Kilise mi, sinagog mu?

Tilda LEVİ Köşe Yazısı 0 yorum
11 Haziran 2014 Çarşamba

Kış vakti soğuk bir gecede yatağınızda tatlı bir uykuya dalmak üzereyken önce tepenizde sonra da kulağınıza doğru yankılanan bir ses ‘vız vızz’. Münasebetsiz bir sivrisinek… Uykunuzu bölmesine kızarsınız. Bir yandan el kol hareketleriyle uzaklaştırmak istersiniz, öte yandan ışığı açıp yok etmeyi…

Sonuçta ikinizden biri galip gelir. Sabah uyandığınızda ya kolunuzda bir kızarıklık, ya da yastığın üzerinde minik bir kan lekesi vardır. Erken öten horoz misali zamansız çıkan her ses huzursuzluk yaratır.

***

Gezi olaylarının birinci anma yılı…

Cadde polis konvoylarından geçilmiyor. Evde pencereyi açıyorum. Kuş cıvıltılarından başka tek ses yok. Sessizlik de insanı ürkütüyor. Günün büyük bir kısmını içeride geçiriyoruz. Ekran yeknesak bir sesle aynı görüntüleri tekrarlıyor. Derken binanın üstünde alçaktan uçan helikopterlerin sesi. Ardı ardına, ‘vınn vınn…’ Sinir bozucu, içleri ürperten cinsten. Sokağa çıkıyorum. Biraz nefes almak gerek. Helikopterler alçak uçuşlarını sürdürüyor… Zamanlı mı zamansız mı bilinmez…

***

Yakın bir dostumun oğlu evleniyor. Hazırlıklar vs derken aile tatlı bir telaş içinde. Gece yapılacak kutlama için yanıtlar bir sorumluya yönlendiriliyor. Kimileri ise doğrudan davet sahibini telefonla arıyor. Söz konusu görüşmelerden birine şahsen tanık olduğum için paylaşmak istedim. Önce arayan kişi ile ilgili biraz bilgi vermem gerekir. Altmışlı yaşların ortalarında, iki üniversite bitirmiş, yıllarca üst düzey yöneticiliği yapmış, tiyatro ve konser meraklısı, entelektüel diye nitelendirebileceğimiz bir beyefendi.

Telefon görüşmesi şöyle gelişti, “Akşam davetine katılamıyoruz çünkü ‘Falan filan falan…’ ama kiliseye mutlaka geleceğiz.” Bir anda yüzüm kızardı; kızamadım bile. Eminim bir art niyeti de yoktu. Ancak bu donanımda bir insan kimlerin sinagogda, kimlerin kilisede ibadet ettiğini bilmiyorsa, biz kendimizi kimlere anlatmaya veya tanıtmaya çalışıyoruz ki???

Zaman, ne zaman?

 

1 Yorum