bir travma…

Şimdi bu sorun, bu önyargı ile birleşiyor! Yazılı olsun sosyal olsun tüm medya, öncesiz bir nefrete tanık oluyor. Yazılanlar zehir zemberek, yenilir yutulur gibi değil. Yahudi düşmanlığı adeta Gazze’yi beklemiş ortaya saçılmak için. Öyle görülüyor.

Yahudi, bünyesinde tüm kötülükleri barındıran bir yaftaya dönüştürülüyor. Hitler’e methiyeler düzülüyor. Ne acı! Oysa Hitler, Yahudi’den fazla Alman’ın hayatına mal olmuştu. Bıraktığı mirasın ağırlığı Alman gençlerinin ve gelecek nesillerinin de omuzlarına yıkılmıştı. Nasıl bir cehalet, nasıl bir nefret gözleri böylesine kör edebilir? “Vur dense vuracak, vurdum deyecek gururlanacak.” Tablo bu!

Oysa Gazze’de bir dram yaşanıyor. Oysa İsrail’in genelinde de bir dram yaşanıyor! Uzun zamandır nadasa yatmış ateş yine körükleniyor.

2005 yılında İsrail Gazze’den çekildiğinde buna direnenler şimdi haklı olduklarını haykırıyorlar. Gelişen olayları, Hamas’ın bugüne taşıdıklarını dikkate alırsak haykırışlar yerini bulmuyor değil. Şimdi Batı Şeria’daki yerleşimlerin boşaltılmasını talep eden barış yanlıları, bu taleplerini daha güçlü ifade ederken, kozlarından önemli bir kısmını yitirmiş değil midirler?

Son tahlilde, barışı yapacakların şu anda savaşanlar olduğunu unutmadan, akılcı, serin kanlı temeller üzerine kurmak gerek her tür düşünceyi… Bu ve benzer tüm konularda kitleleri manipüle etmek yerine onlara itidali önermek doğru olmaz mı?