BAMİDBAR: Sarayımı nereye kurayım?

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
21 Mayıs 2014 Çarşamba

Kralın biri kendine bir saray inşa etmek ister. Bunu yapmak için de en uygun mekânın araştırmasına başlar ve şehir şehir dolaşarak halkla bunu paylaşır. Halk bu duruma çok sıcak bakmaz çünkü sarayın kendi şehirlerinde inşa edilmesini nedense istemez. Sonunda kral küçük bir kasabaya varır. Burada terk edilmiş denecek kadar az insan yaşamaktadır. Ancak buradaki halk kralın teklifine heyecanla yaklaşır. Kral sarayını inşa edeceği yeri bulmuştur.

Bu Midraşik basit öykü yine Midraşik başka bir benzetme ile anlatılınca güzel bir anlam kazanır. Tanrı Tora’yı vermek istediği zaman bunu nerede yapacağına karar vermeden önce denize gider ancak deniz kaçar: Teilim 114/3’de yer alan “ayam raa vayanos – deniz gördü ve kaçtı” cümlesi buna gönderme yapar. Tanrı daha sonra yüksek dağlara gider. Onlar da buna pek yakın değildirler. Aynı mizmorun devamında “earim rakedu heelim – dağlar koçlar gibi sıçradılar” sözü yer almaktadır. Tanrı daha sonra ıssız Sina çölüne gelir ve çöl bu olayın kendisinde olmasına çok yakın davranır. Tora çölde verilmiştir.

Bu iki benzetme bizlere önemli mesajlar vermektedir. Büyük şehirlerde halk kralın sarayının kendi yaşamlarında büyük değişikliklere neden olacağının bilincindedir. Çünkü onların işlerini görme konusunda kendi tarzları kendilerine özgü gelenekleri vardır. Kralın bu şehre gelmesi yaşam tarzlarının değişmesi anlamını taşır bu da her halkın isteyeceği bir şey değildir. Öte yandan ıssız kasabada böyle bir endişe yoktur. Durumlarının bir şekilde düzelmesi arzuladıkları bir şeydir. Kralın bu teklifine yakın durmakla “al bizi istediğin gibi tekrar düzenle” demektedirler. “Bu olayın yaşamımızda getireceği her türlü değişikliğe bizler hazırız” ifadesi yaşam tarzlarını değiştirmeye hazır olduklarının göstergesidir. Benzer şekilde bir kişi eğer Tora’yı kabul etmek istiyorsa kendisini bir çöl gibi görmelidir. Boş, ıssız ve yeniden inşa edilmeye hazır bir ifade ile Tora’yı kabul edenin kalbinde bu değişiklikler köklü bir hale gelebilir. Tora bir insanın hayatında mutlaka olumlu değişiklikler gerçekleştirecektir.

Bu söze bazılarımızın gülümsediğini hepimiz biliriz. Çünkü hata yapan veya davranış bozukluğu sergileyen dindar bir Yahudi “bak işte Tora yolunda gidenlerin haline, ben onlardan daha iyi değil miyim? Yahudilik böyle mi insanı olumlu şekilde değiştirmektedir”  şeklindeki sohbetlerin ana teması haline gelecektir. Ancak eğer Yahudiliği yargılamak istiyorsak bunu her önümüze çıkan Yahudi’ye bakarak yapmak yanlış bir kanaate varmamıza neden olacaktır. Ancak Yahudiliği Hafets Hayim, Rabi Hayim Palaçi, Rabi Moşe Feinstein gibi tarihe geçmiş ve yer edinmiş kişileri örnek vererek yargılamak da mümkündür.

Kralın sarayının şehirlerinde inşa edilmesini istemeyen halkın bir benzerini bu günkü Yahudi cemaatinde görebilmek çok olanaklıdır. Birçoğumuz tamamen değişmeye hiçbir zaman yanaşmayız. Değişim için her zaman sınırlarımız, aşılmaz duvarlarımız vardır. İşte hepimizin yaşayacağı türden basit bir örnek:  Hepimiz Tora derslerine gitmek isteriz. Ancak bunun için yorgun olmamak, o gece özel bir toplantıya katılmamak, televizyonda popüler bir dizinin veya futbol karşılaşmasının olmaması, dersin ilginç ve popüler olması ve daha birçok koşulun yerine gelmesini isteriz.  İşte bu nedenden dolayıdır ki Tora bizleri gerektiği gibi değiştiremez. O zaman da yanlış yapan kişiler olarak ortada kalırız ve bizim yüzümüzden insanlar Yahudiliği yanlış bir şekilde yargılarlar.  

Tora’yı çöl gibi ıssız hiçbir ön koşul sunmadan kabullenmek ve yaşamımızı ona göre şekillendirmek. Bunun ödülü Yeşayau Peygamber’in 49/3 cümlesinde mükemmel bir anlatımla verilmektedir. “Seninle gururlanacağım kulumsun sen ey Yisrael!

Atalarımız çölde Tora’yı almadan önce kendilerini hazırlamışlardır. Bizler de kendimizi her zaman Tora’nın emirlerini uygulamaya ve yaşam tarzımızı o yönde değiştirmeye hazırlamalıyız. Yakında kutlayacağımız Şavuot bayramı bunun için güzel bir başlangıçtır.