Uzlaşma kültürü…

Yargı erki ve bağımsızlığı uzun süredir tartışmaların odak noktasında. Ancak ben bu yazımda soruna siyasal açıdan değinmeyeceğim. ‘Gecikmiş adalet, adalet değildir.’ Uygulamadaki gecikmeden kaynaklanan aksaklıklara bir çözüm olarak yasa ile öngörülen arabuluculuk yönteminin cemaatimiz tarafından da bilinirliliğine bir nebze olsun katkıda bulunmayı amaçlıyorum.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı 0 yorum
2 Temmuz 2014 Çarşamba

Geçtiğimiz günlerde yazılı sınavdan sonra uygulama sınavını da kazanarak Adalet Bakanlığı’nın Arabuluculuk Sicili’ne kaydolma hakkını kazandım. Bu bilgiyi köşemde niye paylaşıyorum? İlkin günde sekiz saatlik bir eğitim temposuna ayak uydurabilecek miyim diye kuşkuluydum. Sonrasında yıllar önce geride bıraktığım imtihan heyecanını yeniden yaşamak az da olsa tedirgin ediyordu. Ancak bilgilenmenin yaşı yoktur ve keşke daha genç yaşlarda, hukuk öğrenimim sırasında iletişim becerileri, toplantı yönetimi, kişilik, davranış bozuklukları, öfke kontrolü ve sosyal psikoloji gibi konularda bu eğitimi alabilmiş olsaydım diye düşündüm. Böylesi bir eğitim sadece mesleğimde değil, sosyal yaşantımda dahi farklı bir bakış açısına sahip olmama yardımcı olurdu.

Ancak asıl amacım konuyu kişileştirmeden, kamuoyu tarafından henüz gereği gibi tanınmayan arabuluculuk sisteminin cemaatimiz tarafından da bilinirliliğine bir nebze olsun katkıda bulunmaktır. Bu doğrultuda THY, AVEA, PTT gibi kurumlar destek vermekte ve yöntemin yaygınlaştırılması için -dizilerle yatıp kalkıyoruz ya!..- ‘Çocuklar Duymasın’ gibi günlük dizi filmlerine aydınlatıcı bölümler eklenmekte, kamu spotları hazırlanmaktadır.

Arabuluculuk veya batıda bilinen adıyla ‘Mediation’ nedir? 9 Ekim 2009 tarihli Şalom’un Ekonomi sayfasında, ‘Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi: Arabuluculuk’ başlıklı bir yazıyı kaleme aldım. Ayrıca gazetemizin genç yazarlarından Av.Ela Cenudioğlu kendi köşesinde sık sık konuya ilişkin soruları yanıtladı.

Ülkemizde uyuşmazlıkların yargı yoluyla çözümlenmesinin yıllar boyu sürdüğü ve ne denli masraflı olduğu bilinmektedir. En basit tanımıyla arabulucu, tarafları bir araya getirerek farklı tekniklerle kendilerinin benimseyecekleri bir çözüme ulaşmalarını sağlar. Yargıda bir taraf kazanıp, diğeri kaybederken bu alternatif çözümde ‘kazan-kazan’ ilkesi önem taşır. Ve sistemin en önemli iki özelliği ise ‘gizlilik’ ve çözümün ‘icra edilebilirlik şerhi’ verildikten sonra mahkeme kararı özelliği kazanabilecek olmasıdır.

Bu alternatif uyuşmazlık çözüm yönteminde kanımca kilit sözcük ‘empati’dir. Empati, diğer bir kişi olmayı değil, diğer kişinin durumunu sanki kendi durumuymuş gibi yaşamayı gerektirir.

21. yüzyılda Avrupa Birliği’ne katılmak isteyen devletler için AB Arabuluculuk Direktifinin kabulü ön koşullardan biridir. Arabuluculuğun temelleri 1976 yılında ABD’de atıldı. Uzakdoğu’da da çok yaygın olan bu sistemin geçmişte, farklı toplumlarda, dini inançlardan ve toplum yapılarından kaynaklanan kültürel kökenleri bulunmaktadır. İsrail’de arabuluculuk kurumu ‘megasher’ (köprü anlamına gelen ‘gesher’ kelimesinden türetilmiştir) yargının temel unsurlarından biridir. 

Türk Yahudileri büyük ölçüde ihtilafları sulh yoluyla çözmekten, uyuşmazlıkları pek mecbur kalmazlarsa yargıya taşımaktan kaçınırlar. Yıllar öncesini anımsıyorum, Tahtakale piyasasında -o dönemde ticaret günümüzdeki gibi farklı merkezlere dağılmamıştı- ün salmış adil, güvenilir tacirler arasında saygı duyulan kişiler vardı ve kendilerine başvuranların anlaşmazlıklarını uzlaştırıcı diyalog sağlayarak çözerlerdi.

Arabuluculuk yapacak kimselerin özellikle deneyimli, yaşını başını almış kişiler olması mı gerekmektedir? Deneyimin rolü yadsınamaz, ancak Kadir Has Üniversitesi’nde ‘İngiliz ve Portekiz Uygulamaları Işığında Arabuluculuk’ seminerinde izlediğim CEDR (Centre for Effective Dispute Resolution) Başkanı Avukat ve Arabulucu Karl Mackie; bu soruya kesinlikle ‘hayır’ yanıtını verdi ve bu eğitimi almış olmanın önemini vurguladı.

Ama ne yazık ki, en az yirmi kadar genç hukukçunun bulunduğu cemaatimizde bu sertifikayı almış kişilerin sayısı bir elin parmakları kadar az. Yasaların uygulamada benimsenmesi bazen uzun zaman alabilir. Bu yeni sistemin önce hukuk çevrelerinde, avukatlar, yargıçlar, sonra da geniş halk kitleleri tarafından anlaşılması şüphesiz belli bir zaman alacaktır. Tolerans ve uzlaşma kültürünün gelişmesi bu süreci kısaltabilir.

 

1 Yorum